Kolezyuma girdiniz,Trevi'ye sırtınızı dönüp paralarınızı attınız derken 101 dersimizden başarıyla geçtiniz. Şimdi tarihe damga vurmuş en önemli kentlerden biri olan Roma'yı biraz daha derinlemesine gezmek için 'Advanced' tüyolarımızı almaya hazırsınız, o zaman buyurun başlayalım.
101'e başladığımız yerden Termini civarından başlıyoruz gezimize. İlk durağımız Via Urbana. Bu caddeye görür görmez ısınacaksınız, kendinizi hem yerli hem de bohem hissedeceksiniz, Galata'da Karaköy'de geziyor gibi olacaksınız, hem vitrinlere bakacaksınız, hem hangi cafede oturursanız oturun keyif alacaksınız.
Urbana'da dolaştıktan sonra sırada küçük bir kültür ve sanat molası var. Eğer 'Roma Pass' kartı alırsanız bazı müzelere ücretsiz bazılarına ise indirimli girmenizi sağlayamasıyla ekonominizi yıpranmaktan kurtarabilirsiniz... İlk müze ziyaretimiz, Galleria Nazionale d'Arte Antica nam-ı diğer Palazzo Barberini. Urbana'nın Termini'ye en yakın noktasından sağa doğru dümdüz yürüdüğünüzde yine sağ tarafta karşınıza çıkacak.Bu yapı Barberini ailesine üye, Barok dönemde bir çok esere hamilik de etmiş Papa Urban VIII tarafından 1549 yılında yaptırılmış. Şu anda içinde Caravaggio'lar El Greco'lar ne arasanız var.
Gözlerimiz sanata doymuşken şimdi de biraz yeşile doysun ağaç görsün çimen görsün diyorsanız Palazzo Barberini'den çıktığınız gibi yine sağa doğru yürümeye devam ediyorsunuz ve karşısınızda Villa Borghese'nin bahçeleri çıkıyor. 80 hektarlık büyüklüğüyle Roma'nın en büyük üçüncü bahçesi olan Borghese Bahçeleri, naturalist İngiliz tarzının temsilcisidir ve içinde türlü türlü binalar vardır. Önce şehrin içindeki bu güzel yeşilliğin tadını çıkarın, göletinde kayıklarla gezin, sonra da bu güzel bahçenin en önemli binası olan Borghese Müzesi'ne girin.
Galleria Borghese bahçenin içindeki en önemli bina ve içinde Borghese ailesinin çok önemli koleksiyonunu barındırıyor. Aman dikkat! Rezervasyonsuz gişeden bilet alıp asla giremezsiniz, gözünüzün yaşına bakmadan geri gönderirler. Siz siz olun ünlü Barok eserleri, Caravaggio, Titian, Raphael, Bernini gibi çok önemli sanatçıların en bilinen eserlerini ve antik Roma sanatından örneklerini görebileceğiniz bu müzeyi es geçmeyin.
Antik çağdan eserler gördük, Orta Çağ gördük, Rönesans gördük, Barok gördük, şehri gördük, biraz da günümüze gelsek nasıl olur diyor ve kendimizi MAXXI'ye atıyoruz. Kimileri sevmez ama çağdaş sanata da hakkını vermek lazım. Hiç sevmiyorsak bile gördüklerimizi karşılaştırıp kötüleyecek malzemeye sahip oluruz ama 'Roma Advanced' dersinden MAXXI'yi görmeden mezun olamayız!
'Advanced Roma' turu bir anlamda kültür turu ister istemez. Musluk bir kez açılınca artık önünde durulmaz, hep görmek öğrenmek istersiniz, o nedenle Galleria Borghese'de antik Roma eserleri sizi Roma Forumu'na yönlendirir. Bu dikdörtgen alan antik mimari kalıntılarla doludur ve bu kalıntıların çoğu diplomatik binalardır. Eski Romalıların bu pazar yerinde binlerce yıl sonra gezmenin nasıl bir his olduğunu anlamak için 'Advaced'in olmazsa olmazıdır Forum.
Tiber Nehrinin öte yanında gözümüze San Pietro Bazilikası ile birlikte ilişen yapılardan biri de Castel Sant'Angelo. Çoğuları için 101'de ziyaret edilebilir kategorisinde yer alsa da biz sindire sindire gezenler için buraya şimdi geliyoruz. Bu silindirik kaleyi Roma İmparatoru Hadrian kendinin ve ailesinin anıt mezarı olması için yaptırmış.
Vatikan'ın güneyinde Tiber Nehri'nin batı tarafında kalan Roma'nın 13. bölgesi Trastevere'deyiz. Antik çağda değil ama Audrey Hepburn'ün Roma Tatili filminin zamanlarında gibiyiz. İsmi Latince Tiberim yani Tiber'in ötesi anlamına gelen Trastevere yakın zamana kadar Roma'nın yerel halkını ağırlasa da artık turistik özellikler göstermeye başlamış ama hala özgünlüğünü kaybetmemiş yerlerden. Hazır gelmişken Carlo Menta adlı restoranda güzel bir pizza yemenizi ve gelen hesabın azlığına şaşırarak sevinmenizi tavsiye ederiz.
Capitolini Müzesi'ne tek başına bir müze demek yerine müze kompleksi demek daha yerinde olacaktır. Tarihi 1471'lere dayanan müzenin bel kemiğini oluşturan koleksiyon Papa Sixtus IV tarafından Roma halkının görmesi için müzeye bağışlanmıştır. Gitmişken avlusundaki kocaman bir heykelin parçası olan eli görüp heykelin tamamının büyüklüğünü hayal etmeye çalışmaktan kendinizi alamayacaksınız.
Ne zaman ki herkesin bildiği markaların inci gibi dizildiği caddelerden şehrin bit pazarına gittiniz bilin ki işte o zaman artık o şehrin yerlisi olmaya adaysınız. Şehrin en büyük bit pazarı Porta Portese'ye uğrayın ki dönüşte getirdiğiniz hediyelerle ne kadar usta bir gezgin olduğunuzu herkes görsün. Üzerinde 'Çin Malı' yazmayan özgün gezi hatıralarınızla baktıkça kendinizi iyi hissedin, gururlanın.
Başladığımız noktanın yanı başına geldik yine.Bu sefer Termini İstasyonu'nun her zaman gittiğimiz istikametinin tam tersine doğru yürüyoruz ve kendimizi Sapienza Üniversitesi'nin dibinde öğrencilerin cirit attığı bir bölgede San Lorenzo'da buluyoruz. Ve bu şehrin sadece müzelerden, sanattan, kültürden ve mimariden ibaret olmadığını orada da gençlerin bizim gibi yaşadığını gözümüzle görüp onlarla birlikte, onların mekanlarında, onların takıldığı gibi gezimizi sonlandırıyoruz.
Castel Sant'Angelo'yu görünce aklıma direk Assassin's Creed Brotherhood geldi. Ne günlerdi be... :/
Castel Sant'Angelo'u görünce Ryse Son of Rome'da isyanı bastırdığı günler aklına gelenler likeeee.
roma'nın en güzel yanı termini. arkadaş,terminiyi bul her yere gidiyorsun. harika!