Buket Harıkçı Yazio: Karşılaşmalar Oyunu

Bulan ‘’ben kendimi buldum’’ demez…

Arayan aradığının detaylarında da boğulmaz.

-Nerelisin?

-Her yerliyim.

-Deli misin?

-Deli olmadan da derviş olamazsın...

Sen dağların diplerinde bitmiş hem kömür hem yıldız tozusun…

Sen ğöğe de çıksan yedi kat magma da olsan hep kendini arıyorsun!

Aradığın parçalarını toplarken kırıyor, dağıtıyor, yeniden kaybediyor, yeniden bulduğunu zan’nediyorsun.

Sen hiç bitmeyen belki de hiç başlamayansın…

Hepsi veya hiçbir şeysin.

Acının dalına da konsan, gülün rengi de olsan tezahürsün sen yalnızca. 

Sen evreni soluyorsun değil, evren seni soluyor.

Sen bu’sun.

Bildiğinden de sezdiğinden de tattığından da fazlasın.

Damlasın, dalgasın, kuruyan havasın sen…

Nefrete doyan, sevmeye acıkansın.

Sen bildiğinden fazlasısın.

Sen istedikçe bulan ama buldukça da küçülensin.

 Sabrettikçe gönlünün odalarını açansın.

Ne bülbül gibi şakırsın ne gül gibi açarsın zamanından önce.

Sen zamansın.

Zamanın içinde tıkır tıkır işleyen neşesin sen.

Neşeni bozanlar zamanını da bozmasın diye hayatına uyum sağlamayanı gözünü kırpmadan çıkaran olmalısın.

Neşe, çoşku, mutlulukla karnını doyuransın.

Bilmek için yanan, yangınını bilgeliğinle sunansın.

Sen tahmininden de çok şey barındıransın.

Pencereni açtığında bir kuşun kanatlanıp uçmasına nedensen, her şeyi ve herkesi etkilediğini ne zaman anlayacaksın?

Ne zaman yudumlarken şarabını bülbül gibi okuyacaksın şarkını?

Sen daha ne olmayı bekliyorsun?

Gökyüzünü göresin diye gözlerin, bir kelebek konsun diye ellerin verilmiş.

Eynine isteyip aldığın, ruhunu saracak mı? 

Görmeyi istediğin sevdiğin yanına oturacak mı taşıtında?

Hoş sohbet için almadıysan evini, duvarlara mı anlatacaksın kendini, hayallerini, deneyimlerini?

Nesin sen?

Aldıkça mutluluğu kaf dağında bulmaya çalışan tüketen mi, verdikçe çoğaldığını anlayan mı? 

İçine attıklarınla boğulmayı seçen mi, haykırdıklarınla nefes alan mısın?

Sen bedenin ile ruhunu birbirinden ayıran mı, yoksa ikisi ile kendini aramaya çıkan mısın? 

Hazzı bedenin parçalarında bulan mı yoksa gözlerinin derinliklerine bakarken hazdan uçan mısın? 

Karar senin ve yanında tuttuklarının…

Sahi sen yanında tutmak için mücadele verdiklerin mi yoksa yanında kalmak için türlü bahaneler bulanları birbirinden ayırmayacak kadar kendi evreninden kendini kovan mısın?

Görüp inanan mı, görmeden kendini inandırmak istediğin gerçek sandıkların mısın?

Bulunduğun yer içinde olduğun durumundur, ne zaman idrakınla buluşturacaksın orayı?

Kaçmaya çalıştığın kendin misin, yoksa ellerinle kendini ittiğin her yerinin nasır tuttuğunu sana benzeyenler mi söylesin?

Bunu bekleyecek kadar ömrünün olduğunu nereden biliyorsun sen?

Değerli okuyan geçmiş yalandır, geçmiş tozdur, gelecek de atıp tutan bir soytarıdır…

Zihninin seninle dalga geçişidir Gelecek!

Sahi; gelecek misin? Gelsene… Gel…

Geldiğinde anın değerini ne zaman konuşalım?

Taşınabilir cennetin ve sen, kimlerine yerin var?

Saydıkların kadar zenginsin…

Ve her şey elimizin altında, altın tepside sunulmaktadır…

Sınırların da sadece içindedir…

Sevgiler...

Instagram

Popüler İçerikler

Kadınların Kırmızı Ruj Sürerek "Çiftleşme" Mesajı Verdiğini İddia Eden Uzman
Kızılcık Şerbeti'nin Görkem'i Özge Özacar'dan Pembe'nin Osmanlı Tokadına Yanıt
Almanya’daki Saldırıyı Kim Yaptı? Noel Pazarı Saldırganının Kimliği ve Röportajı Ortaya Çıktı