Bu hikâyeyle kadın olmak üzerine neleri sorguladın?
Sorgum değişmedi. Benim sorgularım hep vardı, o yüzden bu projeyi seçtim. O yüzden ‘Hükümsüz’ dizisinde ezilmiş, haksızlığa uğramış, cinayete kurban gitmiş kadınların haklarını savunan bir avukatı canlandırdım. Kız çocuklarının okutulduğu, kadınların kimseye ihtiyaç duymadığı, maddi olarak özgürlüklerine sahip oldukları, onlara sadece kadın oldukları için susmaları, üremeleri, boyun eğmeleri gerektiğinin söylenmediği bir yaşam düşlüyorum. ‘Kadın hakları’ söyleminin ihtiyaç duyulmadığı bir ülkede, herkesin eşit haklara sahip bir dünyada yaşamayı hak ettiğimizi düşünüyorum. Ben sadece kadınların değil, LGBTİ bireylerin eşitliğine ve özgürlüğüne de inanıyorum. Doğaya, insana, her türlü canlıya saygı duyan insanlarla yaşamak, öyle insanlar tarafından yönetilmek, öyle insanlarla yaşlanmak istiyorum. Aksi çok acımasız ve kirli geliyor.
Karakterin “Ama siz de gülmüşsünüz”, “O gece etek giymişsiniz”, “Eve çağırmışsınız” gibi sorulara ve eleştirilere maruz kalıyor. Kadınların karşı karşıya kaldığı bu sorularla ilgili ne düşünüyorsun?
Benim en çok farkındalık yaratmasını istediğim taraf buydu. Bir kadın yeni boşanmış olsa da, kırmızı ruj sürse de, mini etek giyse de, adama gülse de bunların tecavüze, tacize izin vermiş ya da bunu hak etmiş demek olmadığının artık bilinmesi lazım. Tabii cahil, yüzsüz ve yanında durulması imkânsız zihniyetlerin bizim gibi düşünen insanlarla ve bu diziyle empati kurması çok zor. Yorumların altına “Adamı eve aldın, içki içtiniz beraber, ne bekliyordun? Hak etmişsin Deniz” yazan bir Twitter kullanıcısı vardı. Ne söyleyeyim bilemiyorum. Biz dimdik duracağız, savaşacağız ve o örümcek tutmuş zihniyet değişecek!