Gölyazı, Bursa-İzmir karayolunda Uluabat gölü (Apollont gölü) kıyısında küçük bir yarımadada kurulmuştur. Tarihi, Roma dönemine kadar gider. Roma döneminden kalanları, evlerin temel taşlarında görmek mümkündür. Tarihi ve coğrafi orijinal özellikler taşır. Apollon Krallığı'nın merkezi olarak bilinir. Köyün başlıca geçim kaynağı günümüzde balıkçılık ve zeytinciliktir. Ayrıca her sene düzenlenen Leylek Şenliği vardır
Döneminde bir süre Adramytteion (Edremit) 'na, bir süre de Kizikos (Edincik) 'a bağlı kalmıştır. İmparator Hadrianus (M.S. 117-138) 'un Bitinya gezisi sırasında kente uğradığı, kentin kapısındaki adına konulmuş onur yazısından anlaşılmaktadır.
Bizans Dönemi'nde Apollania ad Rhyndacum, önce Bitinya Piskoposluğu'na bağlı kalmış, daha sonra Nicomedia ve kısa bir süre de Kios piskoposluklarına bağlanmıştır.
Osmanlılar 1302 yılında Baleum (Koyunhisar) Savaşı'ndan sonra, bu kaleye sığınan Kite Tekfuru'nu kovalayarak ilk kez Apollania önlerine gelmişler; ancak bu kuşatma sırasında kaçak tekfurun teslim edilmesi dolayısıyla anlaşmaya vararak geri çekilmişler, yalnızca Alyos adasını ele geçirmekle yetinmişlerdir. Bu adanın ele geçirilmesiyle, esasen Apollania ad Rhyndacum'un gölün çıkış kapısındaki berkitilmiş Lopadion kalesiyle ilişiği kesilmiş bulunuyordu.
Antik kentle ilgili arkeolojik bilgiler şöyle sıralanabilir:
Kalıntılar, karayolunun 3.7 kilometre güneyinden itibaren başlamaktadır. Antik yollar, halk arasında 'Delik Taş' adıyla tanınan yerde yüzeyde görülmektedir. Birbirine paralel olarak uzanan iki yoldan batıdaki 1.7 metre genişliğindedir. Çok kullanılmış olduğu, tekerlek ve atların geçmiş olduğu yerlerdeki izlerden anlaşılmaktadır. Yolların uzantıları Nekrapol içlerine doğrudur.
Doğal kayalardan kesilmiş lahit tekneleri ve kapakların yaygın olarak görüldüğü Nekrapol Alanı'nda, antik yolların kenarında, 8.5 x 8.5 metre boyutlarında yüksek anıt mezarları bulunmakta idi. Aynı tip mezarlara göl kıyısında da rastlanmaktadır.
Dış kaleye halk arasında 'Taş Kapı' denilmektedir. Yarımadanın en dar yerini denetim altında bulundurnak için yapılmıştır. Surda 8.5 x 8.5 metre boyutlarında kare prizma bir burç yükselmektedir. Bu burcun yapımında, kentteki açıkhava tiyatrosunun taşları kullanılmıştır. Surun duvar kalınlığı bazı yerlerde 5 metreyi bulmaktadır..
Ağlayan Çınar
Anlatılan odur ki; şimdiki adı Gölyazı olan Apolyont şehrinde, Osmanlı döneminde Rumlar ve Türkler birlikte yaşarmış. Bizim delikanlı Mehmet güzeller güzeli Rum kızı Eleniye sevdalanmış. Çocukluktan beri süregelen bu aşk, Kurtuluş Savaşı yıllarında Rum köylerinin boşaltılmasııyla birlikte bir kabusa dönüşmüş. Mübadele ile Apolyontta bulunan Rumlar ile Selanik te bulunan Türkler yer değiştirmiş. Apolyonttan topyekün yola çıkan Rumlar içerisinde Mehmet'in sevgilisi Eleni ve aileside varmış. Bunu öğrenen Mehmet kalabalığın içerisinde sevdiği kızı Eleniyi aramaya başlamış. Tam onu gördüğü sırada Eleninin büyük ağabeyi Yorgi Mehmet'in yolunu kesip geri dönmesini ve Eleniyi unutmasını söylemiş. 'Bizler artık kardeş komşular değil, düşman iki milletiz. Bu iş asla olmaz!' demiş. Mehmet sevdasından asla vazgeçmeyeceğini gerekirse bu uğurda canını bile vereceğini söylemiş. Bunun üzerine sinirlenen Yorgi, hançerini çekip defalarca Mehmete saplamış. Aldığı yaralarla acılar içerisinde kıvranan Mehmet, son bir gayretle Eleniyle gizli gizli buluştuğu ulu çınarın oyuğuna kadar gelmiş.
Vücudundan akan kanlarla çınarın oyuğuna şunları yazmış:'Canım sevdiğim, sonsuza dek seni burada bekleyeceğim.' Konvoy ilerlerken Eleninin sırdaşı, can dostu Penelopi, Yorgi ile Mehmet arasında geçen tartışmayı görmüş koşarak can dostunun yanına giderek bütün olan biteni anlatmış. Olanları öğrenen Eleni, bir fırsatını bulup konvoydan ayrılarak doğruca sevdiğine koşmuş. Ancak çınarın oyuğuna geldiğinde her zaman en mutlu anlarını geçirdiği bu ulu çınar onun kabusu olmuş. Biricik sevdiği kanlar içerisinde oracıkta boylu boyuna yatıyormuş. Sevdiğinin başını kollarına almış, son kez gözlerine bakmış, hıçkırıklar içerisinde ağlayarak 'Merak etme bitanem, az sonra kavuşacağız ve sonsuza dek bu çınarın oyuğu olacak yuvamız, bu çınar var oldukça sonsuza dek yaşayacak sevdamız...'demiş.
Daha sonra belinden çözdüğü kuşağının bir ucunu çınarın bir dalına, diğer ucunu da boynuna geçirerek oracıkta canına kıymış.
Efsane odur ki; ulu çınar bu hazin öykünün ardından kanlı gözyaşları dökmeye başlamış.
Gölyazı ve Ağlayan Çınarı görmeden ölmeyin :)
Bursa'da gezilecek yerler ile ilgili hazırlamış olduğum kapsamlı listeye göz atmak isterseniz. https://www.geziyerler.com/bursada-gezilecek-yerler
İznik gerçekten harika bir yer, İstanbul'a yakın olması ayrıca cezbedici detaylı anlatım için https://gezsene.co/2017/06/01/iznik-cilek-kiraz-toplama-cini-ocagi/
BURSA DA MUTLAKA GÖRÜLMESİ GEREKEN EN GÜZEL KÖY : MİSİ KÖYÜ https://gezsene.co/2017/10/13/bursa-da-gezilecek-en-guzel-koy-misi-koyu/