Yollarda bazı yaşlıların oksijen tüpü çekerek dolaşmalarını şehre vardıktan birkaç gün sonra artan nefes darlığı ve korkunç baş ağrısı başlayınca anlamıştım. Bunun için pazarda satılan koka yaprağı çayı içilirdi bol bol. Ben tabii her şeye temkinli yaklaşan biri olarak koka çayı yerine bol bol ağrı kesici alıyordum. :) O yükseklik bir süre sonra iyi geliyor ve alışıyorsunuz. Deniz kıyısına inince (sık sık Miami ve Cartagena seyahatlerimiz olurdu) aşırı enerji dolu ve sağlıklı hissederdik kendimizi.
Evimiz Bogota’nın lüks semtlerinden birindeydi. Site kapısında silahlı korumalar. Bizde silahlı korumalar. Araba kullanmamız güvenlik olarak yasaktı. Bir koruma arabayı kullanırken, bir koruma da yanında otururdu. Eşimin bir de motorsikletli koruması vardı aracı takip eden. Bir yere giderken kendimi bir ülkenin başkanı falan gibi hissederdim. Bizim yaşadığımız dönem (2008 - 2011 yılları arasında) motorsiklete iki kişi binmek yasaktı mesela. Sebebini de, biri kullanırken diğeri silah çekip ateş ediyor diye açıklamışlardı. Silah atış dersleri almamız gerekmişti. Bir olay anında korumaya bir şey olursa onun silahını alıp kendimizi korumak için. Böyle bir durumda ben zaten kalp krizinden giderim ama hobi olarak alırım dersi demiştim. Bize ders veren kişi eski bir komiserdi. Baston ile gelmişti, aksayarak yürüyordu. Ders sonunda benim korumam olan Marcelino bana komiserin hikayesini anlatmıştı, niye aksadığını. Pablo Escobar’ın peşindeki ekiplerin başında olan komiser sürekli koruma ile yaşarken bir gün, sadece bir gün birkaç dakika için karısı ve kızıyla korumasız olarak evinin yakınındaki bir markete giderken pusu kurulup saldırıya uğruyor. O çatışmada kendisi de birkaç kişiyi öldürmesine rağmen çok kurşun yiyip yaralanıyor ve sakat kalıyor. Maalesef karısı ve kızı da ölüyorlar… Sonra bunu bir filmde veya Narcos dizisinde görmüştüm, hatırlayamıyorum hangisi. Çok acı… Sonra o eski komiser işte gelmiş, expat’lara atış dersi veriyordu.
Spora veya başka yerlere giderken belirli aralıklarla gittiğimiz rotaları değiştirmemiz gerekiyordu. Rutinleri kırmamız şarttı. Çünkü bize söylenen expat’lar ülkeye girdiği anda takibe alınıyorlar ve açık vermeden, çok bariz hayat rutinleri çizmeden yaşamak şarttı. Eşimin şirketinin bir olay anında kişileri kurtarma için önem sırlaması vardı. İlk olarak şirket çalışanı olarak eşim kurtarılacaktı, sonra kızımız, sonra ben. Yoooook demiştim korumaya, önce kızım, sonra ben, sonra “sir” (eşime “sir” diye hitap ederlerdi) kurtarılacak. Gülmüştük. Neyse ki güldüğümüz bir anı olarak kaldı sadece, hiç gerçek olmadı. Bazen geriye dönüp düşündüğümde ben nasıl yaşamışım Kolombiya’ da diyorum. Film gibi geliyor bütün o yıllar. İyi ki de yaşamışım… İnanılmaz bir kültür, inanılmaz insanlar tanıdım.
Dünyayı yaşadığımız ülke, Avrupa ile Amerika’ dan (Latinler ayrıca bu Amerika terimine inanılmaz kızarlar. Çünkü Americas denilen aslında Kuzey ve Güney Amerika’nın birleşmesiyle oluşturulan bir terim) ibaret sanmak çok acı. Daha önce sadece ders kitaplarında ve haritalarda gördüğüm Ant dağları, benim yatak odamdaki manzaramdı. Kaç kişi bunu deme şansına sahip.