Büyük Önder Atatürk'ün, Onun Emrine Rağmen İşe Alınmayan Kişiye Verdiği Hukuk Dersi Gibi Yanıt!

Mustafa Kemal Atatürk'ün "Dünyada her şey için, medeniyet için, hayat için muvaffakıyet için en hakiki mürşit ilimdir, fendir." sözünü hepimiz ezbere biliriz.

Fakat bu sözün ardında yatan anlamları çoğu zaman sorgulamayız, örneğin bilimi yol gösterici olarak belirleyen bir milletten bahsedilirken bir diğer yandan bilimin, bilginin üstünlüğü de vurgulanır Mustafa Kemal Atatürk tarafından.

Bilgi, onun Cumhuriyet fikrinde her şeyin üstündedir.

Bu yüzden bilginin gücünü hiçe sayan uygulamalar sona ermiş, onlarca devrimle bilimin ışığında ilerleyen bir Türkiye inşa etmeye çalışmıştı...

Her işin esas hedefine kısa ve kestirme yoldan varmak arzu edilmekle beraber; yolun kabul edilebilir, mantıki ve özellikle ilmi olması şarttır.

Bu sözleri sarf etmesi, eğitimde reformlar yaparak tüm yolları ilimle kesiştirmeye çalışması da boşuna değildir.

Bilginin egemen olduğu Türkiye'nin inşasında bu ilkeli duruş devletin her kademesine yerleştirilmeye çalışıldı, özellikle de devlet kademelerine.

Mustafa Kemal'in Hulusi Köymen tarafından aktarılan bir anısı vardır ki liyakat kelimesinin sözlükteki anlamını yeniden hatırlamamıza, 2019 dünyasına ışık tutacak cinsten...

Cumhuriyetin ilanından birkaç yıl sonra olsa gerek, Mustafa Kemal Atatürk Mudanya üzerinden Bursa'ya seyahat etmektedir.

O esnada Gazi'ye halkın ilgisi büyüktür, aracının yanına gelenler, sevgi gösterisinde bulunanlar...

Bir anda kalabalık bir kitle tarafından etrafı sarılmıştır. Mustafa Kemal Atatürk kalabalığı yararak ona doğru yaklaşan bir kadını görür, kadın yanına geldiğinde elinde bir kağıt vardır.

Mustafa Kemal Atatürk'e yaklaşır, tedirgindir...

Çevredeki herkesin fark edebileceği titrek bir sesle 'Beni tanıdın mı oğul?' der ve anlatmaya başlar. 'Ben sizin Selanik’ten komşunuzdum. Bir oğlum var, Devlet Demir Yolları'nda işe girmek istiyor. Siz onu alsınlar dediniz, fakat müdür dinlemedi. Oğlumu işe almamış. Ne olur bir kere de siz söyleyiniz.'  

Duydukları karşısında Mustafa Kemal Atatürk mutlu olmuş gibi görünüyordu.

Anlatılanları anladığını belli eden bir ifadeyle 'Oğlunu almadılar mı?' dedi.

Kadının onaylarcasına bakışları arasında konuşmasına devam etti.

"Ben talimat verdiğim halde mi almadılar? "

'Ne kadar iyi olmuş. Çok iyi yapmışlar, işte cumhuriyet böyle anlaşılacak.' dedi.

O an ondan yakınındaki bürokratlara emir vermesini bekleyen kadın şaşırmıştı ama Mustafa Kemal mutluydu.

Yıllar boyu öncülük ettiği devrimler yerini bulmuştu. Hayalini kurduğu, liyakatın, bilginin yetkili olduğu bir Türkiye inşa edebilmişti...

Popüler İçerikler

Teğmen Ebru Eroğlu İle İlgili Skandal Karar: Küfür ve Taciz İfade Özgürlüğü Sayıldı
İki Torunlu Mücevher Kralı 30 Yıllık Eşinden Genç Sevgilisi İçin Tek Celsede Boşandı
Göç İdaresi Başkanlığı Duyurdu: Türkiye'deki Suriyeli Sayısı Açıklandı
YORUMLAR
27.05.2019

bizde de meclis üyesinden torpilli, ayın beş günü işe gelen geldiği zaman da öğle yemeğinden sonra ofise uğramayan ve hala daha korunan işi düzgün yapmayan elemanlar var.

27.05.2019

ben de mersinde reisimizin bir emrine karso cikarak karar veren ceza hakiminin gumushaneye direkt suruldugunu biliyorum. iste nereden nereye..

27.05.2019

Oo ilk resimde okulumu görüyorum. O muhteşem söz 80 yıldır o okulun alnındadır. Ve ben 4 yıldır okula her girişimde, ilk günkü heyecanımla o sözü okurum, istemsizce dikilir başım. O sözün orada bulunması da tevekkeli değildir. Batı'daki fakültelerin alnında "The knowledge is power" yani 'bilgi güçtür' yazar. Bizimkilerde ise 'bilgi kılavuzdur, yol göstericidir' yazıyor. Aradaki vizyon farkını görüyor musunuz. Bir taraf, doğayla ve kendinden olmayanlarla (kendi deyimleriyle barbarlarla) mücadelesinde bilgiyi bir silah gibi görüyor. Bir tarafsa 'hak'kı arama mücadelesinde bilgiyi bir kılavuz olarak görüyor. İşte, Atatürk'ün büyüklüğü, bu sözü bir milletin felsefesi yapmak için gece gündüz uğraşmasından geliyor.

29.05.2019

helal kardeşim ne güzel yazmışsın

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ