Ege Tonbul: Ben olaya şöyle bakıyorum: Dediğin gibi mutlaka okullu olmaya gerek yok. Okullu olmanın en güzel yanı olayın teoriği ve pratiğini bir arada tecrübe ederek, her gün buna çalışıyor olmanız, her gün sahne alıyor olmanız, her gün bir oyun çıkarıyor olmanız ve okurken profesyonel kariyerinize hazırlanıyor olmanız. Güzellik, yakışıklılık karşıtı da değilim asla, kaldı ki yurtdışında da bunu görüyoruz fiziksel avantajları çok fazla olup, mesleklerine dair kendi gelişimlerini durmadan sürdüren örnekler var. Salt fiziksel avantaj kullanılması tabii ki çok üzücü.
Lorin Merhart: Aslında ben bu konuyu seçilenden değil seçenden yana problemli olarak nitelendiriyorum. Çünkü sektörde şu şekilde kolaycı bir yaklaşım var. Çok tutmuş dizi ve filmlerin kalıplarını alıp, aynı şeyin yeniden kurgulanmasıyla başarılı olunabileceğine dair yanlış bir algı var. Bir de bunlara sosyal medyalarından oyuncu olmasalar dahi takipçileri fazla olan ya da olduğuna inanılan kişilerin seçimleri eklenince, biz buradan reklam da alırız, bütçeyi de kısıtlı tutarız, şeklinde içi boş seçimler devreye giriyor. Böyle olduğu zamanda zaten görüyoruz ki, dizile tutunamayıp bunca masraf yapılmışken diziler birkaç bölüm sonra kaldırılıyor. Biz çok şanslıyız yine, dizilerde de oynuyor ve de istediğimiz işi tiyatroda yapabiliyoruz ama birçok yetenekli arkadaşımız sistemin çarkları içerisinde yok oluyorlar.
İrem Yüksel: Ayrıca şu an hali hazırda oyunculukla alakalı okulunu bitirip sektörü girme hayalleri taşıyan kişilerin, ya da alaylı olup kendini almış olduğu eğitimlerle geliştiren kişilerin gelişme ve ilerleme isteğini körelten bir unsur oluyor. Bir rolü alamadığında bir insan, kendini geliştirmeye adar ve alınan kişinin neden seçildiğini analiz eder ama ülkemizde baktığımız zaman alınan kişinin sizin yeteneklerinizin çok altında olduğunu ve aslında tamamen olayın başka parametrelerden geçtiğini anlıyorsunuz ve bu çok üzüyor.
Kaan Sevi: Bu biraz kişiyle de alakalı. Herkese şans gelir ama bir ya da iki kez gelir. Sürdürülebilir olması çok önemli. Çok insan biliyoruz ki bu şekilde elemine olmuş. Lakin sosyal medya olması ve kendilerini o mecrada diri tutmasalar o insanları hiç hatırlamayacağız bile. Bu arada bu algının yavaş yavaş değişmeye başladığını da sezinliyorum. Eskiden evet güzellik algısı daha ön plandaydı ama şu an gerçeklik algısı daha önergeye alınmaya başlandı. Bu kadar sanal dünya odaklı bir hayatta insanlar artık daha gerçek şeyler görmek istiyorlar.
-Bu keyifli sohbet için çok teşekkür ediyorum. Size keyifli oyunlar diliyorum birazdan izleyince yorumlarımı ayrıca yapacağım.
Ege Tonbul: Biz teşekkür ediyoruz.