Batıda inşaat büyüklüğüne göre iş güvenliği uzmanı şartı varken, Türkiye’de uzmanlar inşaatta çalışan işçi sayısına göre belirleniyor. Taşeron sistemiyle çalışan sayısı az gösterilip, 30 günlük denetim birkaç güne düşürülebiliyor. Bu durum, denetimi “uğrayıp çay içme” seviyesine çekiyor.
Torunlar GYO’daki asansör faciasının ardından dikkatlerin odaklandığı iş güvenliği mevzuatında büyük zaaflar bulunduğu ortaya çıktı. İş güvenliği denetimlerinde şantiye büyüklüğü yerine işçi sayısının esas alınmasıyla zorunlu denetim sayısı 30 günden 3 güne düşüyor. İşçilerin taşeron çalıştığı bunun gibi yerlerde denetim süresi neredeyse çay içme süresine kadar kısalıyor. Maaşını inşaatı yapan patronlardan alan iş güvenlik uzmanlarının çalıştıkları yeri Çalışma Bakanlığı’na şikâyet etmek gibi bir şansı da var. Ancak bu hak, inşaat işçilerinin çalıştıkları yeri bakanlığa şikayet etmelerinden daha olası değil.
İş güvenliği yetkililerin verdiği bilgiye göre; çalışma alanlarının güvenliği için risk analizi, acil durum planı, çalışanların eğitimi ve ortam gözetimi esas alınıyor.
Alana çıkmak zorunlu!
Resmi mevzuata göre, “ortam gözetimi” için iş güvenlik uzmanlarının sahada olması gerekiyor. Diğer işçilerle birlikte mesaiye gitmesi, kullandıkları cihazları kullanması gerekiyor. Ancak, iş güvenliği uzmanları için zorunlu alan mesaisinin işçi sayısıyla kısıtlanması etkin güvenlik kontrolünü pratikte ortadan kaldırıyor. İş güvenliği uzmanı mesai saati 1.000 gün işçi için 30 gün olarak belirleniyor. Yetkililerin verdiği bilgiye göre bu 30 gün boyunca güvenlik uzmanlarının saat 08.00-17.00 arasında mesai yapması gerekiyor.
İşçi az, denetim çok az!
Ancak, Torunlar örneğinde olduğu gibi taşeronlukla bu zorunluluk düşüyor. 1000 işçi 10 ayrı taşeron şirkete bölündüğünde iş güvenliği uzmanı için alana çıkma zorunluluğu 30 günden 3 güne iniyor. Örneğin, 500 bin metrekarelik, “çok tehlikeli” bir maden ya da inşaat sahasında, çalışan sayısı 100 görünüyorsa iş güvenliği denetim günü sayısı da 3’e iniyor. Bu da tüm sahanın incelenmesini olanaksız hale getiriyor. Denetimler, alanda aktif çalışmadan çıkıp “uğrayıp çay içme”ye dönüşüyor.
Milliyet’e bilgi veren bir yetkili, “Kazanın olduğu inşaat alanı herhalde 100 bin-120 bin metrekare vardır. Ama çalışan sayısı 100 olarak gösteriliyorsa uzmanın geleceği süre 2-3 güne düşüyor. Aslında kişi sayısı kadar alan da dikkate alınmalı” dedi.
Gece çalışma riski büyük
Torunlar gibi gece gündüz işçi çalıştırılan yerlerde bir zaafiyet de gece koşulları... Yetkililere göre gece vardiyasında iş güvenliği uzmanı sayısı artmalı. Ancak pek çok inşaatta ve, “çok tehlikeli” olarak sınıflandırılan çalışma alanında buna riayet edilmiyor.
İşçi patronunu uyaracak!
Mevzuata göre, maaşı inşaatçı şirket tarafından ödenen iş güvenliği uzmanı bir aksaklık görürse işvereni uyarmak ve süre vermek zorunda. Süre sonunda güvenlik zaafiyetinin giderilmemesi durumunda güvenlik uzmanının işvereni Çalışma Bakanlığı’na şikayet etme olanağı da bulunuyor. Ancak bu mekanizma, diğer işçilerin patronlarını şikayet etmesi gibi pratikte çok da olanaklı görünmüyor.
Belgenin sadece adı var
İş güvenliği konusunda bir sorun da işçilerin eğitim belgesinde. Kouyla ilgili yönetmeliğe göre işçilerin çalıştıkları yerlerde eğitim görmeleri gerekiyor. Genel konular, sağlık ve teknik konular olmak üzere üç başlıkta yapılan eğitimlerin, teoriğin yanında uygulamalı olarak da verilmesi gerekiyor. İşçilerle ilgili seviye tespit sınavını ise şirket yapıyor. Eğitimler buna göre veriliyor. Eğitimin sonunda sınav yapılması da mevzuata göre şart. Verilen eğitimlerin, kazanın yaşandığı yer gibi, “çok tehlikeli” yerlerde yılda en az bir defa ve yapılması gerekiyor.
Eğitimlerin zorunlu saati ise 16 saat. Ancak, Torunlar’da çalışan işçilerden bazıları 1 saatlik teorik eğitim aldıklarını ve bunun için para ödediklerini öne sürdü.
Asansör freni neden yok?
Kazanın yaşandığı tipteki asansörlerde normalde paraşüt tipi fren sistemi de olması gerekiyor. Temel olarak bir tür çarktan ibaret olan bu sistem, asansör olağandışı bir hıza ulaştığında halat yardımıyla fren olanağı sağlıyor. Asansörlerde AB ve TSE standartları arasında da çelişki olduğu belirtiliyor.
Mithat Yurdakul | Milliyet