Şimdi sizlere bu durumu iyice bir açmak istiyorum; neymiş bu like; ya da emoji dilinde ❤?
Like, hepimizin de bildiği gibi İngilizce bir kelime olup; Türkçe manası sevmek, hoşlanmak, haz etmek; Instagram dilindeyse o küçücük kırmızı kalp işareti ❤. Tüm bu sevmek, hoşlanmak aslında insanoğlunun yaradılışında yer alan beğenilme ve haz alma duygusunu tetiklemektedir ki bu da insanın kendisini olduğundan daha iyi hissetmesine neden olmaktadır. Diyeceksiniz ki “Eee, ne var bunda?”. Elbette beğenilmek güzel; ama hedef bu mu olmalı?Bu bir oyunda bonus toplama çabası gibi bir durum değil mi sizce de? Peki; kazanan kim?
Diğer taraftan ise sosyal medya üzerinde bu duygu tamamen sanal ve “…miş” gibi ruh halidir.
“Herkes güzel, herkes mutlu, herkes muhteşem, herkes güzel yemekler yiyip geziyor, herkes iyi…” diye uzayıp giden bir duygu pompalama merkezi! Peki hiç mi iyi tarafı yok bu işin dediğinizi duyar gibiyim!
Elbette yiğidi öldürmeyelim de peki ne yapalım? Yani evet; bir takım sosyal sorumluluk projeleri çok hızlı ve çok fazla kişiye duyurma, insanlara yeni şeyleri keşfetmeleri için yararlı bilgi ve fikirlere eyvallah; eee, peki sonra? Sizce de bu durumlar bile abartılı bir şekilde parmağı “göze sokar” gibi doyumsuz bir hal almamış mı?
Peki hadi bu “like ❤” arkadaşları biraz daha düşünelim. Sizce de bu like’lar aslında “Seni onaylıyorum.” da demek değil midir? Bence “Evet”; öyle olmasa yenilenler, içilenler, giyilen kıyafetler, gidilen yerler, alınan hediyeler, doğurulan çocuklar, yapılan iyilikler, evcil hayvanlar, sevgililer, eşler, düğünler, doğum günleri, üflenen mum sayısı, okullar, karneler, okunan kitaplar, izlenen filmler, baklava sayıları, yapılan sporlar ve aklıma gelmeyen daha bir dünya paylaşım, aslında onay duygusu ihtiyacı mı? Ne dersiniz?
Bakın size bugün Instagram’da gözüme çarpan bir metinden alıntıyı paylaşmak istiyorum, yazı aynen şu şekildedir: “Dış onay aramak, bizim değerli ve sevilebilir olduğumuzu bir başkasının kanıtlamasına dair arayışımızın sonsuz döngüsüdür. Bu sistemden birileri çok ciddi para kazanırken ve bunu duygularımızı sömürerek, bizi alttan alttan beğenilme, onaylanma duygu ihtiyacıyla zehirleyerek yapmıyorlar mı? Bence “Evet!” hem de kocaman “EVET!”. İşte bu zehirlenmeler insanlarda samimiyetsiz, bol filtreli, tuhaf,“like” arsızı paylaşımlarla insanlar cidden psikolojik olarak hasta etmektedir. Acaba kaç kişi elindeki telefonla bir fotoğraf çekip paylaşmadan anın tadını çıkartabiliyor? Ya da, kaç kişi paylaşımını yaptıktan sonra bir de o paylaşımın kaç kişi tarafından beğenildiğini o küçücük kalbe bakarak kontrol etmiyor? Bence kendimize şunu soralım? Ne yapıyorum ben? Beni bu sanal dünyada başkalarının beğenmesi ne kadar önemli? Beni gerçekten değerli kılıyor mu? Ben acaba onaya bu kadar fazla mı ihtiyaç duyuyorum? Arkadaşlar, dışarıda akıp giden bir hayat var; ve bu hayatı bir aptal kutusu üzerinden hiç tanımadığınız kişilerle paylaşmaktansa sadece en basitinden yaşamak, anın tadına varmak, eskiden olduğu gibi anı yaşayabilmek daha güzel olmaz mıydı? Bence Instagram ve Facebook yerinde bir dokunuş yapmış; belki insanlar, bu uygulamalardaki “Like ❤”ları daha fazla bir kriter olarak görmeyip, bozulmuş psikolojilerini düzeltebilirler.
Bence kendimize “DUR” diyebilmeliyiz ki; bu çılgınlık giderek bozulan psikolojileri, toparlanamaz hale sokmasın.
Ne demişler? Zararın neresinden dönerseniz dönün; kar kardır.
Sizi “Like'lamıyorum, benim like’ıma ihtiyacınız yok; kimsenin like’ına ihtiyacınız yok! Siz zaten çok değerlisiniz.
O halde kendinize küçücük bir iyilik yapın; ayarlarınızdan “like” seçeneğini kaldırın!
Hayatı gerçek anlamda yaşamayı sakın ıskalamayın!
Burcu GÖNÜL