Burçak Yüce Yazio: Onlar da Bir Zamanlar Çocuktu

Çocukları bir milletin geleceği olarak gören Büyük önder Atatürk bu ileri görüşüyle çocuklara duyduğu sonsuz güveni ve koşulsuz sevgini somutlaştırmak üzere 23 Nisan’ı yani Türk milletinin iradesini temsil eden Büyük Millet Meclisi’nin açıldığı ve Türk halkının egemenliğini ilân ettiği tarihi çocuklara armağan etmiştir.

Atatürk, 23 Nisan 1921'de Milli Bayram olarak kutlanmasına karar verilen 23 Nisan Bayramı'nı, 23 Nisan 1929 tarihinde çocuklara armağan etmiş, böylece 23 Nisan aslında ilk defa, 1929 yılında Çocuk Bayramı olarak kutlanmıştır.

1979 yılında ilk olarak 6 ülkenin katılmasıyla uluslararası boyuta taşınılan bu milli bayramda, dünyanın birçok ülkesinden çocuklar Türkiye'ye gelmeye başlamıştır. Türkiye, dünyada çocuklarına bayram hediye eden ve bu bayramı bütün dünya ile paylaşan ilk ve tek ülke olması hasebiyle ayrıca kıymetlidir.

Bağımsızlığımızın sarsılmaz ifadesi olarak yüreklerimizde en önemli yeri alan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, her yıl yurt içinde ve yurtdışındaki temsilciliklerde, bütün kurumlarda ve okullarda çeşitli etkinliklerle neşe içinde kutlanır, bu vesileyle milletçe birbirimize daha sıkı kenetleniriz.

Son iki yıldır pandemiden sebep coşkumuzu ve heyecanımızı evlerimizin dört duvarına sığdırmaya çalışsak da gerek sınıfça zoom üzerinden gerek arkadaşlar, dostlar arasında görüntülü aramalarla neşemizi mümkün olduğunca birbirimizle paylaşıyoruz.

Bu haftaki köşe yazıma tarihe ismini büyük harflerle yazmış ve Ulu Önder Atatürk’ün emanetini gururla taşımış Türk bilim insanlarına ayırmak istedim.

Onları hep büyük halleriyle bildik, yaptıkları çalışmalardan ilham aldık...

Peki, onların da bir zamanlar çocuk olduğunu hiç düşündük mü?

İşte Atatürk’ün güvenini boşa çıkarmayarak Dünya’yı çocuk yaşlarında değiştirmeye başlayan büyük isimler;

Aziz Sancar

Şu söz sanki Aziz Sancar için söylenmiş;

Gerekli olanı, sonra mümkün olanı yaparak başlayın ve sonra aniden imkansızı yapıyorsunuz.

Sekiz çocuklu ve dar gelirli bir ailenin 7. çocuğu olarak dünyaya gelen Aziz, Mardin'in bir ilçesinde doğdu.

Eğitim hayatına başladığı günden itibaren en büyük idolü zorluklar karşısında asla pes etmeyen Mustafa Kemal Atatürk'tü. Aziz de çalışmaları sonucu İstanbul Tıp Fakültesi'nden birincilikle mezun olduktan sonra bilimsel çalışmalar yapmak için İngilizce bilmediği halde büyük cesaret örneği göstererek Amerika'ya gitti. Kendi çabalarıyla İngilizceyi öğrendi. Evet, belki ilk yaptığı deneyleri sonuç vermedi hatta bir arkadaşı tarafından ''Senin deneysel çalışmaya kabiliyetin yok, ülkene dön doktorluk yap.'' Sözleriyle küçümsendi lakin O asla vazgeçmedi.

50 yıllık akademik hayatına 400'ün üzerinde bilimsel makale sığdıran Aziz Sancar, 2016 yılında DNA'nın onarımı ile ilgili yaptığı çalışmalar ile Nobel Kimya ödülünü aldı.

İlham aldığı kahramanı Atatürk gibi, bugün de kendisi birçok Türk gencine en iyisini yapmaları için ilham kaynağı oluyor!

Feza Gürsey

Feza Gürsey, İstanbul Anadoluhisarı'nda doğdu. İlkokula Paris'te Jeanne d'Arc okulunda başladı ve ta o zaman öğretmenlerinin hayranlığını kazandı. Kız kardeşinin anlattığına göre, öğretmeni her şeyi çabucak öğrendiği için Feza’yı çok seviyor, onu yanından ayırmıyormuş. İlkokul üçüncü sınıfa Galatasaray Lisesi'nde devam eden Gürsey, okulun sevilen, hayran olunan bir öğrencisi olmuş. Sınıf arkadaşı Emekli bir Büyükelçi yazısında Feza Gürsey'i şöyle anlatır:

'Feza, zamanının bütün Galatasaray Liselilerini ve yerli yabancı kıymetli hocalarını etkilemiş bir talebeydi. Ortaokul üçüncü sınıfta, akşam etüdünde, bakardık, Feza bir köşede Proust'un 'Yitik Zamanı Araştırırken' adlı felsefi hikâyelerini okuyor veya Cézanne'ın röprodüksüyonlarını inceliyor... Fransız hocalarımız büyük teneffüslerde onu muallimler odasına çağırır sohbet ederlerdi... Bizden iki sınıf daha büyük, çok çalışkan bir öğrenci daha vardı. Mezun olduktan sonra Fransız hocalardan birisine, 'Feza mı yoksa diğer öğrenci mi daha üstündü' diye sormuşlar. O da, 'bir köy öğretmeni ile bir ordinaryüs profesör arasında ne kadar fark varsa, Feza ile diğer öğrenci arasında o kadar fark vardı' demiş.

Feza, fizik okumaya lise yıllarında karar verdi. Galatasaray Lisesi'ni Atatürk’ün vefatından yaklaşık 2 sene sonra yani 1940 yılında birincilikle bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesinde okudu ve 1944 yılında Fizik-Matematik bölümünden de birincilik ile mezun oldu.

Hülasa çocukluk yıllarından itibaren birincilikler, uluslararası başarılarla geçen bir ömür, Nobel Fizik Ödülüne en yakın olmuş,  Ulu Önder Atatürk’ün emanetini hakkıyla taşıyan bir insan.

Ne kadar gurur duysak az.

Canan Dağdeviren

Özellikle son yüzyılda bilim ve teknolojinin savaş üstünlüğü gibi kirli menfaatler uğruna geliştiğini izledikçe, bilimi salt şahsi çıkarları ve kirli oyunlar için değil de insanlığın ve bütün canlıların yararına kullananlar geleceğe dair umutları yeşertiyor.

Sırada yine ilkleriyle bizlere gururlar yaşatan bir isim var.

Ailesi tarafından sevgi ve bilginin cömertçe paylaşıldığı bir ortamda yetişen Canan, sevginin, bilginin gücünü arkasına alarak Hacettepe Üniversitesi Fizik Mühendisliği'nden mezun olup yüksek lisansını yaptıktan sonra çalışmalarını Amerika’da sürdürdü.

Canan MIT'de çalışırken hiçbir başvuru yapmamasına rağmen, Harvard Üniversitesi üye kulübü tarafından genç akademi üyesi seçilen ilk Türk oldu. Bunun gibi dünya çapında birçok ödül kazanan Canan kazandığı bütün ödülleri Atatürk’ten ilham alarak ülkesinin güzel çocuklarına armağan etti. Kendini aşkla, şevkle bilimi araştırmaya adayan Canan bitmeyen kalp pili ve cilt kanserini 10 saniyede teşhis edebilen bir cihaz geliştirdi.

Bilimi her zaman insanın yararına kullanmayı amaçlayan değerli bilim insanımız, bizim gençlere inandığımız değerlere tutkuyla sarılmamızı hatırlatan bir rol model!

Cahit Arf

Aklınıza takılan bir soruya cevap bulmak için sonuna kadar gider misiniz?

Sırada sorusuna inatla cevap arayan ve bulduğu cevapla yeni bir teori ortaya çıkartan bir bilim insanı var.

Yaratıcı zekasıyla çocukluk yıllarında farkını ortaya koyan Cahit, akranları oyunlar oynarken o sürekli oyuncaklar icat eder, meraklı bakışlarla etrafını gözlemlerdi. Henüz lisenin ortasına geldiğinde matematikteki başarısı ailesi ve hocaları tarafından fark edildi ve ailesi onu eğitim almak için Paris'e gönderildi. Bu karar Cahit'in hayatında dönüm noktası oldu. Cahit, çocukluğundaki bilim sevdasını üniversite döneminde matematik alanında yoğunlaştırdı. Nihayetinde matematik camiasında çok meşhur olan Arf Halkaları ve Kapanışları'nı (Arf Teorisi'ni) bir arkadaşıyla matematik üzerine yaptıkları konuşmadan sonra bir hafta evine kapanarak buldu.

Birçok üniversitede öğretim üyeliği yapan ve ordinaryüs unvanı verilen Cahit'e göre bilim insanının amacı anlamaktır. Bilim kâinatı anlamak için en iyi araçtır.

Dünyanın en büyük matematikçilerinden Cahit Arf, bu örnek yaşamıyla tıpkı Atatürk gibi geleceğe ışık tutuyor!

Mehmet Toner

Kendisi yaptığı işi merakla hakikati aramak olan tanımlayan birisi…  

Bugün merak ettiklerinin arkasındaki hakikate ulaşmak için tüm zorluklarla başa çıkan, dil ve mesafe engellerini tanımayan birinden bahsedeceğiz. Tıpkı diğer bilim insanları gibi kendisinden de ilham alınacak çok şey var.

İlk ve ortaokulda başarılarıyla pek dikkat çekmeyen Mehmet, Saint Joseph Lisesi’ni zorlukla kazandı. Çocukluğundan tıp okuyup doktor olarak insanlara yardım etmeyi kendine gaye edinse de üniversite sınavında istediği puanı alamadı ve Tıp hayaline bir süreliğine ara verip İTÜ Makina Mühendisliği’ne yerleşti.

Üniversite’de bilimsel çalışmalarını başarıyla sürdüren Mehmet Toner, hocalarının yönlendirmesiyle aynı Aziz Sancar gibi tek kelime İngilizce bilmemesine rağmen Yale, Brown, MIT ve Michigan gibi saygın üniversitelere başvurdu ve Yale'dan tam burs kazandı. Fakat O, Üniversite'deki danışmanının tavsiyesi üzerine MIT'de yeni açılan biyomedikali seçti.

Hayalini kurduğu tıbbın kapısını Amerika’da, biyomedikal mühendisliğinde aralayarak 5 yıl boyunca hem İngilizceyi öğrenip hem de derslerini başarıyla geçen Mehmet Toner oradan ayrılıp Harvard Üniversitesi'ne geçerek doktorasını yaptı. Uluslararası alanda yaptığı sayısız çalışmalarla biyomedikal problemlere çözümler ararken enerjisini kanser alanında yoğunlaştırdı. Geliştirdiği çip, bir saniyede 2 milyondan fazla hücreyi tarayarak kanserli hücreleri tespit edebilmekte.

Hastaların iyileşme sürecinde teşhisin en az tedavi kadar önemli olduğu düşünüldüğünde çalışmalarının kıymeti anlaşılıyor.

Bilimde, teknolojide, tıpta ve daha birçok alanda yüzyıllardır geri planda kaldığımız gerçeğiyle, Atatürk’ün gösterdiği yolda Ülkece başarılarımızla daha çok gündeme gelmeye ihtiyaç duyduğumuz şu zamanlarda bence ilham olması adına bu yazıyı çocuklarınıza da okutmalısınız.

Ne dersiniz?

Facebook

Instagram

Popüler İçerikler

İzmir'de 5 Küçük Kardeşin Öldüğü Yangın Faciası: Bakanlık, Aileyi 18 Kez Ziyaret Etmiş!
Apar Topar Çıkarılmışlardı: Kızılcık Şerbeti'nde Giray ve Heves Ayrılığının Gerçek Nedeni Ortaya Çıktı
Narin Güran'ın Babası Arif Güran İlk Mahkeme Sonrası Konuştu: "Kızımı Nevzat Bahtiyar Katletti"
YORUMLAR
23.04.2021

Süper bir yazı olmuş tebrikler. Tüm çocuklarımızın bayramı kutlu olsun🍭🎉

23.04.2021

Teşekkür ederim ✨✌️✨

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ