Duyduğunuzda 'Bu doğru değil miydi ya?' diyeceğiniz yanlış bilgileri derledik, keyifli okumalar!
Duyduğunuzda 'Bu doğru değil miydi ya?' diyeceğiniz yanlış bilgileri derledik, keyifli okumalar!
Çin Seddi’nin nerede olduğunu çok iyi bilen Çinli astronotlar bile dikkatli şekilde bakmalarına rağmen duvarın uzaydan görünmediğini söylemişlerdir.
Sadece birkaç metre genişlikte olduğu için 400 kilometre uzaklıktan Çin Seddi’ni görebilmek insan gözünün yapısına göre imkansızdır. Astronotların söylediğine göre uzaydan görülebilen insan yapımı şeyler ise şehir ışıkları barajlar ve havalimanlarıdır.
Bugüne kadar hep beş duyumuzun olduğunu öğrendik; duyma, görme, dokunma, tat alma ve koklama.
Ancak aslında insan vücudu bu beş duyudan çok fazlasını algılama yeteneğine sahiptir. Örneğin gözlerimiz kapalı olsa da vücudumuzun hangi pozisyonda durduğunu hissedebiliriz veya baş aşağıya da yatar pozisyonda duruyorsak iç kulağımızda bulunan algılayıcılar sayesinde bunu fark edebiliriz. Başka bir örnek vermek gerekirse acıkma, tuvalet ihtiyacı ve susama gibi daha birçok duyumuz vardır. Hatta zamanın geçtiğini hissedebilmemiz de bilim insanları tarafından bir duyu kabul edilmektedir.
Domateslerin genelde sebze olduğu sanılır çünkü çiğ yenen ve tatlı olan bitkilerin meyve olduğunu pişirilerek yenen ve tuzlu olan bitkilerin ise sebze olduğunu düşünürüz.
Ancak bu durum aslında böyle değildir. Bir besinin bitkinin tohumlarını taşıyor olması onu meyve yapar. Örneğin elma ağacının tohumları elma meyvesinin içinde bulunur. Bu durumda domates, biber, patlıcan ve salatalık gibi besinler de aslında meyvedir.
Birçok insan geçenlerde fotoğrafı ilk kez çekilen kara deliklerin gerçekten bir delik olduğunu düşünmektedir.
Ancak her zaman merak uyandırıcı bir konu olan kara delikler aslında delik falan değillerdir. Büyük kara delikler olağanüstü büyük kütleli yıldızların kendi içlerine çökmeleri ile oluşan gök cisimleridir. Kara deliklerin muazzam çekim kuvvetinden ışık bile kaçmadığı için siyah görünürler ve bu yüzden karadelik adını almışlardır.
Bir yerimiz paslı bir demirle yaralandığı zaman aklımıza ilk olarak tetanos hastalığı gelir. Eğer demir paslı değilse tetanos olmayacağımızı düşünürüz.
Ancak aslında durum hiç de böyle değildir çünkü tetanos hastalığının pasla hiçbir alakası yoktur. Tetanos hastalığına 'clostridium tetani” adı verilen bir bakteri neden olur bu bakteri genelde toprakta, hayvan salyasında ve gübre de bulunur. Tetanosun paslı demirden bulaşacağı algısı ise toprakla temas halinde olan demirlerin genelde paslanmış olması yüzünden oluşmuştur. Bu nedenle yaralanma halinde metalin paslı olup olmadığına bakılmaksızın tetanos aşısı olmakta fayda vardır.
Yaşamış en büyük dâhilerden biri olan Albert Einstein’ın matematik dersinde ne kadar başarısız olduğu söylenir.
Ancak Einstein botanik ve zooloji gibi derslerde başarısız olsa da matematikte hiç başarısız olmamıştır. 1935 yılında kendi sözleriyle matematikte hiç başarısız olmadığını ve integral gibi zor bir matematik konusunda bile son derece iyi olduğunu söylemiştir.
Uzaya koruyucu kıyafetler olmadan çıkarsak, vücudumuzun basınçtan patlayacağı söylentisini herkes duymuştur. Dünya ile uzay arasındaki basınç farkı bir atmosferdir ve bu basınç vücudumuzu patlatmak için yeterli değildir. Çünkü derimiz bir atmosfer basıncına dayanabilecek kadar esnektir.
Ancak bu durum şişmeyeceğimiz anlamına gelmez. Uzaya koruyucu kıyafet olmadan çıkarsak, kanımızda çözünmüş halde bulunan gazlar açığa çıkar ve balon gibi şişeriz. Bunula birlikte sadece birkaç dakika içerisinde oksijen yokluğundan beynimiz çalışmayı durdurur ve organlarımız iflas eder.
Bukalemunların biner kamuflaj ustası olduklarını ve derinin rengini bulundukları ortama göre değiştirdiklerini herkes bilir.
Ancak gerçekte bukalemunlar renklerini kamufle olup avcılardan saklamak için değiştirmezler. Bukalemunların renk değiştirme nedenlerinden biri etraftaki diğer bukalemunlara mesaj göndermektir. Örneğin bukalemunlar kızgınlıklarını belli etmek için daha keskin renklere bürünürler veya bir dişiyi etkilemek isteyen erkek bukalemun derisini renkten renge çevirerek adeta gövde gösterisi yapar.
Demir denince akla ilk önce ıspanak gelir.
Ancak bu söylenti 1870 yılında Alman bir kimyagerin ıspanağın içindeki demir miktarını ölçerken hata yapması yüzünden çıkmıştır. Ispanak yiyince güçlenen Temel Reis çizgi filminin de etkisiyle ıspanağın bolca demir içerdiği söylentisi böylelikle yayılmaya devam etmiştir.
Beynimizin sadece yüzde onunu kullanabileceğimizi, eğer yüzde yüzünü kullanabilseydik ışınlanmak ve uçmak da dahil birçok şey yapabileceğimiz yıllardan beri söylenir.
Ancak gelişmiş görüntüleme teknikleri sayesinde beynimizin tüm bölümlerini kullanabildiğimiz anlaşılmıştır. Bu söylentinin ortaya çıkma nedeni herhangi bir anda beynimizin ortalama yüzde onunu kullanmamızdan dolayıdır. Yani beynimizin aslında tümünü kullanabiliyoruz ancak hepsini aynı anda kullanmamız mümkün değil. Tıpkı vücudumuzdaki tüm kasları çalıştırabildiğimiz ancak hepsini aynı anda çalıştırmamızın mümkün olmadığı gibi.
Birçok kişi havuç yemenin özellikle geceleri karanlıkta daha iyi görmeyi sağladığını düşünür.
Bu bilgi İkinci Dünya savaşında İngilizler tarafından, Alman hava kuvvetlerini kandırmak için uydurulmuştur. İngilizler gece karanlığında Alman uçaklarını tespit edebilmek için bir radar sistemi geliştirdiler ve bu radar sisteminden Almanların haberi olmaması için de uçakları karanlıkta tespit edebilmelerini havuç yemelerine bağladılar. Bu yanlış bilgi zamanla tüm Avrupa'ya yayıldı ve herkesin inandığı bir efsaneye dönüştü.
Ancak havuçta bulunan beta karoten adlı madde gözleri beslese de karanlıkta daha iyi görmeyi sağlamamaktadır.
Boğa güreşlerinde görmeye alışık olduğumuz bir manzara vardır; matador elindeki kırmızı pelerini sallar ve boğa kırmızı renkten nefret ettiği için sinirlenip matadora saldırır.
Ancak gerçekte durum pek böyle değildir. Boğalar renk körüdür ve kırmızı rengi ayırt edemezler. Bu aslında pelerinin rengine değil matadorun pelerini sürekli sallayıp, dalgalandırmasına sinirlendiği içindir.
Günde en az 3 litre su içmenin daha sağlıklı olmayı sağlayacağı söylenir ama bu iddiayı kanıtlayan bilimsel bir çalışma yoktur.
Vücudumuzun dörtte üçü sudan oluşur ve hayati fonksiyonlarımızın devam etmesi için su olmazsa olmazdır. Bu yüzden vücudumuzun suya ihtiyacı varsa beynimiz susama hissi oluşturarak su içmenizi sağlar. Yani suya ihtiyacımız varsa zaten susamış oluruz ve fazladan birkaç litre su içmek o kadar da gerekli değildir. Ayrıca her insanın su ihtiyacı farklıdır. Bu yüzden 3 litre gibi bir rakam vermek herkes için geçerli değildir. Ancak yine de uzun süre susuz kalmamaya dikkat etmek sağlığımız açısından önemlidir.
Dünyamız Güneş'in etrafında elips şeklinde bir yörüngede döner ve bu yörüngenin şeklinden dolayı yıl içinde dünya ve güneş arasındaki uzaklık yaklaşık 5 milyon kilometre azalıp artar. Yani bir santim değil 5000000 kilometre uzaklık değişimi bile yanmamıza neden olmaz. Çünkü Güneş Dünya’yı ışınları sayesinde ısıtır bu ışınlar ışık hızıyla hareket ettiği için uzaklık o kadar da önemli değildir.
Tıraş olmanın sakalların daha gür çıkmasına neden olacağına dair bir bilgi vardır. Ancak bunun arkasında hiçbir bilimsel kanıt yoktur.
Tıraş olduğumuzda sadece derinin dışında kalan kılları kesmiş oluruz. Bu da kılların daha gür çıkmasını sağlamaz.
Yeni bir şeyler öğrenirim umuduyla açtım da yine hep aynı şeyler. Bir eksi de benden...
14.de teknik bir hata var güneş ve içindeki maddeler çekirdekte nükleer fuzyonu oluşturur bu da ışık ve ısıyı Eğer bu durumda sadece ışığı baz alırsak sıcaklık farkı belli bir derecede kalır fakat hem ısı hem de gerçekleşecek termodinamik reaksiyonlar yüzünden herşey yanar ve paramparça olur.
Yusuf Güney den özenip uzaya astral seyahat yaptığım esnada Çin sedddini gördüm. O tezini çürüdü.