Büyükada Tarihi, Neden Gezmeliyim?

3.Kuşak (1914 yılından beri) aileden Büyükada’lı Arpacı Arif Ağa’nın ( Arif Karadoğan : Büyükada’da at ve Fayton işini başlatan ilk girişimci iş insanlarındandır.) torunu olarak doğup büyüdüğüm ata topraklarımı kaleme almazsam olmaz idi. Sevgili Canım Annem Gülsen Karadoğan’ın da Büyükada’nın yaşanmış gerçek öykülerinden Dede’min hayatını kaleme aldığı “Adadan Bir Ağa Geçti”  ( Adalı Yayınları ) eserinden daha çok bilgiyi siz değerli okuyucularım edinebilirler. Ben naçizane ufak, genel bir dokunuş yapmak istedim adamızın tarihi hakkında…

Sizler için umarım henüz gitmemiş olanlar ya da gidip detaylı gezmemiş olan okuyucularımız için aydınlatıcı ve bilgilendirici bir yazı olur…

1867 yılında İstanbul’un bir ilçesi olan Adalar tarih boyunca Evliya Adaları, Kesiş Adaları, Ruh Adaları, Cin Adaları, Halka Adaları, Prens Adaları, Kızıl Adaları gibi birçok isimle anılmıştır. İçlerinden Prens Adaları ise en yaygın olarak kullanılan ismidir. Bu isimle anılmasının sebebi ise Roma döneminden, Bizans döneminin sonrasına kadar prenslerin, kraliçelerin, asillerin adalara sürgün edilip buralarda işkence görerek öldürülmesidir.

Adalar; Büyükada, Heybeliada, Kınalıada, Burgazada, Sedefadası olmak üzere 5 adadan oluşmaktadır. Ayrıca Yassıada, Kaşık Adası, Tavşan Adası olmak üzere çok bilinmeyen küçük üç adacığı daha vardır. Adalar bünyesinde barındırdığı tarihi yapıları, plajları, sokakları, cıvıl cıvıl meydanları ile gezi rotanıza mutlaka eklemeniz gereken yerler arasındadır.

“Büyükada’nın tarihi yerleri nerelerdir?” sorusunun cevapları arasında öncelikli görülmesi gereken noktalardan biri de pek tabii ki Aya Yorgi Kilisesi. 

Aya Yorgi Kilisesi, dileklerin gerçek olduğuna inanılan bir yer. Bir de manzarası muhteşem olunca haliyle Büyükada’ya her gelenin mutlaka uğradığı noktalar arasında bulunuyor. Burası, Büyükada gezisi için adeta bir final, bir tepe noktası görevi üstleniyor.

Kilisenin esas adı “Agios Georgios Rum Ortodoks Manastırı”dır ve 1751 senesinde inşa edilmiştir. Aziz George ikonası ise kilisede görülebilecek en değerli nesnelerin başında geliyor. Kilisenin adandığı Aya Yorgi ise MS 3. yüzyılda Hristiyan olması nedeniyle öldürülmüş bir inanan. Kilisenin önemli özelliklerinden bir diğeri ise Hristiyan dünyasının Türkiye’de kabul ettiği iki haç noktasından biri olmasıdır. Bir diğeri ise Efes’teki Meryem Ana’nın Evi’dir.

Efsaneye göre Bizans döneminde kilise görevlileri, kilisedeki ikonaları toprağın altına gömerek saklamış. Yıllar sonra Aya Yorgi bir çobanın rüyasına girerek tepeye kadar konuşmadan, yalınayak çıkmasını ve çan sesini duyduğu an durup olduğu yeri kazmasını istemiştir. Buna kulak veren çoban rüyasını gerçekleştirdiğinde kazdığı yerde şu an kilisede sergilenen ikonaları bulmuştur.

“John Avrimidis Köşkü” ismiyle de bilinen yapı, Büyükadada’ki önemli köşklerden biridir. Con Paşa tarafından yaptırılan köşk, 1880 senesine tarihlenmektedir. Venedikli bir aileden gelen Con Paşa’nın asıl adı ise “Trasiyolos Yannaros”dur. Kendisi, Adalar bölgesine ilk vapur seferlerini başlatan kişi olması ile bilinmektedir. I. Dünya Savaşı sonrası köşkün varislerine ulaşılmayınca Maliye Bakanlığı köşkü satılığa çıkarmış ve köşk Emanuel Karasu, Hristo Draganis, Dr. Michal Kuromenos, Ahmet Borovalı ve Müzehher Borovalı tarafından sırasıyla el değiştirmiştir.

Köşk, 2010 metrekarelik bir alanda inşa edilmiştir. Sarı dış cephesiyle hemen dikkat çeken yapıda kullanılan farklı tekniklerle elde edilen süsleme detayları sayesinde oldukça göz doldurmaktadır. Özellikle köşkteki ahşap detaylar çok dikkat çekmektedir. Köşkün bahçesinde ise birbirinden keyifli heykeller adeta bir açık hava müzesi havasında sergilenmektedir.

1898 yılında Fransız mimar Alexendre Vallaury tarafından inşa edilen Rum Yetimhanesi, Manastır Tepesi’nde bulunuyor.

Bina, tamamen ahşap malzemelerle inşa edilmiştir ve dünyadaki ilk çok katlı ahşap bina olma özelliğini taşımaktadır. Bina üç bölümden oluşmaktadır. Bu bölümlerden yan kısımlar 5 ve an kısım 6 katlı olarak inşa edilmiştir.

İnşa edildiği dönem, Fransızlar tarafından bir casino ve otel olarak işletilmesi planlanan binaya, Osmanlılardan onay çıkmayınca, satışa çıkarılmış ve dönemin zenginlerinden Andreas Syngros Vakfı tarafından 15 bin Osmanlı Lirası karşılığında satın alınmıştır.

Daha sonra binanın Balıklı Rum Hastanesi’nde yatan kimsesiz çocukların barınması amacıyla kullanılmasına karar verilmiş ve binanın kontrolü Rum Patrikhanesi’ne verilmiştir. 21 Mayıs 1903 senesinde Sultan Abdülhamid’in de iştiraki ile bina hizmete açılmıştır. Bina içinde 106 oda, kütüphane, okul, yemekhane, eğitim alanları gibi pek çok bölüm bulunmaktaydı ve 1964 senesine kadar kimsesiz çocuklar için kullanılmıştır.

1964 senesinde Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından kapatılan yapı ne yazık ki kaderine terk edilmiş ve günden güne çürümeye başlamıştır. 2005 senesinde ise Rum Patrikhanesi, binanın tapusunu almak için AİHM’ye başvurmuş ve bunda başarılı olmuştur ancak buna rağmen yapı hala sessizliğe terk edilmiş durumda beklemektedir. Umarım bir an önce bir karar verilir ve bu tarihin en etkileyici yapılarından olan yetimhane binası bir an önce eski günlerine döner!

Reşat Nuri Güntekin evi: Pembe pervazlarıyla dikkat çeken bu üç katlı ev, edebiyat dünyamızın en iyi romancılardan biri olan Reşat Nuri Güntekin tarafından kullanılmıştır. Kendisi burasını 1937 senesinde satın almış ve ailesiyle birlikte burada yaşamıştır. Kızı Ela Gültekin, günümüzde hâlâ evin 2. katında konaklamaktadır. Bina içinde aynı zamanda yazara ait kişisel eşyalar muhafaza edilmektedir. Konakla ilgili şu an için müze yapılması gibi bir plan bulunmuyor.

Sait Faik Abasıyanık Müzesi : 22 Ağustos 1959 tarihinde açılan müze, edebiyat dünyamızın en önemli isimlerinden biri olan Sait Faik Abasıyanık’ın Büyükada’da yaşamış olduğu evde açılmıştır. Kendisi 1906 senesinde doğmuş ve Lüzumsuz Adam, Kayıp Aranıyor gibi çok değerli eserleri Türk edebiyat dünyasına kazandırmıştır.

Müze, 1964 senesinden itibaren Darüşşafaka Cemiyeti tarafından idare ve idame edilmiştir. 2009 senesinde çeşitli restorasyon çalışmaları ile zayıf yönleri güçlendirilen müze, 11 Mayıs 2013 tarihinde yeniden ziyaretçilerini ağırlamaya başlamıştır. Müzeye ulaşmak için vapur iskelesinden yaklaşık 5 dakikalık kısa bir yürüyüş yapmak yeterli olmaktadır.

Müzede toplamda 8 bölüm bulunmaktadır. Bu bölümler; yemek odası, misafir odası, yatak odası, yazarın hayatına dair iki bölüm, kitap odası, burgaz ve mektup odasıdır. Köşkün muhteşem manzaraya sahip çatı katının ise yazarın bazı kitaplarına ilham kaynağı olduğu belirtilmektedir.

Troçki Evi :

Hamlacı Sokağı üzerinde bakımsız bir vaziyette bulunan Troçki Evi, esasında Büyükada’nın en önemli köşklerinden biridir. Rus tarihinin önemli komutanlarından Lev Troçki, Lenin ile zıtlaşınca sürgüne gönderilir ve bu sürgün sırasında İstanbul’a da gönderilir. İşte bu sırada bu evde yaşamıştır ve o dönemlerde İhanete Uğrayan Devrim, Sürekli Devrim, Sanat ve Edebiyat gibi en önemli eserlerini kaleme almıştır. Troçki, 1933 senesinde adadan ayrılmıştır. Köşk günümüzde Hanife ailesine ait ve 2,5 milyon dolara satışa çıkarılmış durumda.

Mizzi Köşkü : İngiliz George Mizzi tarafından 1894 senesinde yaptırılan köşk, Al Palas olarak da bilinmektedir. 1930-1940 yılları arasında San Remo Oteli olarak hizmet veren yapı, çok defa el değiştirmiştir. Köşk, II. Dünya Savaşı sonrası kapatılmış ve 1952 yılından sonra da sayfiye yeri olarak kullanılmıştır. Yapı, günümüzde apart otel olarak kullanılmakta ve odaları, adaya gelenlere kiraya verilmektedir.

Mizzi Köşkü’nün sol kısmında kırmızı tuğlalar ile inşa edilmiş bir kulesi bulunmaktadır. Geçmişte bu kulenin tepesinde George Mizzi’nin yıldızları seyrettiği bir rasathane olduğu belirtiliyor ancak bu rasathane ne yazık ki günümüze ulaşamamıştır. Binanın rengi de kule ile aynıdır ve bu görüntüsü ile bir şatoyu andırmaktadır. İki katlı bir planda inşa edilmiştir.

Adalar Müzesi : Büyükada müzeleri içinde en dikkat çekeni olan Adalar Müzesi, Türkiye’de kurulmuş olan ilk çağdaş kent müzesi olma özelliğini taşımaktadır. Müzeye ada merkezinden yürüyerek yaklaşık yarım saatte ulaşabiliyorsunuz. Dilerseniz bisiklet kiralayarak bu süreyi kısaltmanız da mümkün.

Müze, 10 Eylül 2010 tarihinde “İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı” projeleri kapsamında çeşitli kurum ve kuruluşların ortak çabalarıyla hayata geçirilmiştir. Müze içinde adaların oluşumuna ve tarihine dair 20 bin civarında belge, 6 bin fotoğraf ve sayamadığımız daha birçok nesne sergilenmektedir. Özellikle yaklaşık 400 yıl önce yaşamış olan, boyu 10 metreyi bulan ve “zırhlı balık” olarak adlandırılan etkileyici canlının kafatası da görülebilecek nesneler arasında yer almaktadır.

Adada ki dört tarihi ayazma ise şunlardır: AYİOS KONSTANTİNOS, AYİA FOTİNİ, AYİA PARASKEVİ ve AYİOS YEORİOS olarak geçmektedir. Büyükada'nın günümüze hiç bir izi ulaşamayan diğer tarihi yapılar arasında Bizans döneminde inşa edilen üç kale (Pirgos), Hapishane, Liman, Karye köyü önemlidir. Adanın tarihinde adı geçen ünlülerin sayısı bir hayli kabarıktır. Bu ünlüler arasında İmparatoriçe İRİNİ, Prenses EUPHROSİNA, İmparatoriçe ZEO, BALTAOĞLU SÜLEYMAN Bey ve KEÇİZADE FUAT Paşa Büyükada tarihine damgasını vurmuş ünlü simalardır.

Adaların en eski ikinci camisi Büyükadadadır. Tepeköy yamacındaki HAMİDİYE CAMİİ 2.Abdulhamid'in buyruğuyla 1895 yılında inşa edilmiştir. Kuzey-Güney doğrultusunda uzanan Büyükada coğrafi yapı bakımından bir boyun ile ayrılmış iki tepe görünümündedir. Güney'de yükselen YÜCE TEPE(Ayios Yeorios), kuzey'de yükselen İSA TEPESİ(Hristos)'dur. Adanın diğer iki önemli tepesi NEVRUZ(Tepeköy) ile AVCI TEPESİ'dir.

Web

Instagram

'Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio'

Popüler İçerikler

Teğmen Ebru Eroğlu İle İlgili Skandal Karar: Küfür ve Taciz İfade Özgürlüğü Sayıldı
Ayliz Duman Çok Sade Kaldı: Miss Universe 2024'te Gelmiş Geçmiş En Çarpıcı Ulusal Kostümler Giyildi!
ATM’lerde 200 TL Krizi: Fatih Altaylı’dan 5 Bin Liralık Banknot Önerisi