Kendim gibi herkesi sevebildiğim bir yeryüzü cenneti hayali büyütüyorum orada. Şu sıralar en çok orayı besliyorum.
Özümüzde boynuna konup, kimin nefesini içimize çekiyorsak orası hayatımız sanıyoruz. Ama hakikat öyle değil. Kendi nefesini birinin nefesine karışmadan da alıp verdiğinde özsaygını ve sevgini yüceltebiliyorsun.
Uyan ey canımız…
Uyan ey bedenimiz…
Işık ol, sevgi ol, koku ol, tat ol da gir nefesimizden içimize…
Sevmelerin içinde borç yoktur. Derinleşebildiğin kadar derinleşirsin. Spiral gibi iner çıkar yerden göğe… Genişleyerek…
Vermeyi almak için yapmaz sevgi… Kimi peridir sevgide kimi canidir; Kötünün-iyiye, aptalın-abdala ihtiyacı ve hizmeti vardır. Yaratılan her şeyin anlamı zıttıyla vardır. Çamurla deniz gibi, gül ve kar gibi.
Tamamı hepimiz ve her şey için bir araya getirildi.
Biz insan; gönlümüzü ya çamurla ıslatıyoruz ya suyla… Bilelim ki her nefesimizi havaya karıştırdığımızda senkron ve ilahi olana üflüyoruz bir neye üfler gibi.
İşte o sesler bize bir düzen kurucu hizmeti veriyor.
Zaten bir şey oluyorsa da olmuyorsa da öyle olması gerektiği için gerçekleşiyor. Ama bir şey ille olmuyorsa da yüce bir hikmet görmezsek, zıtlaşarak Dark’ımızın içinde reenkarne olana kadar can çekişiyoruz. Dur, nefes alıp ver. Olmuyorsa da hayrına…
yaprak döker bazılarımız, bazılarımız bahar bahçe...