Burcu Baba Yazio: Üniversiteden Neden Ayrılıyorlar?

Pazar günü sevgili Evrim Kuran’ın “Bir Kuşağı Anlamak” kitabını bir çırpıda okudum. Bir çırpıda okudum da aldığım notlar üzerine düşünmek, cevaplar aramak pek de bir çırpıda olamadı. 

Kafamı en çok kurcalayan konuyu da buraya taşımak istedim. Gençlerin çok büyük emek vererek girdiği üniversiteleri bırakma sayıları beni çok üzdü ve düşündürdü. Neden üzdü çünkü, gençler üniversite giriş sınavını hayatlarının merkezine koyuyorlar, çok çalışmayan çalışamayan öğrencinin de kafasında sürekli bu sınav dolaşıyor. Aileler de maddi manevi büyük katkıları ile sürecin içinde oluyorlar. Çocukları üniversiteyi kazandığında da büyük bir umut kaplıyor içlerini çocuklarının geleceği garanti altına alınmış gibi hissediyorlar. 

Sonrasında bu gençlerden yadsınamayacak bir kısmı üniversiteyi bırakıyor.  Sizler de verilere ulaşabilirsiniz ancak bana çok çarpıcı gelen ve bir önceki yıla göre %92,2 artan 2017-2018 eğitim öğretim döneminde 408 binin üzerinde öğrencinin üniversite eğitimini bırakmış olması.

Peki bu kadar gencin üniversiteyi bırakmasındaki nedenler neler olabilir?

Ben öncelikli gördüğüm sebepleri dört maddede ele aldım.

En büyük nedenin ekonomik nedenler olduğunu düşünüyorum. Öğrenci Özellikle ailesiyle yaşadığı yerin dışında bir üniversitede okuyacaksa yurt veya ev parası, yiyecek içecek bütçesi, ulaşım masrafları anlamlı bir gider oluşturuyor. Son yıllarda da bu kalemlerde ciddi artış olunca üniversiteyi bırakan gençlerin sayısının artması olağan bir sonuç oluyor.

Üniversite mezunu işsizlerin sayısının artması gençlerde “üniversiteyi bitirsem de iş bulma olasılığım düşük, bu kadar emek harcayacağıma şimdiden iş bulmaya çalışırım” düşüncesini tetikliyor.

Tabii ki yukarıda belirttiğim iki madde hepimiz için çok büyük önem taşıyor ancak ben bir eğitimci olduğum için bu ve bundan sonra yazacağım madde için söyleyeceklerim ve yapabileceklerim daha fazla.  

Çok uzun yıllardır öğrencilerin tercih süreçlerinde onlara destek oluyorum. Öğrenciyi tanıyan eğitimcilerin ve ailenin öğrenci ile birlikte aynı masa etrafında bir araya gelerek bu süreci yönetmesi için çaba sarf ediyorum.  Bu toplantıların amacı, yıllardır yapılan gözlemlerin öğrencinin sınav sonuçlarıyla birlikte öğrencinin hayallerine kavuşmasını sağlamaya çalışmaktır. Ancak pek çok zaman öğrencinin yetenekleriyle ve hayalleriyle örtüşen bir sonuç ortaya çıkmıyor. Başımdan geçen bir olayı kısaca anlatacağım mutlaka bunun gibi yüzlerce hikâyeyi pek çoğunuz biliyorsunuzdur. Çok yakinen tanıdığım ve ilgi alanlarının farkında olduğum bir öğrenci sayısal alanda Türkiye sıralamasında ilk 3000’in içindeydi ve mühendislik alanında eğitim almak istiyordu. Tercih görüşmelerine babasıyla beraber katılıyordu. Babası ise mühendislik tercihlerini reddediyor ve kızının tıp tercihi yapmasını istiyordu. Uzun süren görüşmelerin sonunda babası bana “Sizin çocuğunuz olsa bu puanı harcar mıydınız?” diye çıkıştığında anladım ki kızının hayallerinin ve yapabileceklerinin harcandığının farkında değildi. Sonuç olarak babanın istediği oldu. Tabii ki her zaman bu olaydaki gibi ailenin yanlış yönlendirmesiyle değil, eğitimciler tarafından eksik yönlendirmeler de olabiliyor. Böyle bir durumun sonucu olarak da okuduğu bölümden keyif almayan öğrenci üniversite yaşamını sonlandırabiliyor. O halde erken çocukluk döneminden itibaren çocukların ilgi alanlarını gözlemlemek ve güçlü yönlerine yatırım yapmak çok önemli. Bu konu hem ailelerin hem eğitimcilerin öncelikli sorumluluklarının başında gelmelidir.

Son zamanlarda sıklıkla duyduğumuz bir konu da gençlerin mücadeleci olmadıkları ve çabuk pes ettikleri. Tabii ki sorumluluk verilmemiş, zorlanmasına müsaade edilmemiş, her düştüğünde hatta düşmeden elinden tutulup kaldırılmış, kolay bir okul hayatı geçirmiş çocuklar üniversiteye geldiklerinde alışık olmadıkları bir zorlanma yaşamaya başlıyorlar ve evet bir kısmı da pes ediyor. Sonuçta bu durumdaki bir gencin sadece üniversiteye girmek için ayırdığı ve üniversitede bilfiil geçirdiği zamana üzülmek yerine bunların öncesinde anlamlı kılınmamış daha doğrusu gerçek hayatla yüzleşmeden gecen yıllarına daha çok üzülüyorum. Erken çocukluk döneminden itibaren hem evde hem de okulda yapılabileceklerin belki de yapılmaması gerekenleri ayrıca başka bir yazımda ele almak istiyorum.

Instagram

Twitter

Popüler İçerikler

Kızılcık Şerbeti'nde Giray'ı Canlandıran Kaan Taşaner Dizide Rol Almaktan Duyduğu Pişmanlığı İtiraf Etti
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Atatürk Karşıtlarına Mesaj Yolladı: "10 Yıl Daha Yaşasa Bambaşka Olurdu"
Eski Bakan Işın Çelebi'den Fenerbahçe'ye Sert Yanıt: ''Devletin İmkanlarını Kullanıp ‘Yapı’ Diyemezsin''
YORUMLAR
Pasif Kullanıcı
16.10.2020

4 sene üniversite okuyacağına 4 sene bir işte çalışırsan en azından bi araban olur, hem de 4 yıllık deneyimin olur. Yanına üniversiteden mezun olup işe yeni giren birini verdiklerinde senin maaşın ondan fazla oluyor. Önemli olan ne okuduğun değil ne kadar tecrübe sahibi oldugundur. Okumayanlar daha şanslı

Pasif Kullanıcı
17.10.2020

Keșke okumayi secmeseydim ve keske bana ailemden daha iyi yol gosterecek birileri olsaydi. Ssk li bir isin olsun mantigiyla oku olum oku memur ol zevksiz vizyonsuz düz vites boomer insanlari dinleye dinleye bir baltaya sap olamamanin acisini universite sinavindan sonra anliyorsunuz.Sinavdan once herkes gangsta ben doktor olcam avukat olcam. Sinavdan sonra pufff!

Amk okuyoruz da noluyor, sikini sallasan üniversite mezununa çarpıyor, özelde iş yok kamuda da dayı, amca lazım.Şu an 4.sınıftayım ama okuyacağıma uzman çavuş olsaydım şu an çok daha mutluydum.

16.10.2020

Ne okuyorsunuz?

TÜM YORUMLARI OKU (12)