Bülent Eczacıbaşı ‘Uydurukça' Dediği Plaza Dili ve Edebiyatına Savaş Açtı; Cezası 5 TL!

‘Brainstorming’, ‘Challenge etmek, ‘Deadline’, 'Set etmek', 'Down olmak' ve daha nicesi…

İstanbul'un plaza dili kimimiz için günlük hayatın son derece olağan bir parçasıyken, kimimizde 'NE DİYORSUN ANLAMIYORUM' diye bağırma isteği uyandırıyor; kimimiz içinse sadece biçimsiz, saçma sapan bir özentilik. 

Eczacıbaşı Holding Başkanı Bülent Eczacıbaşı, ‘uydurukça’ dediği bu dille bir süredir mücadele başlatmış durumda; cezası 5 TL! Hürriyet’ten Ayşe Arman'a konuşan  Eczacıbaşı’nın Türkçe duyarlılığına kulak verelim:

Eczacıbaşı, şirkette plaza Türkçesi'yle ilgili bir liste yayınlamış.

O listede neler olduğuna şöyle cevap veriyor:

'Odaklanmak yerine fokuslanmak, taramak yerine scan etmek, yönetmek yerine manage etmek, nakit yerine cash, önermek yerine propose etmek. Ve daha neler, neler…'

Ayrıca bunların yanında, ona göre “Yapıyor olmak, ediyor olmak” gibi ifadeler, ‘uydurukça’nın âlâsı!

'Türkçe'si bulunan yabancı kelimeler kadar, Türkçe'de olmayan tuhaf ifade biçimleri kullanmak da uydurukça! “Girdim” demek yerine, “Giriş yaptım” demenin anlamı ne?'

Hakikaten, anlamı ne?

İşin tuhafının, "giriş-çıkış yapanların" nedense hep yüksek ve saygıdeğer şahıslar olduğunu söylüyor!

Gerçekten de Ezcacıbaşı'nın tespitleri bir harika:

'“Müdür Bey giriş yaptı!” deniyor hep. “Sokaktan bir adam giriş yaptı” hiç olmuyor nedense…'

Böyle "uydurukça" konuşanlara ise 5'er TL para cezası veriyor!

'Ceza', işin şakası tabii. Sadece gönüllü katkılarda bulunuyorlar diyelim! Ve o gönüllü katkılarla sözlükler satın alıp, okullara armağan ediyorlar.

Bu gönüllü katkı hakkındaki cevabı da hayli nüktedan :)

'Evet, ‘benefit sağlıyor olduk’ ve bundan büyük ‘mutluluk duyuyor olduk’!'

Bu arada Eczacıbaşı'na göre elbette herkes istediği kelimeyi kullanmakta özgür.

Ama örneğin 'selfie' yerine ‘özçekim’in daha doğru olduğunu; Türkçesi dururken İngilizce kullanmanın özentilik olduğunu düşünüyor.

'Amaç farkındalık yaratmak. Yarattık. Kendi çapımızda da yaratmaya devam ediyoruz.'

Ama böyle büyük bir sorunun, eğlenceli bir oyunla kökünden çözümlenebileceğini de hayal etmiyor.

Her şey bir yana, Eczacıbaşı'na göre plaza dilinden örnekler, çok önemli bir soruna işaret ediyor:

Biz, yeterince terim türetmiyoruz.

Türkçe'nin yapısıyla uyumlu sözcükler türetip, yabancı dil istilasını mümkün olduğu kadar önlememiz gerektiğini, Türkçe'nin de terim üretmeye gayet uygun bir dil olduğunu vurguluyor.

'Her dil, başka dillerden sözcükler alır. Dillerin doğal gelişme sürecinin bir parçasıdır bu. Önemli olan, bunu aşırıya götürüp, ortaya kimsenin anlamadığı bir dil çıkarmamak.'

Eczacıbaşı, bir zamanlar da dilimizi Arapça ve Farsça kelimelerle doldurduğumuzu hatırlatarak, Osmanlıca konuşan çok dar bir çevre dışında halkın hiç anlamadığı bir dil ortaya çıkardığımızın da altını çiziyor.

Türkçe'nin, dünyanın en önemli dillerinden biri olduğu konusunda ısrarlı.

'Bir dilin dünyadaki yaygınlığı, söz varlığının zenginliği, yapısal özellikleri, ifade gücü, tarihi, işlenmiş bir dil olup olmadığı, kaç kişi tarafından kullanılmakta olduğu, o dilde edebi ve bilimsel eserlerin verilmiş olup olmadığı gibi ölçütlere bakmak lazım… 

Bakınca fark ediyorsunuz ki, bütün bu ölçütlere göre Türkçe, dünyanın en önemli dillerinden biri. İngilizce, Türkçe'den sekiz asır sonra yazı dili olabilmiş.'

Yani bu şu anlama geliyor:

Türkçe, çok uzun bir tarih süreci içinde kültürler arası bir taşıyıcı aslında.

Eczacıbaşı, Türkçe'nin konuşulma yaygınlığını da araştırmış.

Çeşitli lehçeleriyle değerlendirildiğinde yaklaşık 220 milyon kişi tarafından kullanıldığını, bu anlamda dünyada 5. sırada olduğunu tespit etmiş.

'Kelimeler kendilerini kabul ettirebilirlerse var olurlar. “Günaydın” kendini kabul ettirdi, “Tünaydın” ise ettiremedi. Buna halk karar veriyor.'

@bugrabirben

Eczacıbaşı, niyetinin kesinlikle dil polisliğine soyunmak olmadığını da belirtiyor. Ona göre dilde yasakçılık ve zorlama olmaz. Olursa, o Nazilerin yöntemi olur. Nazilerin bunu Almanya’da deneyip sonuç alamadıklarını da hatırlatıyor.

Peki kendisi hiç mi konuşurken araya İngilizce, Almanca kelimeler sıkıştırmıyor?

'Sıkıştırmıyorum diyemem. Ama elimden geleni yapıyorum. Zaten en korktuğum şey, yanlışsız Türkçe kullanmak iddiasında olduğum gibi bir izlenim yaratmak.'

Tabii ki Eczacıbaşı'na göre Türkçe'nin tek sorunu 'uydurukça' değil.

Yaygın şekilde bozuk ve yanlış Türkçe kullanımı, dil bilgisi ve imla yanlışları, telaffuz yanlışları da söz konusu. ‘Plaza Türkçesi’, sorunun sadece bir bölümü, hatta ona göre, küçük bir bölümü.

Peki Türkçe'de kendisinin tespit ettiği sorunlar nedir?

  • Birincisi, okullarda dilimizin öğretimine önem vermediğimizi, dilimizi öğretemediğimizi düşünüyor. Kendi dillerini öğrenemeyenler, tabii yabancı dilleri de öğrenemiyorlar.

  • İkincisi, yeterince sözcük türetemiyoruz. 

  • Onun dışında medyada rastlanan yanlış kullanımların da önüne geçilmesi gerekiyor. Medya kurumlarının, sunucuların doğru Türkçe konuşmaları, sözcükleri doğru telaffuz etmeleri konusunda çaba göstermeleri gerektiğini ifade ediyor.

'… meydaaana geldi” diye konuşanlar sunucu olabilirler mi?'

Kısacası Eczacıbaşı, Türkçe'nin olumlu anlamda "yıkılan" bir dil olduğunu düşünüyor.

'Gençlerin “Yıkılıyoooo!” diye övmelerini hak edecek kadar güzel bir dilimiz var. Belki de en güzel devrini yaşıyor. Yeter ki, biz, dilimize özen gösterelim.'

Elbette bazı ekonomi ve iş terimlerinin tam Türkçesi yok. Beyaz yakalı bu konuda çaresiz ve bunu Eczacıbaşı da kabul ediyor.

Bu kısımda mutabıkız ama; bu da yine kendisinin dediğine geliyor; yeterince kelime türetemediğimiz konusu.

Bunun dışındakiler için ise, örneğin toplantı ayarlamak yerine 'meeting set etmek' de, ne bilelim; sizce de biraz?

Bülent Eczacıbaşı'na, dayatmacı bir yönteme kalkışmadan bu konuda yaratmaya çalıştığı önemli farkındalığı 'appreciate ediyor olduğumuzu' söylemek isteriz 👏👏

Popüler İçerikler

Sosyal Medyada Süren Öğretmenlik Tartışması: Az Çalışıp Çok mu Maaş Alıyorlar?
"Aşk Solcudur..." Kızılcık Şerbeti'nde Deniz Gezmiş Anıldı
Almanya’da Noel Pazarına Saldırı: Saldırgan Suudi Arabistan Vatandaşı Bir Doktor Çıktı!
YORUMLAR
01.12.2016

Yalnız bu uydurma dilin ortaya çıkma sebebi de maalesef plazalarda iş ortamı olan şirketler idi, kimse kusura bakmasın.Belirli üniversitelerden eğitim almış ve "beyaz yakanın da beyaz yakalısı" personel istihdam ediyorum, biz global bir şirketizin dışa vurumu idi bu dil.Bir toplantıya gitmiştim ve en üst düzeyden başlayarak herkes bu şekilde konuşuyordu, bir yerde "esnek bir yapı" demiştim, "esnek??? haaa flexible demek istiyorsunuz" dedi bir tip, "flexible??? haa esnek demek istiyorsunuz " dedim.Öyle bir moddaydılar ki sanki bu şekilde konuşmazsan sen hiç bir şey bilmiyorsun, onlarla aynı ortamda bulunmaması gereken başka diyarlardan bir insansın.Ama nihayet birileri anladı ve dile getirdi artık bu son derece gülünç ve hatalı olan tavrı. Türkçemiz çok zengin ve güzel bir dil, özenti durumlara kurban etmeyelim.Şimdi gidip bir meeting set edeyim :)

01.12.2016

Bir plaza şirketinden aradılar: "Uygar Bey" Ben:"Buyrun efendim" "Verdiğiniz ofır ile ilgili miiting set ettik şu gün bu saatte gelir misiniz" .... Gittik tabi ekmek davası ne de olsa. Giyinip kuşanıp (takım elbise giyince sanayide sünnet çocuğu gibi olursunuz, plazada standart) gittim. Girişte iki hanım kızımız dahili hattan abiyi aradılar "Uygar bey giriş yaptı" ..... Dediğiniz gibi beyaz yakanın daha da beyazlamışı ben yaşlarda bir adam. Bir sürü bıdı bıdı detaydan sonra "ne kadar diskağunt yaparsınız" dedi ve sadede geldik. Al takke ver külah sonunda bu iyice fiyatı öldürmek istedi. Bende asfalya gümledi tabi dedim ki :"Bak birader işi gücü bıraktık geldik buraya anlaşacaksak anlaşalım" ... Anlaşamadık doğal olarak ama 3 gün sonra meyl send ettiler (!) , işi almışız :)

plaza dili konuşan oğlum olsa bile ağzına kürekle vurur. hastaneye send eder, verdiğim deadline a kadar düzgün konuşmazsa evden fired ederim. an itibariyle kendi ağzıma kürekle vurmak için kürek arıyorum :D :D

01.12.2016

asdfghjklşjkf çok iyi ya ahahahha

01.12.2016

İngilizce kelimeler kullanarak kendisini Amerikalı veya İngiliz zannederek bununla gurur duymaya çalışan o kadar çok insan varki Kültür emperyalizmi denilen gerçeğin küçük bir yansıması sadece,sokağa çıkın mağaza tabelalarına bakın ne görüyorsunuz , çay içilen yere TEA HOUSE yazınca çaya 5 lira veriyor insanımız , bilmem anlatabiliyormuyum bu aşağılık kompleksi toplumun her kesimini sarmış vaziyette yazıklar olsun.

TÜM YORUMLARI OKU (51)