Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

Bu iktidar, anayasaya bir ay önce geçici 20. maddeyi eklememiş olsa...

Hakkında istediği kadar, hakaret davasından kaynaklanmış tazminat kararı olsun.

Hiç, bir savcının telefon talimatıyla, bir milletvekilini, bindiği uçaktan indirebileceğine aklınız kesiyor mu?

Sadece dört oturum.

İkisi, tekme tokat Anayasa Komisyonu, ikisi de genel kurul; hepi topu dört oturumda halloldu iş, unutmayalım. AKP iktidarının, milletvekili dokunulmazlıklarını, bunca aceleyle kaldırmasının nedenlerinden biri buydu: “ Usul hatası ” demeyi mümkün kılabilecek bulanık bir zemini el altında hazır tutmak.

Suriyeliler’e vatandaşlık tartışması, anlamsız yerlere doğru uzuyor. Bu konuda ortaya konan söylem aralığı, ’insanlık’ ile ‘faşizm’ arasındaki geniş koridor kadar..

Önce itirazları sıralayalım bir bir..

Bakalım millet neye isyan ediyormuş..

1) Suriyeliler yüzünden ahırdan bozma odalara ev sahipleri 1.000 TL kira almaya başladı

2) Daha ucuza çalışan Suriyeliyi tercih eden işveren, hakettiğimiz parayı vermemeye başladı.

3) Serserilik yapan Suriyeli gençler yüzünden mahallede huzur kalmadı

4) Suriyeli çocuklar dilencilik yapıyor.

AK Parti’ye yakın yazarların gündemini uzun süredir “mahalleye dışarıdan gelenler” oluşturuyor. Neresinin dışarı, neresinin içeri olduğunu tam olarak tarif edemeseler de şikayet ettikleri konu yine de anlaşılmaz değil; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı destekleyenlerin illâ da dindar mahalleden yetişmiş olmaları gerektiğini savunuyorlar. “Erdoğancı” olmak için “mahalle locası”ndan onay ve sertifika şartı koşuyorlar.

Mahalle milliyetçiliğinin kuşkusuz siyasi bir arkaplanı var. Dindarlar, uzun süre siyasal sistemden dışlandıkları gibi kamu hayatının döndüğü mahalleye girmelerine de izin verilmedi. Eski Türkiye birbirleri arasına görünmeyen hudutlar çekilmiş, birbirine düşman mahallelere ayrılarak kolayca yönetilen, dışta Batı’ya bağımlı içte Batı yanlısı zümrelerin vesayeti altında tutulan bir ülkeydi.

Buldukları çözüm yine beton. Atatürk Havalimanı'nı 80 kişilik Özel TİM koruyacak ve etrafına beton duvar örülecek.

Beton: IŞİD durdurucu.

Beton: PKK caydırıcı.

Beton: Terör kovucu.

Beton: Cihatçı defedici.

Beton, çözüm olacak.

Eski havalimanları ile yeni yapılmakta olanlar da dört yandan çok yüksek beton duvarla kaplanacak! Şimdi “Hapishane Havaalanı Modeli”ne geçilecekmiş. Böylece Atatürk Havalimanı'nda “güvenlik zafiyeti ve istihbarat perişanlığından” doğan 50'ye yakın insanın hayatını yitirmesinin suçu “betonsuz düşünmeye” bağlanacak.

Geleceğin tarihçileri bugünleri yazarken sanıyorum ki 29 Haziran 2016 tarihli şu açıklamaya ayrı bir sayfa açacaklardır: “Uluslararası bazda bir adım atıyoruz. Siz kalkıp da Türkiye’den böyle bir insani yardımı götürmek için günün başbakanına mı sordunuz? Biz zaten oraya gerekli yardımı Gazze’ye bugüne kadar hep yaptık yapıyoruz.”

Bu açıklama, her şeyden önce İslamcılığın “Filistin davası”nın mahiyetini bir kez daha ortaya koymuştur. Filistin direnişinin taşıyıcılığını sol-seküler güçlerin yaptığı uzun yıllar boyunca Filistin’e gözleri kapalı olan İslamcılar, ne zaman ki Hamas kurulup İslami bir güç devreye girmiş, ancak o zaman Filistin diye bir sorunun varlığını keşfetmişlerdir. O zamandan bu zamana ise meseleye bir propaganda aracı olarak bakmanın ötesine gitmemişler, başından beri taşıdıkları Amerikancı karakter nedeniyle de İsrail ile iyi geçinmeye, ilişkileri kapalı kapılar ardında yürütmeye ve sağlam tutmaya özen göstermişlerdir.

Mülteciler..

Ya denizlerde ölüdürler; ya sandıklarda oy; ya da bütçelerde yük.

Bir savaştan kaçıyor olmaları ve o savaşın tekmesiyle başka insanların yaşadığı topraklara savrulmaları sadece gerçeği yeniden kurgulayan sanatı ilgilendirir.

Onlarla ilgili şiirler yazabiliriz, fotoğraflar, filmler çekebiliriz, romanlar, hikâyeler kurgulayabiliriz.

Ama iş saf gerçekliğe gelince...

Onlar insan olmaktan çıkarlar ve bir sayı olarak hayatın merkezine kurulurlar.

Savaş zengini olmaktan zerre utanmayan ve başkasının acısından nemalanıp kendine kâr çıkarmaya çalışan, her türlü gerçeği çarpıtan ve tüm başarısızlıklarını başarıymış gibi sunmayı kurnazlık sanan iktidarın son bombası Suriyeli mültecilere vatandaşlık vaadi.

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) tarafından yayımlanan yeni bir araştırma raporuna göre, pek çok ülkede bölgesel eşitsizlikler giderek kötüleşiyor. Avrupa Bölgeler Komitesinin 118. oturumunda sunulan raporda, araştırma kapsamındaki çok sayıda ülkede konut, güvenlik ve hava kalitesinde bölgesel farklılıkların artmış olduğunun da altı çiziliyor.

OECD’nin “Regions at a Glance 2016” başlıklı raporuna göre, birçok ülkede eğitim ve internet erişiminde bölgeler arasındaki uçurum kapatılmaya çalışılıyor. Buna karşılık, kişi başına GSYİH, harcanabilir gelir, güvenlik ve hava kirliliğinde farklılıkların büyümesinin önüne geçilebilmiş değil.

Raporda, 34 OECD ülkesi ile Brezilya, Çin, Kolombiya, Hindistan, Litvanya, Letonya, Peru, Rusya ve Güney Afrika’nın da içinde bulunduğu 40’dan fazla ülkeye ait yerel düzeyde göstergeler incelenmiş.

TBMM’de kabul edilen bir yasa ile Yargıtay ve Danıştay üyelerinin görevine son verilecek. Yargıtay ve Danıştay başkanları, daire başkanları, başsavcı ve vekilleri yasanın kapsamı dışında. Onlara dokunulmayacak.

İstisnalar dışında tüm Yargıtay ve Danıştay üyelerinin görevlerine bir yasa ile son verilmesi anayasada öngörülen yargıç ve savcı teminatıyla ve yargı bağımsızlığı ile bağdaşmıyor.

Yargı bağımsızlığı demokrasinin temel taşı. Bağımsız bir yargı yoksa hukuk devletinden de, güçler ayrılığından da söz edilemez. Bağımsız bir yargı yoksa temel hak ve özgürlüklerin de hiçbir güvencesi yok demektir. Dolayısıyla insan hakları kâğıt üzerinde kalmaya mahkûmdur.

Yargı bağımsızlığının en temel ilkelerinden biri, yargıçların görev süreleri dolmadan görevlerine son verilmemesi.

Erdoğan, İstanbul Atatürk Havalimanı'ndaki IŞİD saldırısıyla ilgili olarak, teröristlerin arasında Dağıstanlıların falan olduğunu söylemiş. Terörle mücadelenin kararlılıkla devam edeceğini de eklemiş. Bugüne kadar yaptıkları ve söyledikleri arasındaki derin çelişkinin bir başka örneği. Erdoğan, gerek dönemin Başbakanı olarak, gerekse Cumhurbaşkanı olarak bu adamların Türkiye'de üslenmesine, örgütlenmesine, elini kolunu sallayarak Suriye'ye gidip gelmesine destek oldu.

O yetmedi, bu adamlar bu topraklarda dilediği gibi örgütlendi, AKP'nin gözetimi altında eleman devşirdi, Kürtlere yönelik bombalar patlattı, güvenlik güçlerini öldürdü, Irak'ta diplomatlarını rehin aldı. Ama başta Erdoğan, AKP zihniyeti radikal Müslüman bu örgütlenmeye karşı kılını kıpırdatmadı. Çünkü, o zaman kendisini dev aynasında gören Erdoğan ve AKP zihniyeti için, bu sapkın adamlar Esad'a ve Kürtlere karşı kullanışlı bir araçtı.

Oh ne güzel valla, sebil Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı.

Hayırda sınır tanımıyoruz. Zaten tanınacak halleri kalmadı, bütün sınırlar kevgir. Tamam, çok üzülüyoruz mültecilerin hallerine. Ama bu coşkun akan …

Hayırda sınır tanımıyoruz. Zaten tanınacak halleri kalmadı, bütün sınırlar kevgir.

Tamam, çok üzülüyoruz mültecilerin hallerine. Ama bu coşkun akan misafirperverlik selinde acık sakin olmamız gerektiği kanaatindeyim.

Zira 3 milyon Suriyeli misafiri evimize temelli alıp akraba edinmekten bahsediyoruz.

Tamam, misafir zevklidir. Yatılı misafir keyifli ama bir süre sonra zordur. Evlat edinmek ise devv bir karardır!

Popüler İçerikler

İş Kadını Olan Eski Eşinden Aldığı Nafakayla Düğün Yapan Damat, Düğünden Sonra Nafaka İstemeye Devam Etti
'Atatürk' Yorumu Büyük Tepki Çekmişti: İlber Ortaylı'dan Daron Acemoğlu'na Tarih Dersi!
Bakanlık, Valiliklere Talimat Gönderdi: "Belediye Kreşlerini Kapatın"