Avrupa Birliği asla bir siyasal birlik olamadı. Tek bir para birimine karşılık (Euro Bölgesi için) çok fazla ve karmaşık siyasi yapılar, ortak karar alma mekanizmalarının önündeki en büyük engel.
Avrupa şunu fark etti: Ekonomik ve Politik Entegrasyon olmaksızın Avrupa Demokrasilerinin sağlığına kavuşması çok zor. Politik bütünleşme için ise bazen Avrupa Birliği dışındaki ülkelere karşı ortak hareket edebilmek büyük önem arz ediyor.
Kanaatimce Türkiye dış politikası Avrupa Birliğindeki bu değişimi iyi analiz edemedi. Üye ülkelerden birisi ile olan sürtüşmede Avrupa Birliğinin üye ülke yanında kayıtsız şartsız yer alabileceğini fazla hesaba katmadı.
Eğer bu hesaba katılsa, bölgede yalnızlaşmamak adına, hem de konjonktür Arap Ülkelerinin İsrail ile ilişkilerini geliştirmek yönünde olduğu bir dönemde, İsrail ile çok daha fazla geçmişe sahip bir ülke olarak hem İsrail’i hem de yine köklü geçmişe sahip olduğu Mısır’ı dış politikasında yokmuş gibi farz etmez, bunlarla ilişkileri daha iyiye taşıyarak oynanmak istenen oyunu bozabilirdi.
Geldiğimiz noktada hatalar geçmişi ve bugünü kapsadığında her iki tarafın da ilişkiler konusunda ciddi hataları var.
Yine de Merkel hükûmeti yönetimindeki bir Almanya’nın varlığını Türkiye açısından büyük bir şans olarak görüyorum. Uygulanması muhtemel yaptırımların gücünün bu manada etkisi düşük olacak yaptırımlar olacağına inanıyorum.
Ancak bu durum sürdürülebilir değil. AB ile sürekli gerilimli bir ilişki Türkiye’ye uzun dönemde fayda sağlamayacak bir yol.
Türkiye’nin en çok doğrudan yabancı yatırımcı aldığı dönemin AB ile ilişkilerin tam üyelik perspektifinde sürdüğü döneme denk düşmesi bir şans değil.
Yine benzer şekilde Türkiye’de Hollanda, Avusturya, İngiltere, Almanya ve Fransa’nın en çok yatırımı olan ülkeler listesinde yer alıyor olması da aynı perspektiften bir şans olarak görülemez.
Demokratik hak ve özgürlükler, adalet, mülkiyet hakkı, vb. pek çok alanda AB standartlarının yakalanması, coğrafi açıdan çok avantajlı bir konumda olan Türkiye’yi yatırımların çekilebilmesi açısından öne çıkarıyor.
Yaptırım yapılacağına kesin gözüyle bakılıyor, ciddi mi yoksa gevşek mi bir yaptırım çıkar bilemem ama ihracatımızın %50'sini yaptığımız ve her zaman bizden vazgeçemezler diye düşündüğümüz AB bile yaptırım kararı alıyorsa bu ülke bitmiş demektir. Tez zamanda bu kahpe hükümet gitmeli, hem de bavulunu toplayıp dünyanın öbür ucuna gitmeli. Akılları varsa Berat gibi kaybolup giderler. O koltuklardan kalktığınızda tüm pisliklerinizin hesabı sorulacak. Berat MB'nin 120 milyar DOLAR rezervini yok etti ve korkup çekip gitti. Ama o da sorulacak.
Fransanın bu olumsuz tutumuna karşılık abd nin nato perspektifi kullanılabilir mi? Fransa avrupada nato dışında bir örgütlenme istiyor bir güvenlik kuruluşu(ordusu) istiyor. Bu durum etkili bir şekilde kullanılamaz mı?