Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

Pazar gününün röportajıydı. Hayatımda gördüğüm en cesur, en alkışlanacak insanlardan biri Saadet Öğretmen, İzmir'in bir köyünde yaşanan toplu istismar olayını nasıl ortaya çıkardığını anlattı. Bugün konuğum o davanın takipçilerinden, İzmir Barosu avukatlarından Nuriye Kadan. İzmirli kadın avukatlar da, en az Saadet Öğretmen kadar cesur, bu işin peşini bırakmayacaklar, biz de bırakmayalım! Yarın bu konuya Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü'yle devam ediyoruz...

- Sizi tanıyalım...

Ben Avukat Nuriye Kadan. İzmir Barosu’nun Kadın, Çocuk ve İnsan Hakları Merkezi’nden sorumlu yönetim kurulu üyesiyim. Aynı zamanda İzmir Barosu’na kayıtlı 28 yıllık avukatım.

- Kadın, Çocuk ve İnsan Hakları Merkezi olarak bugüne kadar neler yaptınız?

Öncelikle meslektaşlarımızı kadın hakları alanında eğittik, sertifika verdik, şimdi de onları merkezimizde görevlendiriyoruz.

Bodrum’da 50 kişi birbirine girdi.. Taş, sopa, yumruk, tekme, tokat ne ararsan..

Polis, basmış biber gazını.. 

Kan revan içinde 14 yaralı!..

Sebep ne?

Sebep iki turist!.

İki giyim mağazası tezgâhtarlarının turist kapma mücadelesi önce sözlü atışmaya, sonra sopalı kapışmaya dönmüş..

Turizmde çöküşün ilk arbedesidir bu.. 

***

Denilecek ki; zaten geçimsizlik vardı.. Zaten kıskançlık vardı.. Zaten husumet vardı..

Doğrudur..

Ama öfke patlamasının tek izahı olamaz.. 

Patlamanın nedeni belli; stres!. 

***

Turist yok, mal satacak müşteri yok, turistin geleceğine dair en küçük umut yok, kasaya girecek para yok..

Yok, yok ,yok..

Şimdi iki grubuz: 

Sınır çizgisi vicdan olan iki Türkiye… 

Biri, “başkomutanı”nın öncülüğünde çığırından çıkmış halde, yasaklıyor, tehdit ediyor, şiddet uyguluyor, yargılıyor, tutukluyor, kelepçeliyor. 

Diğeri, sıkıştırıldığı köşede hakkını, hürriyetini, hayat tarzını savunmaya çalışıyor. 

Biri sınır tanımadan, vicdan çizgisini aşarak saldırganlaşıyor. 

Diğeri günbegün geriliyor, mevzi kaybediyor. 

***

Sınır Tanımayan Gazeteciler, dünyanın her köşesinde iktidarların medya üzerine baskısına direnmek amacıyla kurulmuş bir uluslararası dayanışma örgütü… 

Erol Önderoğlu, o örgütün temsilcisi… 

Yıllardır izlediği, karşı çıktığı, tavır aldığı, rapor ettiği zulümle şimdi kendisi karşı karşıya…

İngilizler, Churchill’in dediği gibi AB’ye karşı “onlarlayız ancak onlardan değiliz” politikasını sürdürse bile aralarındaki gerilimli ilişki modeli değişmeyecek. İngilizler, Birlik içinde kalsın ya da kalmasın pandoranın kutusunu açmış ve AB için sura üflemiş oldu.

İngilizler, 16 Haziran’da uzun süredir karşılaşmadıkları şok edici bir gelişmeye şahit oldular. Göçmenlerin İngiltere’ye katkı sağladığına inandığı için “açık kapı politikasını” destekleyen ve Avrupa Birliği’nde kalma yanlısı tutum takınan İşçi Partisi milletvekili Jo Cox, seçim bölgesinde aşırı-sağ eğilimlere sahip biri tarafından silahlı saldırıya uğrayarak hayatını kaybetti.

Cox cinayeti, 23 Haziran’daki referandumda AB üyesi olarak kalıp kalmayacağına karar verecek olan İngiltere’de “Brexit” tartışmasının aldığı boyuta dair önemli ipuçları veriyor.

İtalya’da pazar günü yapılan ve yaklaşık 8,6 milyon seçmenin (toplam seçmen sayısının 5’te 1’i) oy kullandığı yerel seçimleri 5 Yıldız Hareketi açısından tarihi bir başarı olarak nitelemek mümkün. İktidardaki Matteo Renzi’nin partisi, Demokrat Parti, Milan ve Bologna seçimlerini kazanmış olsa da siyasi analistler Roma ve Torino’daki belediye seçimlerini kazanan 5 Yıldız Hareketi’nin bu başarısını hükümete büyük bir darbe olarak yorumluyor.

Matteo Renzi kendini belediye seçimlerinden biraz uzak tutarak belediye seçimlerinin ulusal dinamiklarden çok yerel dinamik ve mevzuları yansıttığını söylüyor. Bu söylemdeki amaç kendini yaşanan başarısızlıktan soyutlamaya çalışmak elbette. Demokrat Parti’nin sorunları olduğunu da kabul ediyor. Ancak, ekim ayında yapılacak Anayasa referandumunu kazanacağını düşündüğünü de söylüyor. Anayasa referandumunun Renzi’nin siyasi kariyeri açısından kilit olduğunu biliyoruz.

Bugünkü “Nöbet” duruşmasına ve Can Erzincan TV hadisesine bakın ve anlayın artık: Hepimiz aynı teknedeyiz

Adını koyarak başlayalım.

Prof. Şebnem Korur Fincancı, Ahmet Nesin ve Erol Önderoğlu'nun “terör örgütü propagandası” yaptıkları gerekçesiyle tutuklanmaları Türkiye'de “sıfır hukuk” istikametindeki yolculukta kapkara bir lekedir ve sonsuza dek öyle anılacaktır.

Sözü edilen üç kişiden biri, Prof. Korur Fincancı, Türkiye İnsan Hakları Vakfı'nın (TİHV) Başkanı. 

Diğeri, Ahmet Nesin, yazar.

Üçüncüsü, Erol Önderoğlu, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü'nün (RSF) Türkiye Temsilcisi.

“Terör örgütü propagandası…”

“Faşo” dedik…

“Lümpen” dedik…

“Beyaz çoraplılar” dedik…

Şerefli siyaseti öğretiyorlar bize…

*

Sosyal demokratlar, sosyalistler, solcular, komünistler ekran başındaydı… Baktılar; başımızdaki bu beladan bizi MHP kurtarsa…

Ambulans beklemek gibi bir şey…

*

Türk siyasi tarihinin belki de en ilginç kongresi idi…

Parti karşı, genel merkez karşı, genel başkan karşı… Ama vicdanı sızlayan delege kısmı, bir tarlanın ortasındaki salonda toplanarak ve çoğunluğu sağlayarak partisine sahip çıktı…

Devlet Bahçeli'yi gönderiyorlar…

*

Bahçeli buna engel olmak için en son çare “Bu meskun mahal dışında, tarla gibi bir yerde efendime söyleyeyim, fevkalade uzak bir yerde yapılmıştır” dedi…

MHP Kurultayı yaz aylarının son önemli “siyasi sahnesi”ydi. Olağanüstü toplanan kurultayda beklenen ve delege yeter sayısı(fazlasıyla) aşıldı. Muhaliflerin istediği tüzük değişlikleri (fazlasıyla) yapıldı. Böylece seçimli olağanüstü kurultayın önü açıldı. İhraç mekanizmasının devre dışı bırakılması ve disiplin cezalarının affedilmesiyle Bahçeli'nin hareket alanı sınırlandı.

Bu kurultay mahkemenin yetkilendirdiği çağrı heyeti tarafından yapıldığı oranda hukuki açıdan gereklerini yerine getiriyor.

Siyasi açıdan da delege katılım seviyesi güçlü bir meşruiyetin, teşkilat bakımından bir taban hareketinin varlığına işaret ediyor. Malum MHP'nin 1.189 delegesi var. Dün kurultayda imza veren delege sayısı ilgili notere göre 659'ydi. Bu rakam tartışmalarla 700'e kadar çıkıyor. Demek ki delegelerin yüzde 60-70'nin desteklediği bir kurultay ve sonucu söz konusu.

AKP’nin devleti tamamen kendi denetimi altına alma aşamasını başlattığı tarihten (Erdoğan’ın deyişiyle “ustalık dönemi”ne geçişten), 2011 seçimlerinden bu yana, üniversitelerden ilkokullara kadar tüm eğitim-öğretim düzeninde dile getirilen tepkilerin, bu iktidar tarafından yürürlüğe konulan “dindar-muhafazakâr nesiller yetiştirmek” amacı/stratejisi ile doğrudan bağlantılı olarak yorumlanması normaldir. Bu bakımdan kamuoyunda büyük yankı yaratan “liselilerin isyanı”nın da öncelikle bu çerçeve içinde ele alınması ve anlamlandırılması şüphesiz yanlış değildir.

Ama yeterli ve ufuk açıcı mıdır?

Bu soruyu “normal” açıklama ile yetinmememize işaret eden bazı gayet anlamlı olgudan dolayı sormamız gerektiğini düşünüyorum.

Birinci olgu, “liselilerin isyanı”nın, bu ülkenin en yüksek sınav puanlarıyla girilebilen liselerinden başlayıp, yine aynı kategoriye giren liselerin çoğuna yayılması ve çok daha fazlası tarafından da desteklenmesidir.

Konuşulanlara, yazılanlara, jestlere, mimiklere bakıyorum, hal ve gidişin hayırhah olmadığını görüyorum. Bütün canı sıkkın laikleri, muhalif Kemalistleri, CHP ve havalisini önce bir daireye alıp, ardından da “Gelin, gelin de Gezi’de yarım kalan şu hesabı kapatalım” havasını teneffüs ediyorum. Yeniden Gezi Parkı’na Topçu Kışlası projesinin bizzat Cumhurbaşkanı tarafından ilanı, Cihangir’deki “içki-oruç-dayak” sembollü vak’a var ama bunlardan daha coşkulusu yazılanlar, çizilenler. Sınır tanımaz bir özgüven, kural tanımaz bir “Siz de kim oluyorsunuz” tafrası ve bitmek tükenmek bilmez kraldan çok kralcılık, Müslümandan çok Müslümancılık ve halktan çok halkçılık…

***

Tamam… Biz bu Taksim’e, Gezi Parkı’nın ortasına istediğimiz kadar büyük istediğimiz kadar gösterişli, istediğimiz kadar hızlı kışla yaparız. Bir seneye kalmaz o binayı parka dikeriz. İtiraz edenler olur, direnenler olur, eylem yapan, protesto eden “hain”ler de çok olur, ama vız gelir tırıs gider... Güçleri o projeyi engellemeye yetmez.

Popüler İçerikler

Görüşme Esnasında Erkeğe Maddi Sorular Sorulmasını Destekleyen Kadın Tepkilerin Odağında
Cübbeli Ahmet Çakarlı Araçla Geldiği Etkinlikte Şeriatı Savundu: Skandal Sözlere Tepki Yağdı!
HTŞ Lideri Colani Kadına Başını Örtme Talimatı Verdiği Videoyla İlgili İlk Kez Konuştu