İnsanlar içinde bulundukları durumu, kendi yaşantılarındaki süreçleri, etrafındaki insanlarla ilişkilerini anlamlandıramadıklarında ve anlayamadıkların da boşluk hissine kapılırlar. Bahsettiğimiz süreç, iki kişinin paylaşımının ‘’hiç kimse’’ kadar değersiz olmasının bir sonucu olarak doğdu belki de. Pepleu ve Perlman (1982) yalnızlığın kişinin arzuladığı ile, gerçek ilişkileri arasındaki farktan kaynaklandığını söylemişlerdir. Bu fark ortaya çıktığında ise kaygı meydana gelir, kişi artık ilişki kurmada zorlanabilir ya da bulunduğu ilişkiden kopup ‘’ikemeso’’ gibi yöntemlere başvurabilir.
Gestalt terapiye göre insan doğasının temel değeri ‘’holizm’’dir. (İnsan ne çevresinden yalıtılmış yaşayabilir ne de beden ya da zihin olarak ayrıştırılabilir.). Kişi benliğini bulmak için temas etmek zorundadır. Bu temas canlı ya da cansız varlıklarla olabilir. Bir çiçeği koklayıp ona su vermek, birine gülümsemek, sarılmak vs. İnsan bu temas etme ihtiyacını karşıladığında ise dinlenmeye çekilebilir. Ancak bu dinlenme çok uzun sürerse sıkıntı burada başlıyor, işlevsiz, yalnızlaştıran ilişkiler kurulmaya başlıyor.
Yaşadığımız dönemin getirdiği yoğun teknoloji kullanımı, metropol yaşantısı, ekonomik çalkantılar, iş hayatının stresi ve ‘’Başını kaşıyacak vakti olmamak’’ insanları derin bir yalnızlığa itmeye başlıyor. Teknoloji insanları parmaklarının ucuyla yakınlaştırırken, birebir ilişkilerde uzaklaştırıyor. Gelecekte de duygularımızı ifade etmek ve buna kendimizden başka bir şahit bulmak için bu tür sektörlere başvurmamız artacak gibi görünüyor.
Instagram