Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

Darbeye karşı çıkmak, demokrat yurttaşın görevidir.

O çocukları linç eden sürü, demokrat yurttaş değildir…

‘Gezi’ yazı dizisine, zorunlu bir ara. Ama ara verirken ve asıl konuya geçerken, yine de değinmeden geçmemeli: Gezi, iktidar ve karşıtları tarafından anlaşılabilseydi, herhalde bu darbe girişimi olmazdı…

Böylesi karmaşa zamanlarında, her şey birbirine girmişken olup biteni layıkıyla kavramak mümkün değil. Türkiye’nin yaşadığı kabus gecesi, günü ve sonrası üzerine yıllarca yazılıp çizilecek. Zaman geçtikçe yeni bilgiler, belgeler çıkacak. Şimdilik sağlıklı bir değerlendirme yapabilecek verilere de, bizleri adam akıllı aydınlatacak özgür basına da sahip değiliz. Ancak şu aşamada da bir iki satır karalanabilir.Umursadıkları demokratik hukuk devleti değil

‘Askeri vesayet bitti’ propagandasının zırva olduğunu defalarca yazdık.

Türk Silahlı Kuvvet-leri’ndeki (TSK) Gülen cemaati yanlısı bir grubun gerçekleştirmeye çalıştığı “darbe girişimi”nin başarısızlıkla sonuçlanması Türkiye’nin demokrasi sınavında önemli bir köşe taşı oldu.

Başarısız darbe girişiminin ardından TSK’da halen kritik göreve bulunan çok sayıda general, amiral, subay, astsubay, uzman çavuşlar ve erat gözaltına alındı.

Cuntanın devreye koyduğu darbe planının gerekçesi yanıtı merak edilen, en önemli soruların başında geliyor.

Bu konuda, kısa süre önce İzmir’de gerçekleştirilen “askeri casusluk kumpas” soruşturmasını, 15 Temmuz gecesi yaşananlarla birlikte yeniden değerlendirmek gerekiyor.

Geçmiş kâbusların geri gelmesi gibi, korkunç bir geceydi. Aklı hâlâ bu yollara yatanlara lanet olsun! Ama Türkiye genel olarak iyi bir sınav verdi, her kesimden insan bu rezalete karşı durmakta tereddüt etmedi. Neydi, kim planladı, nasıl bu noktaya geldi bilemem ama, ama umarım böylece askeri darbeler devri bu sefer gerçekten tarihin çöplüğüne atılmış olsun. Yine de bedeli ağır oldu, korkunç görüntülere tanık olduk, masum insanlar hayatını kaybetti. Yine umarım ardından sivil darbe gelmesin, bu lanetli olay demokrasi zemininin pekişmesine vesile olsun. 

Tam da bu nedenle, bundan sonrası çok önemli. Bu lanetli tecrübeden alınması gereken ders; sahiden demokrasinin değerini kavramak, ne kadar farklı anlayışlara, fikirlere sahip olursak olalım, böylesi lanetli işlere karşı ortak karşı durma azmi olmalı. Doğrusu, ilk tepki, iktidarı destekleyenlerin, kendilerini temsil edenlere, seçilmişlerine sahip çıkmaları şeklinde tezahür etti, bundan sonra en doğrusu, hep birlikte ülkemize, demokrasiye, hakka, hukuka sahip çıkmak olacak.

Gülen şebekesini çökertme konusundaki kararlılık sürdürülürken, ülke genelinde bir uzlaşma süreci başlatmak için adımlar da atılmalı. Şer olarak başlayan bu olaydan bir hayır çıkarılmalı.

Türkiye bu girişimi çok iyi biliyor. Bu sahneleri tanıyor. Ülke, geçmişte yaşanmış her bir darbenin - 1960, 1971-1973, 1980 ve 1997 - sonuçlarını ve acılarını gayet iyi hatırlıyor. Yaralar insanların zihninde hâlâ taze.

Herkesin bildiği tek bir şey varsa o da küçük bir grup darbeci ve işbirlikçileri hariç kimsenin bu darbelerden muzaffer çıkmadığı. Geçmişte yönetimin asker tarafından ele geçirilmesine destek vermiş kesimler bile darbelerin şiddetini en ağır biçimde yaşadı. Darbeler, acılara neden oldu, insanların hayatlarını tüketti ve geleceği kararttı.

İşte bu yüzden, ordu içerisinden Türkiye'de terör örgütü olarak kabul edilen, Fethullan Gülen liderliğindeki Gülen Hareketine bağlı olduğu düşünülen bir grup, demokratik yollardan seçilmiş hükümet karşı darbe yapmaya kalkışınca, meclisteki tüm partiler ve halkın tüm kesimleri buna karşı çıktı.

Darbenin 27 Mayıs'ı, 12 Mart'ı, 12 Eylül'ü, 28 Şubat'ı vardı.

Demokrasimizin de 27 Nisan e-muhtırasını geri çeviren iradesi 15 Temmuz demokrasi zaferi oldu.

Demokrasiden darbeye, darbeden demokrasiye geçiş sürecinin yaşandığı ‘o gece’nin üzerindeki sis perdesi aralanmaya başladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, askerin içinde bazı kıpırdanmalar olduğu haberini aldığı anda Genelkurmay Başkanı Org. Hulusi Akar’ı arıyor ama ulaşamıyor.

Erdoğan, 27 Nisan e-muhtırası haberleri kulağına geldiğinde de Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt’ı birkaç defa aramış, ancak görüşememişti.

Büyükanıt 28 Nisan sabahı geri dönüş yapmış, “Telefonla ulaşılamayan bir yerdeydim” demişti.

Cumhurbaşkanı bunun üzerine MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı ve Başbakan Binali Yıldırım’ı arıyor.

Ankara'nın 35 km kuzeybatısında bulunan Akıncı Hava Üssü'nün eski adı 'Mürted Hava Üssü' idi. 

1402 Ankara Savaşı sırasında Timur'un ordusundan kaçan bir grup Osmanlı askeri bu bölgede aynı orduya tabi askerlerle çatışmaya girmiş, büyük bir kıyım ortaya çıkmış. 

İslami literatürde dinden çıkan kişiler için kullanılan 'mürted' kelimesi daha sonra bu bölgenin ismi haline gelmiş. 

614 sene sonra, eğer o vakte kadar kıyamet kopmamış olursa, eski adı Mürted olan Akıncı Hava Üssü, ülkesine halkına ihanet eden, komutanlarının başına silah dayayıp, rehin alıp işkence yapan, Kızılay'da halkını Cobra helikopteriyle taradıktan sonra Yunanistan'a sığınan korkak ve ahlak yoksunu mensuplarıyla hatırlanacak. 

ERDOĞAN'IN YAVERİ DE CUNTANIN ELEMANI ÇIKTI

Türkiye çok ciddi, büyük bir bela atlattı.

Türkiye’deki rejimin resmi adı “çok partili parlamenter demokratik sistem” olarak biliniyor. 1946’da başlayan “çok partili” dönem fiili olarak ise başka türlü uygulandı:

-Çok darbeli parlamenter sistem!

Bu rejimin içinde hem çok sayıda parti, hem parlamento, hem de bolca askeri darbe vardı!

2000’li yıllara başladığımızda ise kimse eskisi kadar karamsar değildi. Hele 27 Nisan 2007 e-muhtırası da geçildikten sonra “bir daha asla askeri darbe olmaz” deniliyordu.

Ama 15 Temmuz 2016 gecesi şimdiye kadar yaşanan bütün askeri darbelerin en kanlısı yaşandı.

Ancak darbe başarıya ulaşamadı!

Temmuz darbesiyle ilgili olarak yeterli bilgiler yok. Sadece yaşananlara ilişkin gelişmeleri biliyoruz.

Bunlar üzerinden bir değerlendirme yapabiliriz.

En başta da ÖDP Genel Başkanı Alper Taş’ın tespitlerini görebiliriz:

-Uzun zamandır çatışan devlet içi güçlerin kavgasından demokratik bir Türkiye doğmaz!

Darbe girişiminin açıklanamayan yanları var.

Girişim, tutarsızlıklar ileri sürülerek tartışılıyor; kimin yaptığı, kimin yaptırdığı, nasıl planlanıp geliştiğini uzun zaman konuşacağız.

Tartışmaları artıran, çok sayıda Yargıtay ve Danıştay üyesi, çok sayıda yargıç ve savcı hakkında alınan kararların aynı günlere rastlamasıdır.

140 Yargıtay, 48 Danıştay üyesi hakkında gözaltı kararı olduğu bildirilmiştir. Açığa alınan hâkim ve savcı sayısı ise 2500’den fazladır.

İdari ve adli yargıda hâkim ve savcı sayısı toplam 14 bin 750 kadardır. Gözaltına alınan ve meslekten çıkarılanlar, tüm yargı mesleği mensuplarının beşte biri.

Girişimle doğrudan ilgili ordu mensubu sayısı da ürperticidir. Gözaltına alınan general sayısı, toplam general sayısının onda birinden fazla! Bir çocuğun askeri liseden başlayan, harp okulu, akademi eğitimi; mesleğin her basamağında yükselmeleri, kadro elemeleri… teğmenlikten albaylığa yükselmek; sonra albaylıktan orgeneralliğe giden yıllar her başlayanın bitirebileceği imtihan değildir!

15 Temmuz gecesi bir darbe girişimi, bir isyan ve aslında sivillere yönelik tarihinin en büyük terör saldırılarından birine tanıklık eden Türkiye büyük bir demokrasi sınavından geçti. Önce somut bir gerçek: Demokratik olmayan yollarla iş başına gelen en iyi askeri yönetim bile seçilmişlerin en kötü yönetiminden daha kötüdür. 15 Temmuz gecesi cuntanın koyduğu sokağa çıkma yasağına rağmen sokaklara dökülen binlerce vatandaş da bu gerçeğin bilincinde olduğunu gösterdi ve şu mesajı verdi: Seçimle gelen seçimle gider.

Rakamlara gelince, tankların, ağır zırhlı araçların, daha da kötüsü taarruz helikopterleri ve savaş uçaklarının başta başkent ve ülkenin en büyük kenti İstanbul’da sivil halka karşı kullanıldığı darbe girişimde 161 kişi hayatını kaybetti, 1440 kişi yaralandı ve muhtelif rütbelerden 2839 asker -çoğu zorunlu askerliğini yapan er- gözaltına alındı.

Ülkenin yakın tarihini iyi kötü bilen, darbelere tanıklık etmiş aklı başında olan hiç kimsenin arkasında durup destek olmayacağı sersemce bir girişime tanıklık ettik. Amaçlarının ne olduğu uzun süre tam anlaşılamayacak bir grup maceracının masum insanların kanıyla sulanan girişimi, Türkiye'nin dengelerinin sarsılmasına neden oldu.

Bu ülke demokratik standartları sağlamlaştıramamış, hukukun üstünlüğü ilkesini sağlayamamış, sağlıklı ve güçlü bir sivil toplum geliştirmemişse, bunun tek sorumlusu tekçi devlet anlayışı kadar, ardı ardına yaşanan askeri darbelerdir.

Darbeler bu ülkenin özgürlükçü gelişim serüvenine engeller çıkarmış, insan hakları ihlallerini sıradanlaştırmış ve yargıyı gücün esiri haline getirmiştir. Memleketi kurtarmak için yola çıkan her asker, ülkeyi uzun vadede bir batağa sürüklemiştir.

15 Temmuz ayaklanması başarıya ulaşsa, bu darbenin en ağır bedelini yine demokrat kesimler, Kürtler, Aleviler ve Müslümanlar ödeyecekti.

Popüler İçerikler

Çanakkale'de AK Partili Belediyenin Tepki Çeken Atatürk Afişi Kaldırıldı!
"Bana Bilmediğim Bir Şey Söyle" Akımına Gelen Tıkanan Muhabbeti Açmalık Bilgiler
18 Yaşındaki Şampiyon Balerin Eylül Sıla Ilgaz, Aile Evindeki Odasında Ölü Bulundu