Büyüme Verilerinde Sorun mu Var? Türkiye'nin Büyümesi Neden Alarm Veriyor? Çin de Daralmanın Eşiğinde!

Türkiye'nin son yıllarda tamamen büyüme odaklı ekonomi stratejisi son 1 yılda dünya konjonktürüyle birlikte 'enflasyonla büyümeye' evirildi. Ancak enflasyonun zarar büyümeyi de vurdu. The Economist'in de ölçtükleri dahil olmak üzere makro ekonomik veriler büyümede yavaşlamaya işaret ediyor. Diğer yandan ekonomide tüm bunlar gözden geçirilerek yaşanan sıkıntılar hatanın nerede olduğu sorusunu da akla getiriyor. Ekonomistler Türkiye'yi incelerken, Türkiye gibi büyümeye odaklı Çin'in de yaşadığı kendine özel yavaşlama sorunları da inceleniyor.

Dünyada önde gelen ekonomi dergilerinden olan ancak bir o kadar da komplo teorisyenlerinin sevdiği İngiliz The Economist, yine kapağıyla gündeme geldi.

Son sayısında dergi, ülkelerin gelişmişlik ve üretimini 'aydınlatma' ile ölçen ilginç bir araştırma yayımladı. Ülkelerin geceleri ışıklandırma düzeylerini uydudan ölçerek büyüme karşılaştırması yaptı. 

Otokratik iktidarların bulunduğu ülkelerde 2002-2021 yılları arasında milli gelirdeki büyüme verilerinin ortalamasının yüzde 147 olduğu ancak gerçekte bu oranın yüzde 76 olduğunu iddia etti. 

Dergi, Etiyopya, Çin, Ruanda, Kazakistan, Tayland, Rusya, Zimbabve, Libya ve Yemen gibi ülkelerin arasında Türkiye’ye de yer verdi.

Elektrik konusunda büyümeye Doç. Dr. Orhan Karaca da değinmişti.

twitter.com

The Economist'in verisiyse bu şekilde 👇

"Türkiye ekonomisinde GSYH oranlarının doğru olduğu varsayılsa da yüksek dış borç, enflasyon, gelir adaletsizliği ve çevre sorunlarının olduğu ortamda başarı göstergesi değil."

Ekonomist Dr. Murat Kubilay da bu veriyi Halktv'den Nuray Tarhan'a yorumlarken, gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH) hesaplamalarının elektrik tüketimi gibi ekonomik aktiviteyle yakından ilgili ancak dolaylı verilerle teyit edilmesi üzerinden, ışık kullanımının doğrudan büyümeyi göstermeyeceğini belirtti. Hizmetler, sanayi, inşaat ve tarım gibi sektörlerin aynı seviyede enerji kullanımı olmadığından yola çıkan Kubilay, yine de belirli bir seviyeyi aşan ayrışmaların veride şüpheci yaklaşım getirdiğini belirtti. 

Büyüme hesaplamalarında kayıt dışı ekonominin yüksek olduğu ya da kayıt tutmanın yetersiz kaldığı ülkelerde tam anlamıyla hesaplanamadığını belirten Kubilay, verinin doğası gereği bir hata payı bulunduğunu belirtiyor.

"Demokrasileri sorunlu, kurumsallaşmanın yetersiz kaldığı ülkelerde hesaplamalar politik hedeflere uygun hale getirilebiliyor."

Kubilay, Türkiye’de 2008 ve 2016’da iki büyük hesap revizyonu yapıldığını açıkladı. 2008 yılında yüzde 31,8, 2016’da da yüzde 18,9 oranında büyümede güncellemeye gidildiğini belirtti. Bu düzeltmelerin refah seviyesinde değişim olmayan vatandaşlar ve makro ekonomik göstergelerle uyuşmadığında ekonomistleri ikna etmediğini de ekledi. 

Verilerde inandırıcılıktan uzak olma konusunda enflasyonu örnek gösteren Kubilay, 2018 yılı başından bu yana TÜFE ve ÜFE ayrışmasının açıklanamadığını, benzer bir ayrışmanın İTO İstanbul geçinme endeksinde ve işsizlik verileri için de İŞKUR'la olduğunun altını çizdi.

TÜİK, Yİ-ÜFE ve TÜFE ayrışması👇

İTO ve TÜİK TÜFE ayrışması👇

Bu da Merkez Bankası eski Başekonomisti Prof. Dr. Hakan Kara'nın son açıklanan TÜFE sonrası TL kullanan Kıbrıs ile Türkiye'nin enflasyon ayrışması 👇

twitter.com

Gelelim bir de üretim üzerinden diğer yavaşlama emarelerine!

Dünya'da Talip Aktaş, sanayi üretim ve PMI, elektrik tüketim, ihracat ve reel kesim güven endeksi üzerinden yavaşlamayı anlatıyor. Eylül 2021'de faiz indirimleriyle, TL'de aşırı değer kaybı ve enflasyonda yükselişe paralel aşağı yönlü bir seyir görüldüğüne işaret ediyor.

"Sanayi üretiminde, son üç ayda yüzde 4,7 düşüş kaydedilirken, daralmanın ağırlıkla madencilik ve enerji kaynaklı olduğuna ve diğer göstergelerde de ağustostan sonra daralmanın hızlandığına işaret etti. "

i.dunya.com
  • Elektrik tüketiminde, toplam tüketimin %45'i sanayinin olurken, son veri geçen yıla göre azalış gösteriyor. Toplam elektrik tüketimi de son 2 ayda düşüyor. 

  • İmalat PMI öncü gösterge olarak Aralık 2021'den bu yana düşerken, şubatta indiği eşik değerin altında üst üste 7 aydır bulunuyor. 

  • İhracatta, geçen yıl son çeyrekten bu yana görülen yükselişte fiyatların da etkisi olurken, İhracat İklimi Endeksi pandemide kapanmalar hariç, 2013 sonrası ilk kez ağustosta eşik değerin altında. 

  • Güven endeksinde de  Eylül 2021'den bu yana düşüş görülüyor. Seyir izliyor. Şirketler 28 ayın ardından ilk kez istihdamda da daralma öngörüyor.

"Enflasyonla büyüme" hedefleyen Türkiye'de yükselen enflasyon ve TL'de değer kaybı sadece sabit gelirlileri etkilemiyor.

Üretimde de az önce değindiğimiz yavaşlama sinyalleri fabrika, tarla, mağaza gibi alanlarda da görülmeye başlandı.

Yöneylem Sosyal Araştırmalar Merkezi çalışmasında halkın yaklaşık 3'te 2'si gıda ve kira masrafları altında ezilirken, psikolojik sorunların da arttığı görüldü. Türkiye 2002'den 2021'e kadar geçen 19 yılda yılda ortalama yüzde 5,8 oranında büyürken, bu sorunlar yoktu. Peki bu kez ne farklı ya da nerede hata var?

2013 yılında bu yana TL'de görülen değer kaybı son 1 yılda adeta roket hızına ulaştı. Eylül 2021'de dolar/TL 8 lira seviyelerindeyken, Ekim 2022'de 18,50'yi aştı.

Milli parada değer kaybının en temel sonuçlarından biri olan enflasyon, ithalatın pahalılaşması, enerji, hammadde ya da bizim gibi teknoloji ithal eden ülkelerde daha da güçleniyor.

Türkiye'de enflasyon rekor kırıyor. Üretim maliyetleri iş dünyasına zarar verirken, fiyatların yükselmesi alım gücünü eritiyor. 

Euronews'in aktardığına göre, Greenwich Üniversitesi'nde ekonomi öğretim üyesi Dr. Cem Oyvat 'Nitelikli işçilerde durumun kötüleştiğini' belirtirken, 'beyin göçünün' körüklendiğini söylüyor. Oyvat, bunun da iş ve istihdam kaybı anlamına geldiğini ve uzun vadede ekonomiye zararına dikkat çekiyor.

Başka faktörler de olduğunu belirten Oyvat, son 20 yıldır yaşanan büyümenin 'sürdürülebilir olmadığı'nı vurguluyor. Türkiye'de yüksek olan cari açık gibi derin yapısal sorunlar, ithalatın ihracatı aşmasıyla da kendini gösteriyor.

Bir de faiz oranları var. Hızlı büyümenin hasar vermemesi için merkez bankaları ekonomiyi soğutmak amacıyla faiz oranlarını kullanıyor.

Türkiye'deyse durum tam tersi olurken, TCMB faizleri çok düşük tutunca ekonomi kontrolden çıktı.

Bluebay Varlık Yönetimi Stratejisti Timothy Ash de Türkiye'de ekonominin her daim 'fazla hızlı gittiğini' düşünenlerden. Ash, büyüme, iç talep ve ithalatın fazla yüksek olduğunu belirterek, 'Her şey aşırı ısındı' diyor. 

Ash, sonuçta ekonomiye olan güvenin neredeyse çöktüğünü, yerli ve yabancı yatırımcıların TL'deki değer kaybı nedeniyle parasını Türkiye'den çektiğini vurguluyor. Düşük faiz oranları Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 'alışılmışın dışındaki' para politikası görüşüne dayanıyor. Erdoğan, geçmişte de parasal genişlemeyle seçim kazanırken, Ash bunun faturasının bir yerde 'ödeneceğini' belirtiyor. Düşük faiz oranlarından iktidara yakın inşaat ve emlak sektörlerinde ucuz borç ve kar demek olduğunu belirtiyor.

Hikayenin bir diğer tarafı da dini inançlar olurken, Erdoğan'ın faiz ve tefeciliğe karşı duruşunu da hatırlatıyor. Durumu bir nevi "karışım" olarak özetliyor.

Ash'e göre durumu kötüleştirenlerden biri de geçmişte ekonomi yetkililerinin görevden alması da oluyor. Ash, Erdoğan'ın çevresindekilerin gerçeği söylemediğini düşünüyor.

Yönetimin merkezileşmesinin de sorun olduğunu belirten Ash, iktidarın ilk 10 yılındaki politikaları akılcı bulurken, şimdi güçler ayrılığı kalmadığını ve bunun da halkın gözünden kaçmadığını anlatıyor. 

İktidar için Haziran 2023 seçimlerinin bu ortamda kritik olduğu ve yine kamu harcamalarıyla lehte sonuç alınmasının mümkün olduğunu düşünen Ash, belli kesimlere para yağabileceğini düşünürken, bütçenin seçim için harcanacağını öngörüyor.  Ash, seçimlerde sonuçların önceden öngörülemediğini ancak son 20 yılın en başa baş seçimi olacağını da belirtiyor.

Çin ekonomisi de alarm veriyor.

Çin ekonomisi, pandemide yürüttüğü sıfır vaka stratejisini sürdürürken, zayıflayan küresel taleple de yavaşlıyor. Dünyanın geri kalanı gibi yüksek enflasyonla mücadele etmese de Çin'in başka sorunları var. Dünyanın üretim üssü olan ülke, hem içeride hem de dışarıda müşteri kaybı yaşarken, küresel çapta ticaretten de etkileniyor. 

Çin’in 3. çeyrek büyüme rakamlarında daralma görülürse, bu küresel bir durgunluğa da kapı açıyor. Pekin’in hedefi bu sene yüzde 5,5 büyüme olurken, hedeften uzaktalar. Çin, ikinci çeyrekte yüzde 0,4 büyürken, analistler yüzde 1 büyüme bekliyordu.

Bir de yuanın dolar karşısında seyri var. Son yılların en kötü performansı izlenirken, yatırımcılarda da endişe artıyor. Çin neden bu duruma düştü? BBC özetliyor.

Pandemi, ekonomik faaliyete zarar verirken, yasaklarla insanlar para harcayamayınca hizmet sektörü baskı altına kaldı.

İmalat sektörü de küresel taleple düştü. Bir de başta ABD ve diğer ülkeler yüksek faiz, yüksek enflasyon ortamına girerken, savaş da talebi etkiledi. Uzmanlar, Pekin’in ekonomide canlanma için daha fazlasını yapabileceğini düşünürken, sıfır Covid poltikası bitmeden zor. 

S&P Asya Baş Ekonomisti Louis Kuijs, “Büyüyeme ve harcama yoksa para pompalamanın da anlamı yok” diyor.

Pekin, ağustos ayında KOBİ'ler, altyapı yatırımları ve gayrimenkul için yaklaşık 1 trilyon yuanlık (203 milyar dolar) destek paketi açıkladı.

Ancak yetkililer, büyüme hedefleri, istihdam ve harcama artışı için çok daha fazlasına hazırlar. Kuijs, hükümetin bu dönem tepkisini önceki yıllara göre zayıf buluyor.

Gayrimenkul ve konut sektöründeki sorunlar büyümeyi yavaşlattı.

Gayrimenkul sektörü Çin’in GSYİH'sinin yaklaşık 3'te 1 olurken, Kuijs, konut piyasasının genel ekonomi için de gösterge olduğunu söylüyor. 

Ev alanlar yapım aşamasında ipotek ödemek istemezken, evlerin tamamlanmasına dair endişeler de yeni evlere talebi azaltıyor ve fiyatlar düşüyor.

İklim Çin'de kalıcı bir etki yaratıyor. Şiddetli sıcaklık ve kuraklık Sichuan eyaleti ve Chongqing şehrini vurdu.

iPhone üreticisi Foxconn ve Tesla gibi üreticilerin fabrikalarının bulunduğu hidroelektrik enerjinin olduğu bölgelerde elektrik şebekelerini kuraklık vururken, üretime ara verildi. 

İktidar, hava olaylarında işleri bozulan enerji şirketleri ve çiftçilere milyarlarca dolar harcadı.

Çin’de teknoloji şirketlerine baskı da dev şirketleri vurdu.

Tencent ve Alibaba gibi dünya devleri geçen çeyrek gelirlerinde düşüşler bildirirken, 2. çeyrekte de kârları yaklaşık yüzde 50 oranında geriledi. S&P'nin notunda, yatırım kararlarının ertelendiğini ve yabancı şirketlerin de üretimlerini başka ülkelere kaydırdığını belirtti.

Bu içerikler de ilginizi çekebilir👇

Her Gün Akaryakıta Zam Gelirken, Petroldeki Yükseliş Enflasyon Üzerinde Ne Kadar Etkili?
Dünyada Gıda Fiyatları 6 Aydır Gerilerken, Türkiye Gıda Enflasyonuna Liderlik Ediyor!
Madem Dünyada Sorun Var Neden Dolar Yükselmiyor? Merkez Bankası Rezervleri Yeniden Kritik Bölgede!

Popüler İçerikler

Demet Akalın 'Laiklik' Açıklamasıyla Gündem Olan Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'e Ateş Püskürdü!
Sevgilisine Atacağı Fantezi Mesajını Yanlışlıkla Karısına Atan Ünlü Patron İcralık Oldu
ATM’lerde 200 TL Krizi: Fatih Altaylı’dan 5 Bin Liralık Banknot Önerisi