Türk sinemasının son 50 yılında derin iz bırakan usta sanatçı Münir Özkul 90 yaşına girdi. Onlarca filmde rol alan oyuncu babacan, iyiliksever karakterler çizdiği rolleriyle Türk seyircisinin gönlünde derin bir yer edindi.
Türk sinemasının son 50 yılında derin iz bırakan usta sanatçı Münir Özkul 90 yaşına girdi. Onlarca filmde rol alan oyuncu babacan, iyiliksever karakterler çizdiği rolleriyle Türk seyircisinin gönlünde derin bir yer edindi.
Yeni Şafak'tan İbrahim Can, Özkul'un az bilinenlerini derledi.
Onlarca filmde, tiyatro oyununda rol alan Özkul, sahneye taşıdığı karakterler ve usta oyunculuğuyla kendinden sonra gelen nesle hep örnek oldu.
1925 yılında İstanbul'da dünyaya gelen Özkul, küçük yaşlardan beri tiyatroya çok ilgi duydu. Parlak bir öğrenim hayatı geçirmeyen Özkul, lise yıllarından itibaren tiyatroya ve sinemaya ilgi duydu. Paşa olmasını isteyen anne ve babasının itirazlarına rağmen tiyatrodan vazgeçmeyen Özkul, Ses Tiyatrosu'nda başarılı bir oyun sergiledi ve tiyatronun unutulmazları arasına ismini yazdırdı.
Sanat hayatının 40. yılını kutladığı 1980 yılında TRT'de yayınlanan, gazeteci Mete Akyol'un sunduğu 'İşte Hayatınız' programına konuk olan Özkul, kendisiyle ve sanatıyla ilgili sohbet etmişti. Özkul'un yakın arkadaşları, sanat hayatında kedisine destek olanlar ve son olarak kızının katkıda bulunduğu programda, beyaz perdeye yansımayan Münir Özkul sinemaseverlere aktarıldı...
'Kavuk büyük bir sorumluluk'
Kanlı Nigar oyunu oynanırken izleyiciler arasında bulunan İsmail Dümbüllü, oyundan sonra Münir Özkul'a kavuğu verdi. Özkul, olayı şöyle özetliyor:
'İsmail abi bana verdi, eskilerin 'el vermek' tabiriyle tabir ettikleri, bir sanatın devamı demek. 600 senelik bir kültürün sembolü olmuş. Ben de gençler yetiştireceğim ve en yetenekli bulduğuma vereceğim. Görevimin bir kısmını yapmış oluyorum. Çok büyük bir sorumluluk. 'Ben seni seyrettim, kitaplı tiyatrodan geldiğin halde başardın. Oradan daldın, buradan çıktın bu işi başardın. Büyük bir aşk duyuyorsun, başardın bence' dedi. Çok mutlu oldum.'
'Münir'e bir ay sahneye çıkmama cezası verdim'
Kendisine ilk oyunu hatırlatan Münir Özkul, 'İlk oyunum Mahçuplar, uşak rolü oynamıştım. Sert insanlarla başlamadım. 'İçinden davran' diyen insanlarla karşılaştım o beni çok rahatlattı' diyor. Özkul'a tiyatroyu sevdiren kişi olarak bilinen sanatçı Rauf Aydın ise, şunları anlatıyor
'Halkevinde iken genç arkadaşlar vardı, bunların arasında Münir vardı. Münir'i çalıştırması çok güç bir mesele. Çünkü Münir plana programa gelen insan değil, tabiatı öyle. Piyesin metnini ezberletmek çok zordu. Beni sever sayardı, buna rağmen ben çok güçlük çekerdim. Mahçuplar'dan sonra, diğer piyeslerde daha başka roller aldı ve kendisini bu işe verdiği belliydi. Bizim boya işimiz oluyordu, herkes yaparken Münir yapmıyordu, hatta bir ay sahneye çıkmama cezası verdim kendisine.'
'Annemi ikna etmek çok zor oldu'
Özkul, annesinin tiyatroya karşı çıkışını ve yaşadığı pişmanlığı şöyle özetliyor:
'Annem paşa olmamı isterdi. Ben 15 yaşıma kadar paşa olacağım diye yetiştim. Fakat tiyatro merakı başlayınca, paşa olamayacağımı anladım maalesef. Annemi ikna etmek de çok zor oldu. İleride çok bunalımlara düştüm bu yüzden, çünkü annem başarımı göremeden vefat etti.'
'Annem ve babamın ölümlerine sebep oldum sanırdım'
Tercihleri yüzünden anne ve babasının ölümüne dahi sebep olduğunu düşündüğünü söyleyen Özkul, 'Annemle babamı hep üzdüm, hatta ölümlerine sebep oldum duygusu içine girmiştim. Halbuki değilim. Ama onların istediklerini yapamamak böyle bir düşünceye sebep olmuştu' diyor.
Paşa dededen 200 milyon lira kaldığı söylenen miras
'Böyle bir şey yok. 1 kuruş bile geçmedi elime. Paşa dedem 1912 senesinde ölmüş. Bugün ailem ne oldu onun mirası diye peşine düşmüşler. Mazhar abim var o ilgileniyor. Milyarlık iş var diyor. Beni görmeleri gerekiyormuş. Adliyeye gittim, söyledim. Ne kadar tahminen diye sordular ve bizimkiler milyarlar dedi. Sonra öyle bir duruma düştüm ki, eve gelenler, para isteyenler, tehdit edenler...'
Çocukluk arkadaşı 'Pis Yabani'
Programa katılan isimlerden biri de, Özkul'un çocukluk arkadaşı İbrahim Özenli. Mahallede kendisine takma isim olarak Pis Yabani derlermiş. Özenli, Özkul ile ilgili bir hatırasını şu sözlerle aktarıyor: '1940'larda Münir'le üzüm yemeğe gidiyorduk. Münir bisikletin üzerinden düştü ve kolu kırıldı. 1979 senesinde Kıbrıs şenliklerinde Münir'le karşılaştık. Münir benden evvel İstanbul'a gelmiş.'
'Mektebi göremiyorum'
Hababam Sınıfı'nın otoriter öğretmeni Münir Özkul, kendi öğrencilik hayatında okul ile bazı problemler yaşamış. Sanatçının çocukluk arkadaşlarından yönetmen Sırrı Gültekin, Özkul'un okula gitmemek için 'göremiyorum mektebi' deyişini anlatıyor:
'Mektebe giderken, mektebi kaybettirirdi bize. Göremiyorum mektebi derdi, gitmemek için. Kütüphanede 11'e kadar vakit geçirir, sonra sinemaya giderdik.'
3 senelik liseyi 8 yılda, 8 ayrı lisede bitirdi
Münir Özkul, o dönem 3 yıl eğitim veren lise öğrenimini 8 yılda ve 8 ayrı lisede bitirdi. Özkul okul hayatının o yıllarını şu sözlerle anlatıyor:
'Ben okuldan kaçmadım, fakat 9'da liseye gidince Deli Hulusi vardı. Bilemeyince kafanı tak tak tahtaya vuruyordu. Perşembeleri, 'görünmüyor okul' demeye başladım. Sonra bu duyuldu. Babam aldı beni özel bir okula verdi. Ben kayıt oldum, derse girdim. Dersimiz Kimya ve Deli Hulusi oraya da geliyor. Geldi ve benim kaçmam bir oldu.'
Münir Özkul'un tiyatro hayatında, Sadık Şendil'in önemli bir rolü bulunuyor. Şendil, Özkul'un çok yetenekli bir aktör olduğunu keşfetmiş, Ses Tiyatrosu'na katılması için girişimde bulunmuş. O günleri Şendil'in kendi ağzından dinleyelim:
'Askerlikten gelmiştim, Rauf'tan görevi devralmıştım. Baktım yeni çocuklar gelmiş. Hiçbirini tanımıyorum, o sırada da provadaydılar. Baktım Münir ürkek bir çocuk, tabiri caizse kedi gibi bir şey. Ben diyorum bu çıkarsa ne yapacak? Bir de çıktı, şaşırdım. Başka türlü bir şeydi. Kendi kehanetime vermiyorum, onun meziyetine vermiyorum. Kenara çektim, 'Kardeşim sen kendine dikkat et, bugün hayran olduklarımızın daha üstünde bir aktörsün' dedim. Büsbütün utandı. Bir buçuk sene sonra Ses Tiyatrosu'nun sahibi etrafta genç ve bize yarayacak elemanlar var mı diye sordu bana ben de bir tane vardı dedim. Oraya girer girmez büyük başarıyla başladı.'
'Sirkeci'ye kadar ağladım'
Ses Tiyatrosu'ndaki ilk gününden bahseden Özkul, o günkü ruh halini, 'Bıraksalar da gitsem diyordum. O kadar sıkılıyordum' sözleriyle anlatmaya başlıyor ve devam ediyor: 'Mürüvvet (Sim) çok iyi Ermeni rolü oynar. Prova yapalım derdi, oyun gecesi derdim. 'Olmaz' diyorlar. Maksadım kaçmak. İlk gece korktuğumuz şarkı 3 defa bize söyletildi. Ben de inanamıyorum fakat oldu. Şaşırdım ve adetim de hata yaptığımda tiyatrodan yürüyerek Beyoğlu'na kadar giderdim. 'Kim bunları tuttu da bravo diyerek beni rezil ettiler' diye düşündüm. Sirkeci'ye kadar ağladım.'
'Münir'i görünce ağlamaya başladım'
Aynı günü Münevver Sim şu sözlerle anlatıyor: 'Münir Bey'i karşıma çıkardıklarında, 'Bununla mı oynayacağım' diye ağladım. Ben Münir'i tanırdım zaten, halkevinde birlikte kurslara devam ettik, fakat aktörlük derecesini bilmiyorum. Bir partnerimiz vardı o gitti Münir'i getirdiler. Prova yapacağız. Münir katiyyen prova yapmıyor. Nasıl olacak bu iş diyorum, ben prova yapamam diyor. Sanat hayatım bitecek gibi geldi bana, epey gözyaşı döktüm. Sabaha kadar prova yaptık, Münir yine prova yapmadı. Mecburen oynadım. Bu hayatımda bir daha olmadı benim. Sahneye çıktık, Münir ile oynuyorduk. Bu düet o kadar tuttu ki. Benim ellerim ayaklarım bağlandı fakat Münir gitti. Karşımda sanki dev bir sanatçı vardı. Piyes bitti. Herkes Münir'i tebrik etti, ben de gittim, özür diledim ve elini öptüm.'
Münir Özkul'u doktoru anlattı
'Nedense bizim memleketimizde midesi bozulan insan hastaneye gidebilir ama kafası bozuldu mu kafası bozulmuş derler, onun hastanesine gittiğiniz zaman ayıp sayılır. Benim fırtınalı hayatımda kafam çok defa bozuldu, öyle zamanlarda gidip yatıyordum. Benim gibi topluma uyamayan, toplumla çelişkiye düşmüş insanlarla çok rahat ediyordum. O deli denen insanlarla çok iyi anlaşıyorum ben. Tiyatroda da böyle arkadaşlarımız çoktur. Ömrüm buralarda geçmiş. İyileşme kararındaydım. Çünkü bir gün Muhsin Bey bana, 'Sen alkolü bırakacaksın, bu yüzden sana müsamaha ettim' demişti. Bu yüzden bırakmalıydım. Bir de çocuklarımı fark ettim, iyi bir baba olmalıydım. Bu girdaptan çıkamıyordum. Sonunda hepsi yenildi.'
Hastanenin servis şefi, psikolojik doktor ise usta sanatçı hakkındaki izlenimlerini şu sözlerle anlatıyor:
'Münir Özkul Bey ile, hasta-hekim ilişkisi dışında dostluk ilişkimiz var. Ben ilk zamanlarda birkaç kez gördüm, pek anlayamadım. Bana 'alkolik' diye takdim edilmişti. Sonra fark ettim ki, Münir Bey alkolik değil, alkole sığınan bir kişiydi. Hastaneye kimseden baskı kurmadan gelmesi, kendi öz benliğini anlama arzusuydu.'
Kızım çocukluğumu oynadı
Münir Özkul, 'İbişin Rüyası, dizisinde kızım benim küçüklüğümü oynadı' diyor ve devamını kızı anlatıyor:
'Babamı anlatması çok zor. Geçen sene Türkçe dersinde kompozisyon ödevi verilmişti, bir yakınınızı anlatın diye. Hemen aklıma babam geldi, yazdım baktım bir şeye benzemedi. Babamı anlatmak çok zor. Benim babam, babaların en iyisi gibi geliyor bana. Baba-kız ilişkisinden çıktı bizimki. Her hafta gelir okuldan alırdı beni. İşe rahat gidemiyor ben gelmedim mi.'
Münir Özkul programın sonunda şunları söyledi:
'40 senemi vermişim ben bu çok sevdiğim işe. 40 sene bu millet beni geçindirmiş, bakmış bana. Bu mutlulukların en büyüğü. Burada çok şerefli bir şekilde bana, halkıma, milletime teşekkür etme imkanı veriyorsunuz. Çok mutluyum. İnşallah uzun süre ayrılmam. Çok çok güzel şeyler vermek isterim halka.'
İbrahim Can, Yeni Şafak