Büyülü Gerçekçiliğin En Nadide Eseri Yüzyıllık Yalnızlık'tan 17 Anlamlı Alıntı

Nobel Edebiyat Ödüllü Kolombiyalı yazar Gabriel García Márquez'in 1967 yılında yazdığı, yazma amacının 'çocukluk günlerini sanatsal bir dille ardında bırakmak' olarak açıkladığı Yüzyıllık Yalnızlık'tan okuyanların zihinlerine ve kalplerine kazınmış en anlamlı alıntılar sizlerle.

#1

Ölümü umursadığı yoktu; ama yaşam çok şey demekti. O yüzden de idam hükmü verildiği andaki duygusu korku değil, özlem oldu.

#2

Her zaman seni üzecek birileri olacaktır. Tek yapmamız gereken; sevginin bize vadettiklerine güvenmeyi sürdürmek, ama kime ikinci defa güveneceğimizi de iyi seçmek.

#3

İnsanın oturduğu toprakların altında ölüleri yoksa, o adam o toprağın insanı değildir.

#4

Çünkü yalnızlık, anılarını ayıklamış, yaşamın yüreğinde biriktirdiği özlem dolu süprüntüleri yakmış, geriye en acı anıları bırakarak, onları arıtmış büyütmüş, sonsuzlaştırmıştı.

#5

Kötülük dünyada değil, kişinin yüreğindedir.

#6

Kimlerle hangi noktada yakınlaşıyoruz? Aşk, sevgi, merhamet mi bizi buluşturan ya da yaşanmışlıkların ortak paydası mı acaba bizi birbirimize yaklaştıran?

#7

Siz hangi gruptasınız? Yıllar önce yaşadığı olumsuzlukları durmadan tekrarlayıp elindeki kartopunu kocaman bir çığa dönüştürerek içinde kaybolanlardan ve yanındakileri de sürükleyenlerden mi; yoksa kocaman bir kar kütlesini güneşin sıcaklığıyla eritip etrafına huzur verenlerden mi?

#8

Belden aşağısı bedenin aşkı, belden yukarısı ruhun.

#9

Pencereleri, kapıları aç, biraz etle balık pişir, bulabildiğin en iri kaplumbağalardan al, varsın yabancılar gelip buldukları her köşeye serilsinler, gül fidanlarının dibine işesinler, canları kaç sefer çekiyorsa o kadar tıkınsınlar, çizmeleriyle her yanı lekeleyip çamurlasınlar, bize de ne yapmak isterlerse yapsınlar, ancak böylelikle mahvolmayı durdurabiliriz.

#10

Yaşamla hesabını kesin olarak kapatırken kendi insanlarını düşündükçe duygulanmıyor, en çok nefret ettiği kişileri aslında nasıl sevmiş olduğunu anlamaya başlıyordu.

#11

Dünya daha öylesine çiçeği burnundaydı ki, birçok şeyin adı yoktu ve onlardan bahsederken parmakla göstermek gerekiyordu.

#12

Yüreğini kolla Aureliano, ölmeden çürüyorsun.

#13

Hiç düşündünüz mü? Ummadığımız bir anda, ummadığımız bir durum bizi alıp yıllar öncesine götürüveriyor. Yıllardır aklımıza gelmeyen, varlığını bile unuttuğumuz olaylar,  zihnimizin karanlık dehlizlerinden birdenbire gün ışığına çıkıveriyor.

#14

Bazen insanlara sevgi gösterdiğimizi düşünsek bile sevgimizde samimi olmadıkça bu sadece bir “gösteri”den mi ibaret kalıyor acaba? Seviyor-muş gibi, dinliyor-muş gibi, ilgileniyor-muş gibi… yapmak. Karşımızdaki bunu anlamıyor mu ya da hissetmiyor mu sanki? Belki de en acısı –muş gibi’lerle geçen bir hayat içerisinde bize verilen gerçek sevgiyi, gösterilen gerçek ilgiyi fark etmemek. Olabilir mi?

#15

İnsan ölme zamanı geldiğinde değil, ölebildiği zaman ölür.

#16

Belki de yalnızca onu elde etmek için değil, aynı zamanda onun yarattığı tehlikeleri de ortadan kaldırmak için çok ilkel ve basit bir duygu yeterliydi. Aşık olmak yetecekti. Ama bu denli basit bir şey kimsenin aklına ve yüreğine düşmüyordu.

#17

Birisi kabuk tutmuş yaralarımızı okşamaya başladığında, cırt diye açılıveriyor ve kanamaya başlıyor yeniden oluk oluk. Birine teslim olduğumuzda ve içimizi döktüğümüzde, bedenimiz ve ruhumuz kan içinde kalıyor. O yüzden değil mi içimizi tutmalarımız, birine teslim olmaktan korkmalarımız, ortalıkta gergin ve tedirgin dolanmalarımız?  “Anlatsam mı, anlatmasam mı?”  kararsızlığımız. “Bu sevgi beni acıtır mı?”  kuşkularımız.

Popüler İçerikler

Okullardaki Yılbaşı Kutlamalarına Gelen Yasağa Mustafa Sandal'dan "Onlara İnat 'Duble' Kutlayacağız!" Tepkisi
Müge Anlı'da Yeni Bir Fenomen Doğdu: Habibe Kendine Has Tarzı ve Tavrıyla Hepimizi Fena Gaza Getirdi!
HTŞ Lideri Colani Kadına Başını Örtme Talimatı Verdiği Videoyla İlgili İlk Kez Konuştu
YORUMLAR
14.10.2016

Birisi kabuk tutmuş yaralarımızı okşamaya başladığında, cırt diye açılıveriyor ve kanamaya başlıyor yeniden oluk oluk. Birine teslim olduğumuzda ve içimizi döktüğümüzde, bedenimiz ve ruhumuz kan içinde kalıyor. O yüzden değil mi içimizi tutmalarımız, birine teslim olmaktan korkmalarımız, ortalıkta gergin ve tedirgin dolanmalarımız? “Anlatsam mı, anlatmasam mı?” kararsızlığımız. “Bu sevgi beni acıtır mı?” kuşkularımız.

14.10.2016

17 ne kadar anlamlı

14.10.2016

ne kitapti be mubarek.

TÜM YORUMLARI OKU (11)