Dünya'yla ilk iletişimini ağlayarak kuran insanoğlu, geri kalan hayatında konuşarak ne kadarını anlatabilir?Henüz konuşmayı öğrenmemişsindir; ama şunu iyi bilirsin ki bu dünyada ağlamayana meme yok! İlk iletişimini ağlayarak kurarsın. Ağlarsın meme verirler, ağlarsın gazını çıkarırlar, ağlarsın ilgi görürsün. Konuşmadan iletişim kurabilirsin; çünkü etrafındaki herkes senin için oradadır ve aslında ağzından çıkacak ilk kelimeni bekledikleri için ağlamalarına katlanırlar.Sadece ağlamaktan daha fazlasını yapabileceğini fark ettiğin o an gelir ve ilk kelimeni öylece söyleyiverirsin. Annen ve baban, sana sanki doğaüstü bir varlıkmışsın ve imkansızı başarmışsın gibi bakarlar.Artık agucuk gugucuk dönemini geride bırakmış ve dünyada ne olup bittiğini sorgulamaya başlamışsındır. Gördüğün, duyduğun her şey için 'ne, neden' ve 'nasıl' sorularını sormaya başlarsın. İlk başta bu sorularına büyük bir hevesle yanıt veren insanlar, bir süre sonra cevabını bilmedikleri soruları sormaya başladığında seni geçiştirmeye başlarlar.Artık okula başlamışsındır ve sorularını burada sorman gerekir. Tabi önce söz almak şartıyla, öyle her istediğin zaman ağzını açıp konuşamazsın. Artık konuşmayı 'çok iyi bildiğine' göre ağlamakta senin için popülerliğini yitirmiştir.Bu dönemde arkadaşlarından hiç kazık yememiş, hiç küsmemiş biri varsa şayet, çıksın karşıma önünde saygıyla eğileyim. Ergenlikle beraber aileden çok arkadaşlarla yakın olunan bu dönemde; çok fazla şey paylaştığın sevgili arkadaşlarının o kadar da sevgili olmadığını anlarsın. Merhaba dedikodu; en sevilen iletişim yöntemi!Bunu da çeken bilir diyemeyeceğim; çünkü mutlaka başınıza gelmiştir. Baktın arkadaşlık yeterli değil, etrafta çok fazla çiçek böcek var, aşık olursun işte. Derdini kimse anlamaz ya da sen anlatamazsın. Hoş beraber olsanız da ayrılırsınız. Sonra başa dönersin; derdini kimse anlamaz ya da sen anlatamazsın.Artık tek başınasındır. Yepyeni bir çevre edinebilirsin. Ama iş hayatına ve yetişkinlik dönemine çok yakın olduğun için burada iletişim kuracağın insanlar çok önemlidir. Seçeceğin arkadaş grubuyla ve savunduğun ideolojiyle, hatta en başta seçtiğin üniversiteyle yargılanırsın.Üniversite biter, iş görüşmelerin başlar. İstediğin şey için yıllarca okumuşsundur. Görüşmeye gidersin ve tecrübesiz bulunursun. Oysa zaten bu senin ilk işin olacaktır. Kimse sana iş vermezse, o tecrübeyi nereden edineceğine dair bir soru da soramazsın. Her söylediğinin altında yatan başka bir şey olduğu düşünülen iş görüşmelerin - sana göre nedensiz bir şekilde- olumsuz sonuçlanır.Öyle veya böyle bir işin var, para kazanıyorsun ve hayatta daha büyük sorumlulukların var. Buraya kadar tamam. Ama iletişim gittikçe güçleşiyor; trafik, toplu taşıma, başını gözlediğin kuyruklar... Aslında günlük hayatın kendisi, tüm bu maddeleri okuyan ve seninle aynı şeyleri yaşayan diğerleriyle kavga etmeye birebir.Bunca olan bitenin arasında tek bir kişiyle anlaşabileceğini sanarsın, evlenirsin. Ne anlatırsan anlat, seni dinleyecek ve anlayacak yegane kişi O'dur artık. Bu iyi senaryo. Bir de artık yaşım geldi gibi sebepler veya mahalle baskısıyla ilk karşısına çıkanla evlenenler var. Tamam kimse evde kalmadı da, mutlu son mu? Bazıları için değil...Günümüzde, evliliklerin %90'ı bu sebepten bitiyor; şiddetli geçimsizlik. Sevdiğiniz insan bir anda bir başkasına, bir yabancıya dönüşüyor. Artık 'O' dediğiniz kişi, 3. tekil şahıs zamiri olmaktan öteye gidemiyor, anlaşamıyorsunuz ve iletişim kopuyor.Bu durum haliyle ikiye ayrılıyor. Eğer evliliğiniz sürüyorsa, bebekken sizin için de geçerli olan tüm maddeleri bu sefer siz kendi çocuğunuza yaşatıyorsunuz. Eğer boşandıysanız durum daha da kötü. Zaten ortada bir aile olmayınca; çocuk, farklı şekillerde iletişim kurmaya çalışıp, çoğu zaman da başarısız olup vazgeçiyor.Taşın tabi! Oh ne güzel, biraz kafa dinlersin. Ne çektin şimdiye kadar derdimi anlatacağım diye. Ama yok; sen şimdi orada da bayramı seyranı beklersin, insanlar seni ziyarete gelsin diye. Maksat hala muhabbet, değişen bir şey yok.Yaşlanmışsındır artık; ama dilinde tüy bitmemiştir, daha anlatacak çok şeyin vardır. Ama kimse bebekken olduğu gibi ağzından çıkacak ilk kelimeyi heyecanla beklemez. Anıların sende kalır, sen de onlarla yaşamayı öğrenirsin. Ağlama; memelerin baş kaldıracak hali yok ya!