Öğütlerinin kıymetini bilmek için gelin öncelikle bu meşhur bilim insanını kısaca tanıyalım. (Hayatı hakkında bilgi sahibiyseniz yazımın sonundaki öğüt kısmına geçiniz.)
Stephan Hawking bir biyolog olan anne ve babanın ilk çocuğu olarak 1942’de Oxford da doğdu. Meşhur fizikçilerin makûs talihi midir bilinmez o da lisede okurken vasat bir öğrenciydi. Yazısı fevkalade bozuk ve elinden bir iş gelmeyen sakar bir çocuktu. 17 yaşındayken Oxford Üniversitesi’ne babasının tıp tahsil etmesi arzusuna direnerek teorik fizik tahsil etmek üzere girdi ve okulu üç yılda hem de yüksek dereceyle bitirdi.
Kendisi bu sakarlığın gitgide arttığını fark etmekteydi. Hatta ortada hiçbir görünür sebep yokken ve durup dururken birkaç kere de yere düşmüştü. Henüz 21 yaşındaki Hawking’in adelelerinin kontrolünü gitgide zayıflatan ve hiçbir çaresi de bulunmayan hastalığı ALS idi. Bu hastalığa yakalananlar genellikle bir ya da iki yıl yaşadıklarından doktorlar Hawking’e de pek şans tanımıyorlardı.
Buna rağmen hastalığı hekimlerin tahmininden yavaş ilerledi. Hastalığına rağmen 1965 yılında bir üniversite öğrencisiyle evlendi. Bu evlilik onu üç evlat sahibi yaptı.
Hawking 1966 yılında Cambridge Üniversitesi’ne atandı.
1977’de ise üniversitede Gravitasyon Fiziği profesörü oldu.
1979 yılında da Cambridge Üniversitesi’nin Lucasian kürsüsüne atandı.
Hawking’in hayat hikâyesini yazanlar bu olayı hep: “Galileo Galilei’nin ölümünün tam 300. yıldönümünde doğmuş olan adam şimdi artık bir zamanlar Newton işgal etmiş olduğu kürsüyü işgal etmekteydi“ gibi barok bir cümleyle tasvir etmektedirler.
10. Madde çok iyi 😬