Aldığımız kararlar ve düşüncelerimiz aslında nereden geliyor?
Aldığımız kararlar ve düşüncelerimiz aslında nereden geliyor?
Düşünce sistemimizdeki önyargılar bütün hayatımızı, seçimlerimizi ve yaşama şeklimizi etkilerler. Bu önyargılar bazı durumlarda tehlikeli olabilir. Modern dünyada bizi etkileyerek hayatımızı şekillendiren 50 bilindik önyargıya bir göz atalım.
Karşımızdaki kişinin davranışlarının nedenlerini çevrenin etkisini hiçe sayarak, sadece o insanın kişiliğine bağlama eğilimine Temel Atıf Hatası denir. İnsanları temel karakterlerine göre yargılarken, kendimizi duruma göre yargılarız. Örneğin; Ayşe işe geç kaldı çünkü tembel biri. Ben işe geç kaldım çünkü güne kötü başladım.
Başarısızlıklarımız duruma göre değişir, ancak başarılarımız bizim sorumluluğumuzdur. Bu durum kısacası şöyle anlatılabilir; kişi başarısızlıklarını reddederken başarılarını sahiplenir. Örneğin; Bu ödülü sıkı çalışman ve disiplinin sayesinde kazandın, şanslı olduğun için değil. Ancak sınavdan geçemedin çünkü dün gece uyuyamadın.
Kişinin grup içindeki üyeleri grup dışındakilere tercih etme eğilimidir. Örneğin; Hazal ile aynı kursa gittiğiniz için onu Melek'ten daha çok seviyorsunuz.
Kazananın yanında olma içgüdüsüyle daha çok insanın benimsediği fikirlere, inanışlara ve seçimlere yönelme eğilimine Sürü Psikolojisi denir.
Gruptaki uyum veya uyum arzusu nedeniyle gruptaki insanların mantıksız veya işlevsiz bir karar vermesiyle sonuçlanan bir fenomendir. Gruptaki uyum ve bağlılık arzusu üyeler arasında sonuç ne olursa olsun anlaşmaya varma eğilimi yaratabilir.
Bir insanın belli başlı özelliklerinin baz alınarak o kişi hakkında genel ve kesin yargılara ulaşma eğilimine Halo Etkisi denir. Örneğin; fiziksel olarak çekici bulduğunuz birinin tanımasanız bile ilginç bir insan olduğunu varsayarsınız.
Kişinin eylem ve sonuçları üzerinde tam bir kontrole sahip olmasa bile, eğer sonuç olumlu ise bu ahlaki bir duruş olur. Ancak sonuç olumsuz ise kötü bir ahlaki duruş olacaktır.
Kişinin kendi düşünce ve inançlarının başkaları tarafından paylaşılma oranının abartması olarak tanımlanır. Yani bireyin, çoğu insanın kendisi gibi düşüneceği ve davranacağı gibi bir ön kabule sahip olmasıdır.
Bilginin Laneti, bir kişi insanlarla iletişim kurarken farkında olmadan diğerlerinin anlayacak bir geçmişe sahip olduğunu varsaydığında ortaya çıkan bilişsel bir önyargıdır. Kısacası kişi bir şeyi biliyorsa diğer insanların da onu bildiğini varsayar.
İnsanların gerçekte olduklarından daha fazla fark edildiklerine inanma eğiliminde oldukları fenomendir. Herkesin bizim davranışlarımızı ve görünüşümüzü fark ettiğini ve bununla ilgili konuştuklarını düşünürüz.
Kişinin karar verirken aklına gelen anlık örneklere güvenmesi ve seçimlerini buna göre yapmasına Kullanılabilirlik Önyargısı denir. Örneğin; Alışveriş merkezinde hangi mağazaya gitsem diye düşünüyorsunuz ve bir reklamda en son gördüğünüz mağazaya gitmeye karar veriyorsunuz.
Gözlemci bir kişi benzeri ciddi bir olayda mağdur olmaktan korkuyorsa, korkusunu en aza indirgemek için karşısındaki kurbanla ilişki kurarak onu daha az suçlar ve saldırganı daha fazla suçlama eğilimi gösterir.
Adil Dünya Hipotezi, dünyanın adil bir yer olduğunu, insanların hayatta hak ettiklerini yaşadıklarını varsayan hipotezdir.
Nesnel gerçekliği yalnız bizim gözlemlediğimize ve diğer insanların mantıksız, bilgisiz ve önyargılı olduğuna inanma eğilimidir.
İnsanlar saf bir şekilde başkalarında gerçekte olduğundan daha fazla benmerkezci önyargı beklediklerinde ortaya çıkar.
Herkes için ya da her durumda geçerli olabilecek yuvarlak cümleler genel anlamı size uyduğu için kolayca kabul görür. Sonrasında zihnimiz detayları da otomatik olarak kabullenmeye başlar.
Belli bir konuda beceriksiz veya bilgisiz insanlarda görülen, üstünlük hissidir. Bu kişilerde, tipik olarak, beceriksiz/bilgisiz oldukları konulardaki becerileri/bilgileri sorulduğunda, gerçekte olandan çok daha yüksek olduğunu iddia ettikleri görülür.
Çapa Etkisi'nin temelinde bir konu üzerine aldığımız ilk bilgiye çapa atarak gereğinden fazla değer vermemiz vardır. Bu ilk bilgiye o kadar odaklanırız ki ardından bize iletilen bilgiler daha değersiz kılınır ve ilk bilgi bütün seçim sürecimizi etkiler. Bu önyargıyı markalar pazarlama taktiği olarak kullanırlar.
Karar verme sürecimizde otomatik sistemlere kendi yargılarımızdan daha fazla güvenme eğilimine Otomasyon Yanlılığı denir. Örneğin; mesajlaşırken telefonun sizin için önerdiği kelimeleri kullanmak gibi...
Google Etkisi ya da dijital amnezi arama motoru aracılığıyla internette kolayca bulunabilen bilgilerin, edinildikten sonra hızlı bir biçimde unutulmasına verilen addır
Biri size bir şeyi yapmanızı söylediğinde özellikle özgürlüğünüze tehdit olarak algılarsanız tersini yapma eğilimi gösterirsiniz, bu duruma Karşıt Tepki Kuramı denir. Örneğin; çocuğunuza sürekli ödevini yap dedikçe yapmayı reddetmesi gibi...
Kişilerin kendi inançlarını, düşüncelerini ve varsayımlarını destekleyen ya da teyit eden bilgileri kayırma, dikkate alma ve öne çıkarma eğilimidir.
Diğer insanların kitlesel iletişim araçlarından bizden daha fazla etkilendiği yanılsamasına denir. Kişisel önyargılara dayanarak, insanların kitle iletişim mesajlarının başkaları üzerinde kendilerinden daha büyük bir etkiye sahip olduğunu algılama eğiliminde olduklarını öngörür. Örneğin; arkadaşımızı televizyon senin beynini yıkıyor diye uyarırız.
İnanç Önyargısı, argümanların gücünü, bu sonucu ne kadar güçlü bir şekilde desteklediklerinden ziyade, sonuçlarının makul olup olmadığına göre yargılama eğilimidir.
Kullanılabilirlik kaskadı, belirli kolektif inançların gelişimini açıklayan kendi kendini güçlendiren bir döngüdür. Halkın tekrarı ile güçlenir. Örneğin; silah şiddeti ve küresel ısınma haberleri gibi...
Bir toplumun veya kurumun gerileme eğiliminde olduğu inancıdır. Özellikle, bilişsel önyargılardan ötürü, geçmişi daha olumlu ve geleceği olumsuz olarak görmek yatkındır. Yaşlıların 'bizim zamanımızda insana değer vardı' gibi söylemleri bu önyargıya örnek olarak gösterilebilir.
Şu an elimizde bulunan durumun ve sahip olduklarımızın aynı kalması için hiçbir şeyi değiştirmek istememe durumudur. Kişi mevcut durumu korumak için alternatifleri tamamen yok sayar. Onun için değişim tamamen kayıptır.
Batık Maliyet Yanılgısı, bir süreç üzerinde belirli bir emek harcanmasının ardından, vazgeçilmek istensen de, kat edilen yoldan dolayı sürece devam edilmesinin bize verdiği zarardır.
Yakın zamanda bir olayın sıkça gerçekleşmesinin ardından ilerde bu olayın daha nadir gerçekleşeceğine inanmamızı sağlayan bilişsel bir önyargıdır. Aynı şekilde bir şeyin yakın zamanda normalden daha nadir gerçekleşmesi de ileride daha sık gerçekleşeceği yanılgısı uyandırır.
Genel olarak daha büyük bir riski azaltabilecek durumda olsak bile biz küçük riskleri sıfıra indirgemeyi seviyoruz. Bu yargı insanın kendisini sağlama alarak daha güvende hissetmesinden kaynaklanıyor.
Çerçeveleme Etkisi, aktarılan bilgilerin şekli ve yöntemine göre aynı konuya farklı yaklaşımlar sergilediğimizi öne süren bilişsel bir önyargıdır.
Sosyal psikolojide belirli birey türleri veya belli davranış biçimleri hakkında yaygın olarak benimsenen herhangi bir düşüncedir. Karşımızdaki insan hakkında kişisel bir bilgiye sahip olmasak da bazı özelliklerine bakarak belirli bir grupta olduğu fikrini benimsiyoruz. Örneğin; kısa saçlı bir kadına bu kadın çok erkeksi demek gibi...
Belirli bir gruba ait insanların tümünün o gruba ait özelliklerin hepsine sahipmiş gibi genelleştirilmesi olayıdır. Bunun en bilinen örneklerinden bir tanesi de tüm çekik gözlülerin Çinli zannedilmesidir.
Otorite önyargısı, bir otorite figürünün görüşüne daha fazla doğruluk atfetme ve bu görüşten daha fazla etkilenme eğilimidir. Bir birey, bu otorite figürünün görüşünden daha fazla etkilenir, görüşlerinin daha güvenilir olduğuna inanır ve bu nedenle otorite figürünün bakış açısına daha fazla vurgu yapar.
Bir tedavinin işe yarayacağına inanıyorsak, genellikle küçük bir fizyolojik etkiye sahip olacaktır.
Kişinin bir süreçte kurtulan ve elinde olan şeylere odaklanıp, başarısız olup kaybettiklerini görmezden gelme eğilimidir.
Zamanla ilgili algılarımız travmaya, uyuşturucu kullanımına ve fiziksel efora bağlı olarak değişebilir. Mesela araba kazası gerçekleşmeden önce zamanın durduğunu söyleyen bir kişinin hissettiği durum gibi...
Daha karmaşık sorunlardan kaçarken genelde daha önemsiz konulara yöneliriz, bu bir tür kaçış yöntemidir.
Tamamlanmamış veya bölünmüş-kesilmiş görevleri ya da olayları tamamlanmış görev ve olaylara göre daha fazla hatırlarız. Bu duruma Zeigarnik Etkisi denir.
Kendimiz emek vererek yaptığımız ürünlere daha çok değer verdiğimiz bir gerçektir. Bu durum, tüketici psikolojisi üzerinde de kullanılır, bu yüzden ismi IKEA Etkisi'dir. “Bir tüketici olarak, tükettiğin ürünün yapımına yardımcı olursan, katkı sağlarsan o ürünü daha çok seversin.” IKEA şirketinin politikalarından biridir.
Hoşlanmadığınız (ya da nötr duygular hissettiğiniz) birine bir iyilik yapmanız durumunda, o kişi ile ilgili duygularınızın olumlu yönde değişim göstermesine Benjamin Franklin Etkisi denir.
Seyirci Kalma Etkisi, etrafta ne kadar çok insan varsa, ortamda sıkıntı yaşayan kişiye müdahale/yardım edilme olasılığının o kadar düştüğünü öne sürer.
Kişi başkalarının önerilerini kabul etme ve bunlara göre hareket etme eğilimindedir. Bir senaryo veya anıyı hatırlarken, bazı anılardaki boşlukları, başkaları tarafından verilen yanlış bilgilerle doldurabilir.
Sahte anı, bir insanın olmamış bir anıyı anımsamasıyla meydana gelen psikolojik bir olaydır. Sahte anı genelde, çocukluktaki cinsel istismarlar ile ilgili adli durumlarda göz önüne alınır.
Önceden bildiğimiz bir düşünceyi, bir melodiyi ya da herhangi bir yaratıcı imgeyi kendine ait orijinal bir fikir zannederek tekrarlamak anlamına geliyor.
Rasgele dağılımlardan ortaya çıkan kaçınılmaz 'çizgileri' veya 'kümeleri' rasgele olarak görme eğilimidir. Bulutları hayvanlara benzetmek bu duruma bir örnektir.
Kötü sonuçlanabilecek olayların olasılığını abartmaya Karamsarlık Önyargısı denir.
Olayların sonuçları hakkında fazla iyimser olma haline İyimserlik Önyargısı denir.
Kendi bilişsel önyargılarınızı fark edememek başlı başına bilişsel bir önyargıdır. İnsanlar kendilerininkinden daha çok başkalarındaki bilişsel ve güdüsel önyargılarını fark ederler.
Kişi onunla kesin bir şekilde çelişen yeni bilgilere rağmen bir inancı sürdürmektedir. Bu tür inançlar, başkaları onları çürüten kanıtlar sunmaya çalıştığında bile güçlenebilir.
2 numara "nalıncı keseri etkisi" :)