Büyük Sanatçıların Gözünden 6 Kadın ve Bilinmeyen Öyküleri

Bilindiği üzere sanat eserleri ve onların hikayeleri üzerine yazılar yazmaktayım. Okuyucu ve takipçilerin izni ile bu yazımı ülkemizdeki son yılların en kahredici olayın mağduru değerli kardeşimize ithaf etmek istiyorum. 'Sanat Ne Anlatır ? 6 Gizemli Yapıt Ve Öyküleri'  adlı yazı dizisinin bu 6. bölümünü kadınların ele alındığı resimlere yoğunlaştırmak istiyorum. Yaşantımızın en değerli varlıkları olan kadınlar, hangi sanatçıların yaşamlarına dokundu, kimlerin ilham perisi oldu, sizlerin huzuruna sunuyorum. Unutulmamalıdır ki nihayetinde tarihin en meşhur, gülüşü çözülemeyen, sırlarla dolu o meşhur portresi de bir kadının portresidir.

1. Ağlayan Kadın - Pablo Picasso

Yaşamı boyunca hayatına pek çok kadını dahil eden Kübizmin öncülerinden Picasso, 1937 de bu eşsiz çalışmayı ortaya çıkarmıştır. O yıllarda Picasso konularının neredeyse tamamını sadece kadınların üzerine yoğunlaştırmıştır ve bu eser, sembol haline gelen o serinin en bilinen parçasıdır. Pek çok kaynakta bu ağlayan kadının ünlü fotoğrafçı Dora Maar olduğu düşünülmektedir. Picasso ile yakınlaştıktan sonra Dora, Picasso'nun adeta hayat arkadaşı olmuştur. Picasso meşhur 'Guernica' tablosunu yaparken fotoğraflarını çekmiştir. Her şey yolunda gibi duruyor, fakat sıkıntı, o sırada Picasso'nun hayatında başka kadınların da olmasıdır. (Guernica'nın ne anlattığını merak edenler: Sanatın Savaşa Bakış Açısı - Sanat ne Anlatır? yazısını okuyabilirler.)

Magazin kısmını bir kenara bırakacak olursak bu resim izleyicisine ne anlatmaktadır? Picasso'nun inanılmaz fırçası kadının tüm kederini acısını ortaya çıkarmakta bize tüm çıplaklığı ile ağlayan kadını izlettirmektedir. Belki de daha fazla dayanamayan Dora, Picasso'nun zihninde böyle bir iz bırakmıştır. Kübizmin gerçekliği çarpıtarak yansıtması, ağlayan bir kadının tüm ruhunu da ortaya çıkarmaktadır. Nemli gözler, dökülen damlalar bize Dora'nın göz yaşlarından fazlasını sunmaktadır. Sanat tarihinde, Picasso'dan önce hiç bir ressam ağlayan bir kadını, sadece ağladığı için resmetmemiştir.

2. İnci Küpeli Kız - Johannes Veermer

Evet filmi izleyen herkes sanatçı ile bu kadın arasında bir gizli aşk olduğunu sanıyordur. Ancak sizi temin ederim bu kocaman yalan, Hollywood uydurmasından başka bir şey değildir. (Filmin tek iyi yanı, bu büyük sanatçıyı ve bu eseri az çok kitlelere duyurmayı başarmasıdır.) Vermeer Rokoko ve Barok dönemleri arasında yaşamış, yoksulluk ile geçen ömrüne sadece 34 resim sığdırabilmiştir. Vermeer emin olun eşini çok seviyordu, öyle olmasa 14 çocuğu nasıl yapabilirlerdi? Evet Vermeer'in 14 güzel çocuğu vardı, sadece 10 u hayatta kalabildi. 3 erkek ve 7 kız! Şüphesiz gürültüsü patırtısı eksik olmayan bir evdi bu. Ve Jan Vermeer'in tek geçim kaynağı resim yapmaktı. Ancak o kadar çocuğu doyurmak pek kolay iş olmasa gerek.  Öte yandan sadece fırıncıya, ufak bir ev almaya yetecek miktarda borcu olduğu bilinmektedir. Jan Vermeer'in en önemli özelliği, eğer dileseydi zenginlerin, soyluların resimlerini yaparak daha varlıklı olabilirdi. Ancak gönlü, aksi şekilde sıradan ev işleri yapan, gündelik hayattan kadın izlenimleri yapmaktan geçiyordu. Kısacası o fırçasını satan bir ressam değildi. Bu meşhur zarif ve alımlı kızımız ise Jan Veermer'in çocukları ve ev işlerinde, eşine yardımcısı olması için gelen kızdır. Halen kimliği tam olarak tespit edilebilmiş değildir. Belki de kızlarından biridir diyebilirsiniz ancak değil. Çünkü kızlarını diğer çalışmalarında model olarak kullanmıştır. Hiç bir portre bu yüze benzememektedir.

Hollanda'nın işgal edilmesi ile birlikte sefalete sürüklenen sanatçımız daha da borçlanmış, çocuklarını doyuramamanın acısına daha fazla dayanamamış ve henüz 43 yaşında yaşama veda etmiştir. 34 resminin tamamı günümüzün en önemli eserlerinden olmayı başarmıştır. (Kendisinden daha önce şurada bahsetmiştim: Sanat Ne Anlatır? 6 Gizemli Yapıt ve Öyküleri - 2)

3. Kadın Portresi - Nuri İyem

Sanatta kadınların etkisinden bahsederken, ülkemizin en büyük ustalarından biri olan merhum Nuri İyem'den bahsetmemek olmaz. Yanık tenli kara kaşlı kara gözlü Anadolu kadınlarına yeniden bir anlam kazandıran büyük ustamız, 2005 yılında hayata veda etmiştir. Toplumsal Gerçekçiliğin önemli temsilcilerinden olan İyem'in resimlerinde, her ne kadar ele alınan kişiler farklı olsa da aynı gözler izleyicisine bakmaktadır. Bazen renkleri farklı, bazen ifadesi değişik ama hep aynı gözler, hayatı boyunca gözlerinin önünden silinmemiş ablasının gözleri... Çünkü genç İyem'in her şeyi ile yakından ilgilenen oydu.

1922 de ablası yaşama veda ettiğinde anlaşılan, gözleri hiç bir zaman zihninden kaybolmamış ve onları sarsıcı tablolarında yaşatmayı başarmıştır. Anadolu'nun ekmeğini topraktan çıkaran, emektar, aşklarını melankolikliğini içinde yaşamaya alışmış, kimi zaman suskun, kimi zaman nazlı, Anadolu kadınlarını tüm gerçeklikleri ile tuvallere aktarmıştır. Acaba resimdeki kadının derdi neydi? Kaşlarını hafifçe kaldırmasına neden olan, uzaklara dalıp giden o gözler neyi hayal ediyor? Neye bakıyordu? İyem'deki resim aşkına çok sıcak bakmayan babası pek çok kez dayak yemesine neden olmuştur. Bir keresinde ucuz kuru boyalarını bıçakla açamayınca, babasının pek kullanmadığı usturasını gizlice kullandığını, durumu anlayan babasından defalarca tokat yediğini anlatmıştır. Ancak bu içindeki sanat aşkına mani olmuş mudur? Hiç sanmıyorum. (Ülkemizin en önemli tarihçilerinden değerli hocamız Kıymet Giray imzalı 'İyem' adlı büyük yapıt, Nuri İyem'in hayatını merak edenler için, kıymetli bir referans olabilir)

4. Gabriella Cot'un Portresi - William-Adolphe Bouguereau

Şahsi fikrim sanat tarihinin gelmiş geçmiş en şahane, en enerjisi bol ressamlarından biri Bouguereau'dur. Fotoğraf makinesi ile yakalanamayacak sahneleri, çarpıcı, ince gerçekçiliği ile harmanlamış Fransa'nın en büyük sanatçısının hayatında tek sipariş üzerine yaptığı bu eseri huzurunuza sunuyorum. Bouguereau gibi insan tenini gerçeğe en yakın şekilde resmeden az sanatçı yaşamıştır. Resimlerindeki figürlere dokunmak ve adeta yanaklarını okşamak isteyebilirsiniz. İşin talihsiz yanı ise Akademik anlayışa sahip Bouguereau eserlerine hayran hayran bakan sanat otoriteleri, dönemin çağdaş sanatçılarının eserlerini yerden yere vuruyor, Monet ve Matisse gibi sanatçıları, sanatın cellatları olarak tanımlıyorlardı.

Bouguerau'nun eserleri ulaşılması gereken zirve olarak düşünüldüğünden izlenimcilerin, dışa vurumcuların işlerinin ne kadar zor olduğunu anlayabilirsiniz. (Eminim bazı okuyucular üstteki Picasso ile bu eseri karşılaştırıp, Picasso yu sanattan anlamayan yeteneksizin biri olarak düşüneceklerdir (!) ) Resme dönecek olursak bu dünya güzeli genç kızımız Bouguereau'ndan sanat eğitimi alan Pierre August'un kızıydı. Baba kızını ölümsüzleştirmek için Bouguerau yu ikna etmeyi başarmıştır.  Kızı ile tanışan Bouguerau genç Gabirelle'nin güzelliğinden öylesine etkilenmiştir ki, onlarca taslak almadan asla başlamadığı resmine, hiç bir çizgi dahi çekmeden direk tuvale başlamıştır. Bir çırpıda bu inanılmaz güzelliği izleyiciye sunmuştur. Burada sadece Gabriella'nın yüzünü değil aynı zamanda zarif ruhuna da görebiliyoruz. Bu eser halen sanat tarihinde yapılmış en başarılı portreler arasındadır.

5. Balkonda Oturan Kız (Kizette - Sanatçının Kendi Kızı) - Tamara De Lempicka

Genelde sanat tarihine bakıldığında kadın ressamların az olduğu sanılmaktadır. Frida Kahlo'dan başka kadın sanatçı yok sanılmaktadır. Ancak bu büyük bir yanılgıdır. Günümüzde ve geçmişte pek çok büyük kadın sanatçı tarihte iz bırakmayı başarmıştır. İşte onlardan biri;

Polonyalı büyük sanatçılardan Lempicka Varşova'da doğmuştur. Genç yaşında Lempicka'nın annesi ve babası ayrıldı. Bu süreçte teyzesi ile yaşamak zorunda kalan Lempicka gezdiği ülkelerde resim sanatını keşfetti ve karşı konulmaz bir arzu ile sanat hayatına ilk adımlarını attı.18 yaşına geldiğinde avukat olan eşi ile evlendi. Ancak o dönemlerde karışık olan Avrupa Bolşevik Devrimi sırasında eşini esir aldı. Hala nasıl olduğu çözülememekle birlikte, kısa sürede eşini hapishaneden kurtarmayı başarmıştır.  Zor yılların başlangıcı olan o dönemlerinde Lempicka ve eşi yoksulluğun adeta tadına varmışlardır. O sırada da kızları Kizette dünyaya gelmiştir. Mimari bir akım olan Art Deco Lempicka ile resim sanatında da anlam kazanmaya başlamıştır. Fırçası sayesinde yoksulluktan zenginliğe adım atmıştır. Yatılı okula giden kızını ara sıra görmeye başlamış ve her bir araya gelişlerinde kızını resimlerine taşımıştır. Bu sırada ünü daha da artan sanatçı Hollywood yıldızları gibi bir yaşam sürmeye ve jet sosyetenin en uğrak üyelerinden olmaya başlamıştır.

Resme dönecek olursak, burada gördüğümüz belki de genç Kizette'nin annesine olan hafif kızgınlığı olabilir. Çünkü Annesi onunla fazla ilgilenmiyordu. Balkonda oturan genç kızın yüzünde pek mutlu olmayan bir ifade ve keskin bakışlar dikkat çekiyor. Bir ayağını hafif bükmüş olması, Kizette'nin biraz utangaç ve çekingen olduğu düşüncesini ortaya çıkarıyor. Sansasyon yaratan çeşitli aşk kaçamaklarından sonra eşinden ayrılan Lempicka, kızına sıkı sıkıya bağlanmış ve onunla birlikte yaşamaya başlamıştır. Lempicka ölüm döşeğindeyken de elinden tutan kişi resimde gördüğümüz kızından başkası değildir.

6. Pencere Yanındaki Kız - İman Maleki

Fazla uzaklarda değil hemen kapı komşumuz İran'da doğup büyümüş yaşayan büyük ustalardan biri olan İman Meleki'yi huzurlarınıza sunuyorum. Tekniğine hayran olunası Tahran'lı sanatçımız 1976 doğumludur. Tahranda Güzel Sanatlar Akademisini bitirdikten sonra kendi stüdyosunu açan sanatçımız oldukça etkileyici çalışmalar ortaya çıkarmış ve halen de üretmeye devam etmektedir. Kendisi yaşayan en iyi realist sanatçılar arasında bulunma başarısı da göstermiştir. Doğunun gündelik hayatını mistisizm ile harmanlayarak ve oldukça gerçekçi bir üslupla izleyicisine sunmaktadır. Resimlerine baktığımızda gördüğümüz sadece kişinin yaptığı eylem değildir. Örneğin bu çalışmasında saçları açık kara kaşlı gözlü bir İranlı kız, elindeki tespihle ilgilenmektedir. Kim bilir belki de o boncuklu bir tokadır ve saçlarını toplama arifesindedir. Maleki'nin en sevilen yanı her ne kadar fotoğrafik gerçeklikte izleyicisine resimlerini sunsa da oraya saklı olan bir şeyleri hep vardır. Her izleyicinin kendinde bir anlam çıkarması da söz konusudur. Bu alımlı ve güzel kız belki de halen İran'ın bir sokağında yaşamına devam etmektedir. Kim bilir ?

Popüler İçerikler

Kılıçlı Yemin Olayında Yeni Gelişme: Teğmenlerden Sonra Komutanlar da Disipline Sevk Edildi
ICC Kararını Verdi: Netanyahu ve Gallant Hakkında Tutuklama Emri!
Arkeolog Muazzez İlmiye Çığ 110 Yaşında Yaşamını Yitirdi