Sanatta kadınların etkisinden bahsederken, ülkemizin en büyük ustalarından biri olan merhum Nuri İyem'den bahsetmemek olmaz. Yanık tenli kara kaşlı kara gözlü Anadolu kadınlarına yeniden bir anlam kazandıran büyük ustamız, 2005 yılında hayata veda etmiştir. Toplumsal Gerçekçiliğin önemli temsilcilerinden olan İyem'in resimlerinde, her ne kadar ele alınan kişiler farklı olsa da aynı gözler izleyicisine bakmaktadır. Bazen renkleri farklı, bazen ifadesi değişik ama hep aynı gözler, hayatı boyunca gözlerinin önünden silinmemiş ablasının gözleri... Çünkü genç İyem'in her şeyi ile yakından ilgilenen oydu.
1922 de ablası yaşama veda ettiğinde anlaşılan, gözleri hiç bir zaman zihninden kaybolmamış ve onları sarsıcı tablolarında yaşatmayı başarmıştır. Anadolu'nun ekmeğini topraktan çıkaran, emektar, aşklarını melankolikliğini içinde yaşamaya alışmış, kimi zaman suskun, kimi zaman nazlı, Anadolu kadınlarını tüm gerçeklikleri ile tuvallere aktarmıştır. Acaba resimdeki kadının derdi neydi? Kaşlarını hafifçe kaldırmasına neden olan, uzaklara dalıp giden o gözler neyi hayal ediyor? Neye bakıyordu? İyem'deki resim aşkına çok sıcak bakmayan babası pek çok kez dayak yemesine neden olmuştur. Bir keresinde ucuz kuru boyalarını bıçakla açamayınca, babasının pek kullanmadığı usturasını gizlice kullandığını, durumu anlayan babasından defalarca tokat yediğini anlatmıştır. Ancak bu içindeki sanat aşkına mani olmuş mudur? Hiç sanmıyorum. (Ülkemizin en önemli tarihçilerinden değerli hocamız Kıymet Giray imzalı 'İyem' adlı büyük yapıt, Nuri İyem'in hayatını merak edenler için, kıymetli bir referans olabilir)