Buket Harıkçı Yazio: Yaşamın Sobesi

Özgürleştiğim arazilerimden bildiriyorum…

Kendim kalabilmek için mücadele vermek beni koca bir doyum vadisinde yüzmek gibi hissettiriyor. İçimden temizleyip, süpürdüğüm gürültülerimle birlikte, attığım sevinç çığlıklarım da var... Ve son zamanlarımda kurduğum cümlelerimde hep ‘’Lütfen herkes içine içine çekildiği cehenneminden geri dönsün’’ sesi çıkıyor.

Burası bahara açılan yerim. Sadece seyrin olduğu, yargının, burun kıvırmanın, hırpalamanın olmadığı bir balkon.

Kendim gibi herkesi sevebildiğim bir yeryüzü cenneti hayali büyütüyorum orada. Şu sıralar en çok orayı besliyorum.

Özümüzde boynuna konup, kimin nefesini içimize çekiyorsak orası hayatımız sanıyoruz. Ama hakikat öyle değil. Kendi nefesini birinin nefesine karışmadan da alıp verdiğinde özsaygını ve sevgini yüceltebiliyorsun.

Uyan ey canımız…

Uyan ey bedenimiz…

Işık ol, sevgi ol, koku ol, tat ol da gir nefesimizden içimize…

Sevmelerin içinde borç yoktur. Derinleşebildiğin kadar derinleşirsin. Spiral gibi iner çıkar yerden göğe… Genişleyerek…

Vermeyi almak için yapmaz sevgi… Kimi peridir sevgide kimi canidir; Kötünün-iyiye, aptalın-abdala ihtiyacı ve hizmeti vardır. Yaratılan her şeyin anlamı zıttıyla vardır. Çamurla deniz gibi, gül ve kar gibi.

Tamamı hepimiz ve her şey için bir araya getirildi.

Biz insan; gönlümüzü ya çamurla ıslatıyoruz ya suyla… Bilelim ki her nefesimizi havaya karıştırdığımızda senkron ve ilahi olana üflüyoruz bir neye üfler gibi.

İşte o sesler bize bir düzen kurucu hizmeti veriyor.

Zaten bir şey oluyorsa da olmuyorsa da öyle olması gerektiği için gerçekleşiyor. Ama bir şey ille olmuyorsa da yüce bir hikmet görmezsek, zıtlaşarak Dark’ımızın içinde reenkarne olana kadar can çekişiyoruz. Dur, nefes alıp ver. Olmuyorsa da hayrına…

Bir not-soru iliştireyim sevgili okuyan;

- İzlediğin bir filmi bir kez daha izler misin?

- Evet.

- Sonu değişir mi?

- Hayır!

Öyleyse bir şeyin sonu hiç değişmeyecekse çok isteyip olduramadığının içindeki güzelliği görmenin zamanı sence de gelmedi mi artık?

Sorularımız ve cevaplarımız, arzularımız ve hayal kırıklıklarımız… Bunları fark ederek yaşadığımızda hepsinin bir akıl oyunu olduğunu, bizi hakikatle dolu özgürlüğümüzden uzaklaştırdığını idrak etmekle mücadele vermeliyiz.   

Ve insanın sevgisi fazlalıkları atmak yeridir. Özgürlüklerinin yükselişi yeridir burası. Çünkü hiçbir yerdeyiz veya her yerdeyiz. Çünkü hiçbir şeyiz veya her şeyiz biz.

Kimse bize “insan” olmayı veya “sevmeyi” böyle anlatmadı.  

Neden?

Herkes alıkoymayı, tehditkâr dili, özsaygısını yitirmiş, birbirini banka kapısı gibi gören insanlarla yan yana. Hayret verici…

Değerli olanın korkutucu, huzursuzluk veren, hakaretlerle dolu sözlerini değerli zannedişimiz; kendimizi ‘’onlara layık gördüğümüz için’’ diyebilir miyiz? Şimdi kim yalnız, kim sevdiğiyle sorsun kendine?

Hayatımızın hiçbir sıfırla ve markayla, dolguyla ve botoksla veremeyeceği bir değeri var. Bir insanda değerli ve gerçek olan hiçbir şey gözle görülmezdir. Ve iki insan arasındaki en gerçek ayrım düşlerinin genişliğidir.

İnsan beynini laboratuvar ortamında yapmaya çalıştıklarında bunun trilyon dolar olduğunu hesaplayabildik. Evet beyin bedava veriliyor ama günümüzde bunu kullanmanın ederi baya pahalı.

Fakat yine de insan beyni; bazen lunaparktır, karnavaldır, bazen masaldır, dosttur, sıcacık elini tuttuğun sevdiğindir bazen, bazen anne evidir.

İnsan bazen hokkabazdır, aldatandır, sevdası için dağları da delendir.

Ve Tanrı bize istediklerimizi değil ihtiyaç duyduklarımızı gönderir.

Yanındaki sensin…

Dönüp bir baktın mı, kim var yanında?

Canin mi, perin mi?

İnsan böyledir.

Derindir.

Hakikatli Sevgilere ve Güzelliklere…

Instagram

Popüler İçerikler

Montella Görevini Bırakırsa A Milli Takım'ın Başına Kim Geçmeli?
Teğmen Ebru Eroğlu İle İlgili Skandal Karar: Küfür ve Taciz İfade Özgürlüğü Sayıldı
Arkeolog Muazzez İlmiye Çığ 110 Yaşında Yaşamını Yitirdi
YORUMLAR
10.04.2021

yaprak döker bazılarımız, bazılarımız bahar bahçe...

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ