Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

Kısa adı Sadat A.Ş. Türk Ticaret Kanunu’na göre kurulmuş bir şirket. 

Kendilerini “uluslararası savunma ve danışmanlık alanında danışmanlık ve askeri eğitim veren ilk ve tek şirkettir” diye tanımlıyorlar. Özel harpçi emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi’nin, 2012’de kurduğu şirketin, zengin bir de danışman kadrosu var. 

Üsküdar Üniversitesi kurucu rektörü Prof. Nevzat Tarhan mesela. Şirkete psikoloik savaş alanında danışmanlık hizmeti veriyormuş. 

Ekonomi danışmanı Prof. Mehmet Zelka da öyle. O da aynı üniversitenin rektör yardımcısı. 

Şirketi sıra dışı kılan, açıkça ilan ettikleri faaliyet alanları. Silah sanayiinin hoşlanmayacağı deyimle öldürme dersi satıyorlar. Peki, “Üniversite öğrencisi yetiştirirken, ölümü değil yaşamı bir değer olarak kabul ettiğini varsaydığımız hocalara ne danışıyor olabilir bu şirket” diye soracak olursanız, orasını bilmiyorum.

Bugün Nuray Babacan'ın haberini dikkatle okumak lazım.

Anayasa Komisyonu Başkanı Mustafa Şentop demiş ki 'Olmayacak başkanlıktansa, olacak partili cumhurbaşkanını tercih ederiz'.

'Olmayacak, gerçekleşmeyecek başkanlık'...

Bunu söyleyen ne CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, ne MHP lideri Devlet Bahçeli, ne de HDP eş-başkanı Selahattin Demirtaş. Bu açıdan dikkat çekici, önemli bir ifade.

Şentop ayrıca AK Parti'nin yeni anayasa taslağı yazım komitesi üyesi. Yani, bu adeta kabulleniş sözlerini Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın iradesine rağmen söylediğini düşünmemiz için bir neden yok.

Toptaş ayrıca anayasa taslağının -nihayet- hazır olduğunu, 'küçük rötuşlarla' on güne kadar Meclis'e sunulabileceğini de söylemiş.

O 'küçük rötuşlar' ifadesine bir mim koyun.

İktidar “Dostlarımızın sayısını artırıp, düşmanlarımızın sayısını azaltacağız”diyerek bir dizi politika uyguluyor.

Bu amaçla önce İsrail ile barıştılar. Ardından Rusya. Sırada Mısır var.

İsrail, Rusya, Mısır derken, Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök “Madem İsrail’le bile barışmakta sakınca görmüyorsunuz, bizimle niye barışmıyorsunuz ki…” diyerek “iktidardan kendilerine de barış eli uzatmasını” istedi.

Böyle düşünen sadece Özkök değil. Tayyip Erdoğan onlarla barışsa bütün sorunları bitecekmiş gibi bir hava hakim Doğan Grubu’na.

Yazarların bu tutumu patronları ne kadar bağlıyor bilmiyorum.

Fakat genel olarak grubun yayın politikasına bakılırsa iktidara yapılan ‘barış’ çağrılarından pek rahatsız değiller.

MHP’deki kaosun ilk raundunda muhalifler tüzük kurultayı ve gitti, gidiyor açıklamalarıyla Devlet Bahçeli’yi hayli sendeletti ama yargı kararıyla seçimli kurultay yapılamayınca düşüremedi. Yani Bahçeli’nin dediği çıktı ve tekrar başa dönüldü. Ancak bu MHP’de kaos bitti anlamına gelmiyor. Çünkü muhalifler aynı yöntemi bu kez daha fazla imza(geçen sefer 543 idi)toplayarak izleme ve düşürme, buna karşın Bahçeli de yine disiplin soruşturmalarıyla ihraç kartını açma konusunda kararlı. O nedenle de muhalif başkan adaylarının bugünkü toplantısıyla yeni bir mücadele dönemi ya da MHP’deki kaosun ikinci raundu başlıyor. Muhalefetin hedefi bir hafta içinde imzaları toplamak. Dolayısıyla da MHP’yle ilgilenen herkesin kafasında şu sorular var:

Olağanüstü kurultay için delegelerden 700’ün üzerinde imza toplanır mı? Bahçeli başkan adaylarını disiplin soruşturmalarıyla devre dışı bırakır mı? Böyle bir durum delegelerden toplanacak imza sayısını etkiler mi?

2010 yılında 3 arkadaş hac yolculuğuna çıktık. Arefe günü sabah namazı öncesinde Arafat'a vasıl olduk.

“Hac'da şahit olduğunuz olumsuzlukları hemen unutun, kimseyle paylaşmayın” diye tavsiye ederler. Yaşadıklarımız münferit, istisnai olaylar olsa, hemen oracıkta unuturduk; ancak o küçücük hadiseler, İslam coğrafyasının, Müslümanların, ümmetin ruh halini yansıtan, karşı karşıya kaldığımız bütün problemlerin kaynağını izah eden hadiselerdi.

İlk hayal kırıklığını Arafat'ta yaşadık. Milyonlarca Müslüman aynı anda aynı vadide buluşmuşlardı. Hepsi Kabe'ye yönelmiş, dillerinde aynı ayetler, aynı dualarla, “Lebbeyk” sadalarıyla ibadet ediyorlardı. Ancak, tanışıp kaynaşmaları gereken Müslümanlar, ülke ülke, kabile kabile, kavim kavim birbirlerinden ayrılmış, hatta mezheplere, tarikatlara, cemaatlere bölünmüş, birbirlerine karışmasınlar diye aralarına tel örgüler çekilmişti.

Recep Tayyip Erdoğan ve AKP, dış politikada bir türlü “genel trendi” tutturamıyor;

Son örnek Rusya ile ilişkiler.

Türkiye, yaklaşık 6 ay boyunca, düşürülen Rus uçağı nedeniyle Rusya'yla “kanlı-bıçaklı” hale geldi.

Sonunda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Rusya'dan resmen özür dilemesiyle, kriz aşıldı; Ankara-Moskova ilişkilerinde gerginlik yerini yeniden işbirliğine bıraktı.

Ancak ilginçtir, tam Ankara-Rusya ile ilişkileri düzeltmişken, Türkiye'nin de üyesi olduğu NATO'dan çok önemli bir hamle geldi;

NATO, Ukrayna'nın işgaliyle somutlaşan Rus tehlikesine karşı “aktif” önlemler almaya karar verdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da katıldığı, ancak Türkiye'de sonuçları hemen hemen hiç konuşulmayan Varşova'daki NATO zirvesinde bakın ne kararlar alındı;

*NATO, Polonya, Litvanya, Letonya ve Estonya'ya çokuluslu acil müdahale birlikleri yerleştirmeyi kararlaştırdı.

Geçen cuma günü yayımlanan yazımı şöyle bitirmiştim:

“Evet, Sayın Erdoğan seçilmiş bir cumhurbaşkanıdır. Ancak seçildiği an, Anayasa’nın açık hükümlerini yok saymış, gelişen siyasal olayları yozlaştırmış, seçim kanunlarının ilkelerini bertaraf etmiş, memleketini demokratik seçimlerden de mahrum bırakmıştır.'

...

'Yurttaş olarak hiçbir şey  değişmeden seçim sonucu olarak açıklanacak gayri meşru ilanları tanımayacağımı açıkça beyan ediyorum. Seçim oyununda ne oy veririm, ne de sonuçlarına saygı gösteririm.”

Yazıya tepkileri özetledikten sonra görüşümü yazacağım.

Sosyal medyanın imkanıyla küfür edenler var; önce onları yok sayıyorum.

Türkiye’de her açıdan laçka bir rejimin en mahir olduğu mevzu, suyu bulandırıp balık avlamak. Son vakamız Suriyelilere vatandaşlık. Komşu ülkenin evini başına yıkan politikaların baş müsebbibleri, dış politikada şantaj aracı yaptıkları sığınmacıları iç siyasette de başta demografik değişim ve iskân yoluyla seçmen yaratma ve başkanlık emelli ajandaları için kullanışlı kılma derdindeler. 

***

Suriye savaşının taşıdığı 3 milyona yakın sığınmacı üzerinden ‘vatandaşlık’ söyleminin tartışma yaratmaması imkânsız. Kitlesel göç dünyanın hiçbir yerinde hayra alamet değildir. Hiçbir ülke “yolgeçen hanı” mantığıyla hareket edemez. Oysa bizdeki süreç 2011 yazında başlatılan “açık sınır” politikası ile bir yandan savaşı körükleyecek askeri kamplarla, diğer yandan sivil kamp promosyonlarıyla yürütüldü. BM ve uluslararası kuruluşlar mümkün olduğunca az müdahil edildi.

Türkiye'de hayvancılık dört yıl önce ilk büyük krizi yaşadığında, Fransa’dan binlerce canlı koyun ithalatı yapıldı. France ve Charollais türü canlı koyunların ithalatına ödenen milyar dolarlarla Fransız besiciler zengin edilirken, Türkiye’deki et açığı kapatılarak yükselen et fiyatları dizginlendi. O dönemde Tayyip Erdoğan’ın başbakanlığındaki AKP hükümetinde Tarım ve Hayvancılık Bakanı olan Mehdi Eker’e 2012’de “tarıma sağladığı destekler ve başarıları” nedeniyle Fransa hükümeti tarafından şövalye nişanı verildi.

Eski bakana verilen şövalye nişanına rağmen Türkiye’de hayvancılık bir türlü toparlanamadı ve sık sık ortaya çıkan et açığı yine ithalatla kapatıldı. Son olarak, mayıs ayında bir kez daha yarım milyondan fazla büyükbaş ve küçükbaş hayvan ithalatı için karar alındı ve ilk kez Buffalo ithalatına kapı açıldı.

Artırılmış gerçeklik uygulamalarını son dönemlerde hemen her alanda duyuyoruz. 1995-2005 yılları arasında tüm dünyada büyük bir hayran kitlesi edinen, benim çocukluğumun, yazıyı okuyan kimi insanların ise gençliklerinin büyük bir kısmını kaplayan Pokemon da, artırılmış gerçeklik teknolojisi kullanılarak akıllı telefonlarımızla birlikte tekrar hayatımıza girmiş durumda.

Oyun şu anda resmi olarak sadece ABD, Avustralya ve Yeni Zelanda’da yaşayanlar tarafından indiriliyor olsa da, Temmuz sonunda Türkiye’de de kullanıma sunulacak. Ancak birkaç alternatif yöntemle şimdiden indirip oynamak mümkün. İndirmeden önce de şu uyarıyı yapmakta fayda görüyorum. Sadece bu oyunu değil, resmi olarak kullanıma sunulmamış herhangi bir uygulamayı indirmek akıllı telefonlarımızda ciddi sorunlara yol açabiliyor. Bu yüzden benim tavsiyem ay sonunu bekleyip oyunu teknik bir risk almadan oynamanız.

Popüler İçerikler

Çok mu Çok İddialıyız? Brad Pitt'ten Daha İyi Oyuncu Olduğunu Söyleyen İlker Aksum Dillere Fena Düştü!
Arzu Sabancı'nın "A" Harfli Ekmeğini Kesen Çalışanın 1 Mayısını Kutlayarak Hepimizi Güldüren Kullanıcı
Avukatı Doğruladı: Tutukluluğunun Devam Etmesini Kaldıramayan Dilan Polat İntihara Kalkıştı!