Bugün sizlere meşhur bilim insanı ve benim bir fizikçi olarak ayrıca ilgi duyduğum Einstein’ın üç önemli mektubundan bahsedeceğim.
İlki Einstein’ın kişisel değil ama resmi mektubu. Yani bizzat yazmamış ama içeriğinden haberdar.
Bugün sizlere meşhur bilim insanı ve benim bir fizikçi olarak ayrıca ilgi duyduğum Einstein’ın üç önemli mektubundan bahsedeceğim.
İlki Einstein’ın kişisel değil ama resmi mektubu. Yani bizzat yazmamış ama içeriğinden haberdar.
Gelelim ikinci mektuba;
İkinci Dünya Savaşı’nın yaklaştığı yıllar…
Dünyada silahlanma yarışı devam ediyor. Almanya’nın başında malum Adolf Hitler var ve geliştirilen silah sanayi ile güçlenerek tüm dünya için büyük tehlike oluşturuyor.
Almanya’nın hızlı yükselişini gören ABD’de silahlanmaya çalışıyor. Ancak bununla yetinmiyor hep daha güçlü silahların peşinde gidiyordu. Adolf Hitler, atom bombasının etkisini biliyor ve bu yönde çalışmalar yaptırıyor. Hatta az kalsın atom bombası yapacak aşamada.
Durumdan kaygılanan Albert Einstein’da atom bombasının gücünü bildiğinden Adolf Hitler gibi birinin bu silahı herkesten önce ele geçirmesinden korkuyor. Bu sebepten atom bombasına dikkat çekmek isteyen Einstein, ABD Başkanı Roosevelt’e bir mektup yazıyor ve mektubunda endişelerini dile getiriyor.
Ve üçüncü mektup benim aralarından en sevdiğim.
Her okuyuşumda beni etkiliyor.
Neden mi?
Çünkü çok samimi bir üslupla gerçek sevgiden bahsediyor. Bilim ışığında sevgiyi aslında Yaratıcıyı tanımlıyor.
Einstein’ı ateist zannedenlere de buradan selam olsun…
Dipnot: Ünlü deha Albert Einstein’in kızı Lieserl Einstein, Einstein’in elinden çıkan 1400 mektubu Yahudi Üniversitesi’ne bağışladı.
1980’lerin sonunda mektupları üniversiteye bağışlayan Lieserl’ın bir şartı vardı: İçerikler aradan 20 yıl geçene kadar asla yayımlanmayacaktı. Aradan gereken zaman geçtikten sonra, merakla beklenen mektuplar açığa alındı.
Yukarıda okuduğunuz ise Albert Einstein’in kızına yazdığı en önemli nasihatlerden biriydi.