Büyük şehir yaşantısı hepimizi yoruyor, yıpratıyor. Git gide yalnızlaşıyoruz. Kimsesizleşiyoruz...Örneğin bir sahil kasabasına yerleşip kahvaltıcı açmak istemiyorsan. Şehirde de çalıştığın işten memnunsan.Ya da işe başlamadan 2 saat önce evden çıkmak zorunda kalmıyorsan.Evet kesinlikle cennet böyle bir yer olmalı! 😇Günün geri kalanının neşeli geçmesine neden olacaktır.Tamam onlar da işlerini yapıyorlar, onlar da stresliler ama biz de insanız. Azcık güler yüz istiyoruz. Azcık...Dakikalarca, saatlerce kuyrukta beklemek zorunda kalmıyorsan.Nefes almaya zamanınız olur. Sadece çalışmak için yaşamadığınızı hissedersiniz...Ya da spor yapmak için vakit bulabiliyorsan. Ama kendini spor salonlarına kapatmayıp, doğaya karışabiliyorsan...Her elini uzatana 'Lan acaba, yoksa?' diye bakmadığınız zaman gerçekten ona güvenerek elinizi uzatabiliyorsanız...Bir otobüse bindiğinde yanındaki insanla sohbet edebiliyorsan. Tanıyorsan o insanı. O insan; 'Ulan bu şimdi niye benle konuşuyor' diye sormuyorsa kendine. Elindeki telefona gömülmek zorunda kalmıyorsan.Oturduğu evin kirası maaşınızın yarısından fazla değilse şanslı sayıyor artık insan kendini.Tedirgin olmuyorsa insan, o saatte yolda yürüyor diye yaftalanmıyorsa şanslı...Mesela çocukken alışveriş yaptığın o bakkal hala duruyorsa...Çocukluğunuzla şimdiki zaman arasında bir köprü gibidir o bakkal. O bakkal varsa çocukluğunuz da vardır.Belki de artık bu yüzden sokaklarda çocuklar yok...İnsanlık ölmemiş dersiniz.Şehirde yaşayan her insanın derdi. Kazandığı paranın yetmemesi. Harcamaların kazandıklarını geçmesi. Bir nevi paradoks gibi. Bataklık şehir hayatı. İçine çektikçe çekiyor insanı...