Doğa Derneği Başkanı Dicle Tuba Kılıç, “1990’ların ikinci yarısında Türkiye’de sulak alanların korunması konusunda önemli adımlar atıldı. Sulak Alanları Koruma Yönetmeliği yayınlanarak pek çok alanın koruma sınırları çizildi, bölge halkı ile ortak çalışmalar yapıldı, yeni koruma alanları ilan edildi” dedi.
Kılıç, şöyle devam etti: “Ne var ki son beş yıl içerisinde alınan önlemlerin sulak alanlara yönelik tehditlerin çok gerisinde kaldığını görüyoruz. Sulak alanların ne yönde geliştiğini bize şüphesiz ki en iyi orada yaşayan canlılar anlatıyor. Türkiye’de sulak alanlara bağımlı hangi canlı grubuna bakarsanız bakın sayısının büyük hızla azaldığını görüyoruz. Pek çok türün nesli tümüyle tükenme noktasına geldi. Bunlar arasında turnalar gibi kültürümüzde önemli yeri olan kuşlardan, sadece Anadolu’ya özgü balıklara ve dikkuyruk gibi nesli tehlikedeki ördek türlerine kadar pek çok canlı yer alıyor. Bu canlılar sadece kendilerinin değil, topyekûn Anadolu’daki yaşam kalitesinin bir göstergesi. Sulak alanlar günü, tam da bunu anlatmak için 2 Şubat’ta tüm dünyada kutlanıyor.”
Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az.
yıllarıdr bilinçsiz yapılan barajlar ve bataklık kurutmaların sonucu bu, eskiden hatayın amik ovası ova değil gölmüş tarıma açılsın diye kurutulmuş, göller yöresinde daha çok göl var iken kurutulmuş, bugün bike burdur gölü etrafına bilinçsizce baraj yapılması yüzünden kurumaya devam ediyor kurudukça bir tuz çölü oluşuyor ve zamanla göle atılan atıklar da sular tamamen kuruyunca açığa çıkarsa rüzgarla saçılarak çevreye çok büyük zarar verecektir, iç su balıklarında da sudak balığı vs yabancı türler getirilerek tatlısu balık çeşitliliği mahvedildi bir de israil sazanı olarak bilinen havuz balığı atılarak sazan balıklarının kalitesi düşürüldü
iklim değişikliği mi? o ne la .