Ancak silah ya da silahların içeri kapıdan mı girdiği, saldırganların üzerinde mi olduğu, yoksa başka kanallarla mı sokulduğu da bilinmiyor.
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, 'Türkiye’de genel bir güvenlik zaafı var. Bu zaafın sebebi teknoloji eksikliği değil, mevzuat eksikliği değil, zihniyetin keyfi işlemesi' diyor.
Avukatların çipli olan kimliklerinin adliye girişinde okutulduğuna, Türkiye Barolar Birliği’ndeki server’a bağlanan ve güvenlik görevlisinin önüne ilgili avukatın fotoğrafını getiren bir sistem bulunduğuna dikkat çeken Feyzioğlu, hakim ve savcıların ise bir denetimden geçmediklerini söylüyor.
Feyzioğlu 'Bir güvenlik zaafı varsa bunu hakim veya savcı da yaratıyor olabilir. Belki de en büyük zaafı özel güvenlik birimleri yaratıyor olabilirler. Adliye içindeki bakkallara, marketlere koli koli malzeme giriyor. O koliler aranıyor mu? Avukatlara yıkılmak isteniyor mesele.' diye konuşuyor.Avukatların üzerinin elle aranması yasalara uygun mu?
Metin Feyzioğlu, avukatların üzerinin elle aranmasının da yasalara aykırı olduğunu söylüyor.
'Avukatlar hakim ve savcılarla eşit statüdedir. Kanunun açık emri bu. Hakim de savcı da avukat da çantasını x-ray cihazına koyar ve duyarlı kapıdan geçer.'
Feyzioğlu, elle arama uygulamasının 'polis eliyle mobbing' olduğunu savunuyor.
'Ne münasebet elle arama? Ben iş yerime giriyorum. Her sabah aratmak zorunda mıyım kendimi? Elle arama uygulaması avukatı taciz etmeye yönelik şu anda.'
Ceza Hukukçusu Hasan Sınar da avukatların aramaya tabi tutulması konusunda şunları söylüyor: 'Şu anda yasalar çiğneniyor. Bu gibi toplumsal olaylarda reaksiyon niteliğinde panik düzenlemelerine başvurmak temel hak ve özgürlükler açısından telafi edilemez sonuçlar yaratır.
'Bu tür uygulamalar avukat-müvekkil ilişkisinin gizliliğini ihlal eder. Aynı zamanda avukatın hiçbir baskı altında kalmadan özgürce müvekkilini savunabilmesini de tehlikeye düşürür.'