Biliyorum bu alan suistimale çok açık ve işin sahtekârı çok. Lakin vereceğim örnek son derece çarpıcı. Hatta yapılan çalışma, en kıdemli bilimsel dergilerin başında gelen Nature’da yayımlandı.
Kahramanımız Uri Geller.
O, psikokinetik yani zihnin doğrudan maddeyi etkileme gücüne canlı bir örnek!
Metal bükmesinden çalışan saatleri durdurması ya da bozuk saatleri çalıştırması gibi olaylarla bilinmektedir. Onun yeteneği televizyondaki diğer kişilerin yaptığı hilelerden, basit göz yanılmalarından farklıdır. Çalışmaları bilimsel olarak ele alınması gereken son derece sıra dışı bir olaylardır.
Ama malum bilim, gözlemlenen olayların sıklıkla tekrarlanabilir ve ölçülebilir olmasını ister. Yani bir tane keçinin insan gibi konuşabilmesi bilim insanlarının keçilerin konuşabildiğini kabul etmesi için yeterli gelmez. Başka keçilerin de aynı şekilde konuşabilmesini bekler…
Neyse ki bu psikokinetik olay sadece Uri Geller ile sınırlı değildir. Yani o sadece konuşan keçilerden biridir. Çünkü Uri, bilimsel olarak 1970’lerde iki fizikçi tarafından uzun bir süre incelenmiş, işin içinde hile veya sahtekârlık olmadığı, duyular dışı algı ve niyetin madde üzerindeki etkisinin gerçek olduğu onun sayesinde ispatlanmıştır. Hatta bu araştırmalarının sonucu, yukarıda da belirttiğim gibi bir müddet sonra meşhur Nature bilim dergisinde yayımlanmıştır.
Uri Geller’in deneysel koşullar altında krom–vannadium gibi metallerin şeklini uzaktan bozduğu, hareket kazandırdığı kanıtlanmıştır.
Olayı bir örnekle açıklayalım:
Kroma eklenmiş %1 vannadium ise demirden 50 kat serttir. Bu sertliğinden dolayı İngiliz anahtarının yapımında kullanılır. Geller, 19,4 cm uzunluğunda bir İngiliz anahtarını gözlemcilerin huzurunda sadece düşünce gücüyle 6 derece bükebilmiştir. Bu bükmeyi yapmak için 800 derecelik sıcaklık gereklidir. Yani son derece yüksek bir enerjiden bahsediyoruz.
Yine bilindiği üzere hafızalı metaller bükülemez ve büküldüğünde bırakılır ise bir önceki haline geri dönerler. Geller hafızalı metal tel olan nitinolu kalıcı olarak eski şekline dönmesini engelleyecek şekilde bükebilmiştir.
Düşünce gücünün maddeye etkisi diye bir şey yoktur ve bunların tamamı umut tacirliği denilen sektörün işin içine sözde bilimsel verileri katarak göz boyamasından ibaret. Meselâ örnek olarak verilen deney 1970'te yapılmış. O yıllarda böyle bir uygulamanın az çok bilimsel geçerliliği olabilir -az çok!- ama günümüzde yok. Zaten günümüzde kabul görmediğini Masaru Emoto'nun "bazı" otoritelerce dikkate alınmayan çalışmasından anlayabilirsiniz ki, buradaki "bazı" neredeyse %99'u gibi bir şey.