Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

Dünya Mülteciler Günü’nde bilelim: Türkiye’deki yüz binlerce Suriyeli çocuğun eğitimi için ciddi çaba yok, çocuk işçi olmaları önemsenmiyor.

2005’te, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (BMMYK) mülteci projesinde staj yaptığım dönemde, hazırladığım projenin adını “hepimiz mülteci olabiliriz” olarak belirlemiştim. Üniversite öğrencilerini mültecilik alanıyla ilgili bilgilendirmeyi amaçlayan proje için bu başlığın uygun olacağını, sorunun anlaşılmasına kolaylık sağlayacağını düşünmüştüm. Ama yine de herkesin mülteci olabileceğini varsaymanın çok abartılı geldiğini itiraf etmem gerekiyor. 

Oysa artık dört bir yana savrulmuş milyonlarca Suriyeli mültecinin olduğu, Irak, İran, Afganistan gibi en çok mülteci üreten ülkelerin aynı kararlılıkla vatandaşlarını başka ülkelere muhtaç etme utancını taşımaya devam ettiği, Paris’te bir günde 127, Orlando’da 50 insanın öldürüldüğü ve Türkiye’de bir yıla yakın sürede yüzlerce insanın öldürüldüğü, yüz binlercesinin yerinden edildiği bir sırada hepimizin mülteci olabileceği varsayımı pek de tuhaf görünmüyor.

MHP'nin 6. Olağanüstü Kurultayı'nın düzenlendiği Büyük Anadolu Oteli'ne giden yolda güçlükle yol alıyorsunuz. 

Sağlı sollu park etmiş araçların üzerinde Meral Akşener’in, Koray Aydın’ın posterleri yer alıyor. Bir müddet gittikten sonra trafik tıkanıyor. Araçlardan inip yürümeye başlıyoruz. Tepemizde yakıcı bir güneş var. İlk başlarda bayrak açıp slogan atmaya çalışan ülkücülerin nefesi tükenmeye başlıyor. Partililer, “Ülkücünün yolu çile dolu” diye söyleniyor. Köfte kokularının arasından ilerliyoruz. Oruç tutanlar suyu başlarından aşağı döküp yüzlerini yıkıyor. Diğerleri ise harareti bastırmak için su içiyor. İki arama noktasından geçiyoruz. Otele ulaşınca bu kez, ‘Barkotlu kart’ alma macerası başlıyor. Basınla delegeleri aynı standa vermişler. Kargaşa arasında kartımızı alıp son arama noktasını da aşıp, salona giriyoruz.

KARGAŞANIN ORTASINDAN HALUK KIRCI ÇIKIYOR

İlk gelen Ümit Özdağ oluyor. Onu Sinan Oğan takip ediyor. Meral Akşener ile Koray Aydın eşzamanlı olarak giriyorlar. En önde ve yan yana oturuyorlar. İlk başlarda gergin ve huzursuz bir halleri var.

Toplumsal nefret eğitim ve zihniyet sorunudur. Bu konuda en büyük görevlerden biri de medyaya düşüyor. Medya kutuplaşmaların önüne geçmek, kelimeleri ve imgeleri doğru yerde, doğru şekilde kullanmak zorunda… Üstelik bir arada yaşama ve öğrenme kültürüne hepimizin en çok ihtiyacı olduğu bir dönemdeyken… 

Buna rağmen görünen o ki; herkes kendisine bir çatışma alanı yaratmış: Herkes bir diğerini hizaya sokmaya çalışıyor. Siyaset çatışma ortamından, sokaktaki vatandaşı da linç kültüründen besleniyor. Dolayısıyla nefret suçunun çıkış noktası nefret söylemidir.

Bakın tarihimize… Arşivler nefret söyleminin suça nasıl dönüştüğünün sayısız örnekleriyle dolu. Bir grubun, diğer grubu nasıl hedef haline getirdiğini, “kimlikler” üzerinden nasıl algı yaratıldığını, nefret söylemlerinin toplu katliam gibi eylemlere nasıl dönüştüğünü, dönüştürüldüğünü artık hepimiz biliyoruz.

Ülkenin nasıl bir yıkıma sürüklendiği her geçen gün daha da netleşiyor.

Son bir ayda yapılan, yapılmaya çalışılan değişiklikler bile esasında hepimizi derin bir endişeye sevk edecek türden.

Bakın bir ay içinde neler yapıldı bu ülkede.

1- Dokunulmazlıkların kaldırılması.

Muhalefet liderleri de dahil olmak üzere yaklaşık 150 vekilin dokunulmazlığı kaldırılarak yargıya sevk edildi. Ceza aldıklarında vekillikleri düşecek. Bu adım muhtemel bir erken seçime zemin hazırlama işlevi de görecek. Dokunulmazlıkların kaldırılması siyasetin bütünüyle devre dışı bırakılması anlamına geliyor.

2- Danıştay ve Yargıtay üyelerinin değişimi.

İktidar, yargının önemli iki kurumunun üyelerini, yani hakimleri ve savcıları bütünüyle değiştiriyor. Yeni üyeleri HSYK ve Erdoğan seçecek.

“Şu anda yol ayrımındayız” diyor bir lise öğrencisi, “Ya ifşa edilen baskı böyle açık açık devam edecek ya da bir şeyler değişecek.” İki haftadır liselerden esen bu rüzgâr nereye dönecek? Bildiri yayımlayan liselilere, o okulların mezunlarına, bu proje okullarda görev yapan öğretmenlere sorduk.

İstanbul Erkek Lisesi öğrencileri 4 Haziran’daki mezuniyet törenine giderken, müdürleri Hikmet Konar’a yönelik tepkilerini dile getireceklerini biliyordu lakin yönteme karar verememişlerdi. Sevdikleri bir hocanın “sürgün edilmesi”, “okulla özdeşleşmiş etkinliklerin yokuşa sürülmesi” “Birikmişlik vardı” diyorlar. O gün kürsüye sırtlarını dönmelerinin, 80’den fazla lisenin kendi yönetimlerine dair şikâyetlerini dile getirecekleri bildirilere yol açmasına onlar da şaşırdı. Ama zaten toplumsal hareketler böyle kimsenin ummadığı bir çatlaktan yolunu bulur, sızar, sonra kendi dere yatağını açar.

'Oy sandığı hukuk mukuk tanımaz, gidin işinize...'

Hadisenin Türkçesi bu.

Ankara'da 'üst akıl'ın yüce himayelerindehazırlanan 'yargı darbesi', TBMM Genel Kurulu'na doğru adım adım ilerlemekte.

Yüksek yargıyı baştan aşağı tornadan geçirip, uzaktan kumanda bir 'adalet' sistemini ülkeye monte etmeyi amaçlayan taslağa göre Yargıtay'ın 516 üyesi kademeli olarak 200'e, Danıştay'ın 196 üye sayısı ise kademeli olarak 90'a indirilecek. Üyelikleri sona erenler içinden Yargıtay için HSYK, Danıştay için ise 29'una cumhurbaşkanı, 87'sine ise HSYK tarafından yeni üye atanacak.

Bir cumhurbaşkanı ilk kez bu kadar yüksek bir oranda yüksek yargıya üye atamış olacak.

“Böyle bir olay Cumhuriyet tarihinde ilk kez yaşanıyor. Türkiye için ağlanası bir durum” demiş Yargıtay eski başkanı Sami Selçuk, Yeni Hayat'a dün verdiği mülakatta:

Türkiye, Euro 2016’daki ilk maçında yenildi. Sportif açıdan iyi bir başlangıç değildi. Fakat Türkiye enerji sahasında büyük bir galibiyete yaklaşıyor olabilir. Zira TANAP’ı hayata geçirecek kredi kararı bu yaz çıkabilir.

Türk Hava Yolları (THY) ve Azerbaycan Devlet Petrol Şirketi (SOCAR), Euro 2016’nın resmi sponsorlarından. İşte bu görünürlüğün açmak üzere olduğu bir kapı daha var. THY ve SOCAR’ın futbol ile güçlendirdiği imaj çalışması, Avrupa Yatırım Bankası’nın Trans Anadolu Boru Hattı Projesi (TANAP) için 1 milyar avro yatırım kredisi değerlendirmesi ile aynı zamanda gerçekleşiyor.

Türkiye daha şampiyona başlamadan enerji piyasasında TANAP projesiyle kazanacaklarıyla siyaseten galip gelmiş olabilir mi?

Eğer beklenen kredi çıkar ve Avrupa Yatırım Bankası ve diğer Avrupa Birliği kurumları TANAP’ı desteklerse, proje gerçekleştiğinde Türkiye Avrupa için bir enerji köprüsü, Azerbaycan ise önemli bir doğalgaz tedarikçisi olacak. Daha önemlisi, Avrupa ve Avrasya’nın enerji haritasında yeni bir yol açılacak.

MHP tüzük kongresi, Ankara-Gemerek-Tosya mahkemeleri arasındaki garip ‘hukuk müsamereleri’ sonunda nihayet dün Ankara’da Büyük Anadolu Oteli’nde Devlet Bahçeli’nin koyduğu bütün barajları da yıkarak gerçekleştirildi. Muhtemelen bundan sonra genel merkezin belirlediği 10 Temmuz tarihinde genel başkan seçimli büyük kongre yapılacak. Şimdiden kesin cümleler kurmak pek doğru değil belki ama, bu yolun sonu Meral Akşener adresine çıkacak gibi gözüküyor.

***

Doğrusu insan merak ediyor, çok doğal yollarla yapılabilecek bir kongreyi, parlamenter sistemi ve hukuku yoran yollara saparak zorlaştırmanın kime ne faydası olabilir ki...

Eğer sonucu ‘taban iradesi’ belirleyecekse, dünkü kongre bize Bahçeli için veda zamanının yaklaştığını göstermektedir.

ABD'de tutuklanan Reza Zarrab'ın kefalet başvurusu, davaya bakan hakim tarafından reddedildi.

Bu ret kararı çok önemli… Çünkü ABD'nin hukuk anlayışında “tutuksuz yargılama” esas. Bu yöndeki istatistik de önemli; ABD'de kefalet başvurularının sadece yüzde 4'ü reddediliyor.

Zarrab'ın durumu da işte bu yüzde 4'e giriyor. Üstelik Zarrab'ın avukatının önerdiği ev hapsi, 50 milyon dolar güvence, silahlı muhafızlar gibi şartlara rağmen…

Davaya bakan Hakim Richard Berman'ın kefalete ret gerekçelerinden en kritik olanı, Zarrab'a “dolandırıcılık” olarak açılan davayı, “ABD'nin ulusal güvenliğine” bağlaması…

Berman'ın kararı, davanın seyrini de, niteliğini de değiştirecek kadar önemli…

Hakim Berman kefalete ret gerekçesini o kadar net ve güçlü ifadelerle yazdı ki, Zarrab'ın avukatları hemen “Temyize gideceğiz” diyemediler. “Belki gidebiliriz” deyip, temyiz mahkemesinde de kefalet konusunda yeni bir “yenilgi” almayı, henüz göze alabilmiş değiller.

Peki, bundan sonra ne olacak?

Electronic Frontier Foundation (EFF) yani Elektronik Öncüler Vakfı, geçen hafta yayınladığı bir yazı ile üçüncü yılında Edward Snowden sızıntılarının yararlarını değerlendirdi.

Kısaca hatırlatalım; 5 Haziran 2013’de Guardian Gazetesi’nde Glenn Greenwald imzasıyla yayınlanan ilk haberde, Washington Post’un ele geçirdiği çok gizli belgeye göre; ABD’de ulusal güvenlik kurumları olan NSA ve FBI’ın, dokuz büyük internet firmasının yani Microsoft, Yahoo, Google, Facebook, PalTalk, AOL, Skype, YouTube ve Apple’ın sunucularına doğrudan bağlanarak bilgi topladığı, takip için kullanılan programın kod adının PRISM olduğu bildiriliyordu.

NSA’in ulaşabildiği bilgiler, merkezi sunucular üzerinden doğrudan, sesli ya da videolu konuşmalar, fotoğraflar, e-postalar, dökümanlar ve bağlantı loglarıydı. Üstelik suç şüphesi olan kişilerin değil, herkesin bilgilerine ve herhangi bir mahkeme kararı olmaksızın ulaşılıyordu..

Popüler İçerikler

Sosyal Medyada Süren Öğretmenlik Tartışması: Az Çalışıp Çok mu Maaş Alıyorlar?
HTŞ Lideri Colani Kadına Başını Örtme Talimatı Verdiği Videoyla İlgili İlk Kez Konuştu
151 Gündür Oğlu Fatih'i Arayan Baba Esra Erol'a "Bulamıyorsan Müge Anlı'ya Çıkalım" Deyince Ortalık Karıştı