Farkında mısınız, özü korunamayan, hafızası silinmiş kentler, tek tipleşen insanlar doğuruyor.
Küçük ölçekli bir Anadolu kentinde yıllık ortalama 6000 nüfusun şehir merkezlerine iç göç yaşadığı belirtiliyor. Şehirler büyüyor, yeni yeni binalar avmler sarıyor her yanı. Her gelen bir öncekinden şaşalı, bir öncekinden teknolojik ama hiçbiri bir Mağlova köprüsü değil (!). Köylerin boşalmışlığı, bunun altındaki nedenler de bu yazının konusu değil. Buradaki mevzu; kente gelen (kaçan) yeni kentlinin, eski kentliden kalma evleri mesken tutarken, eski kentlinin de sıfır binalara akın etmesiyle birlikte bina sanayisinin (!) oluşması. Ekonomik geliri yerinde olanlar ya da arsa sahibi olanlar birden çok daireye sahip olabiliyor ve bu daireleri de gelir kapısı ilan edebiliyor. Eski binaların elden geçirilmesi yerine yenilerinin yapılası için harcanan çılgın paralar, dairelerin satış ve dolayısıyla kira ücretlerinin kontrol edilemez düzeyde artmasına sebep oluyor. Kira öder gibi ev almak yerini, ev alır gibi kira ödemelere bırakıyor.
Haydi şapkalar önde düşünelim, bizim de ‘old town’larımız olsaaaa, bizim de yöreselimiz korunsaaaa, bizim de kullan at zihniyetimiz kullan koruya dönüşseeee, biz de ihtiyaçlarımızla isteklerimizi ayırmayı bilsekkk, bu koşar adım arkasından gittiğimiz yok oluşa karşı BİR ŞEY YAPMIŞ olmaz mıyız?
Instagram
Twitter
Facebook