Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

Üstünde Zonguldakspor formasıyla çıkartıldı Barçınlar Maden Ocağı’ndan. 85 arkadaşıyla birlikte kendilerini ocağa kapatıp açlık grevine yattıkları 700 metre derinden tirkoya bindirilip dışarıya baygın çıkartılığında kapıda bekleyen ambulansa alındı. Malzeme taşınan tirkoda bir gün Mehmet de taşınacakmış zar. Subatanspor’da defans oynamış, Zonguldakspor’un tek maçını kaçırmamış Mehmet Top. Öyle ki, arkadaşları haklarını alabilmek için 7 katlı binanın çatısına çıkıp “Zonguldak uyuma / Maden işçine sahip çık” diye haykırırken Zonguldakspor’un 2. lige çıkması için takımına destek vermeye Çanakkale’ye gittiğinden bu eyleme katılamamıştır. Arkadaşları Mehmet’e az sitem etmemiştir. Mehmet Top, formasıyla ocaktan çıkartığında akın akın Çanakkale’ye giden, Zonguldakspor 2. lige çıktığında yeri göğü inleten ne Zonguldakspor taraftarı, ne yıllarca işçilerin maaşlarından yapılan kesintilerle zenginliğine zenginlik katmış Zonguldaksporlu ortada vardı. Oysa, Zonguldakspor’u 2. lige çıkartanlar, maden işçisini de ocaktan çıkartabilmek için seslerini çıkartsalar dünya yerinden oynardı.

Amerikalı savcı Preet Bharara'nın Reza Zarrab'ın kefaletle tutuksuz yargılanma talebine muhalefet yazısının yayınlanması üzerine CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu işte tam bu tepkiyi verdi:

“Türkiye'nin kirli çamaşırlarını Amerika mı yıkayacak?”

Bu cümleyi sarf etmeden önce de, Ordu’da yaptığı konuşmada şunları söyledi:

“Bakanların, yolsuzluk yapanların dokunulmazlıkları kalksın dedim, kaldırmadılar. Şimdi dava nerede görüşülüyor? ABD'de. Şu ayıp değil mi? Sen Türkiye Cumhuriyeti'nin yargısına güvenmiyor, dokunulmazlığını kaldırmıyorsun orada gidip yargılanmıyorsun. Amerikan yargısı seni yargılıyor.”

Bakanlar derken, dört eski bakandan söz ediyor Kılıçdaroğlu; 17-25 Aralık 2013 soruşturmalarında rüşvet almakla suçlanan dört eski bakan: Muammer Güler (içişleri), Zafer Çağlayan (ekonomi), Egemen Bağış (AB işleri) ve Erdoğan Bayraktar (şehircilik).

Çok “hassas” bir konu; zaten bu tür hassas konular hiç açılmasın, konuşulmasın diye zamanında tedbir alınmış; “halkı askerlikten soğutma” suçlaması ile soruşturma, kovuşturma. Ama asıl hassasiyet gösterilmesi gereken “insaniyet”, o yüzden hassas konularda konuşmak insanlık vazifesi. Bunca gencin “şehit” düşüp, ailesine tabut olarak geri döndüğü bir dönemde, benim gözüm yaşarmadan izleyemediğim bir kamu spotu var; “Sözleşmeli er kamu spotu”. Bir köy kahvesinde, iki genç dertleşiyor, birinin derdi, “askerlik hizmetini yaparken ailesine kimin bakacağı”, diğeri “sözleşmeli er”liği çözüm olarak tavsiye ediyor; üç yıl boyunca hem vatan hizmeti yapılacak, hem üç bin lira maaş ile fakir genç kalkınacak.

DAEŞ’e yönelik harekât Suriye ve Irak’ta iki koldan devam ediyor. Ancak iki harekât da kesin sonuçlu olmaktan uzak. Şimdilik tali operasyon gibi görünüyorlar. 

ABD Merkezi Kuvvetler Komutanı General Joseph Votel geçen hafta bölgedeydi. Görünen o ki Irak’ın mevcut siyasi ve askeri tablosundan, operasyon birliklerinin bileşiminden, yetenek ve kapasitesinden çok da mutlu değil. 

Öte yandan, yapılan açıklamalar Suriye’de durumun farklı ele alındığını gösteriyor. En büyük teselli, Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) (siz onu PKK/PYD olarak okuyun) “savaşma motivasyonunun” yüksekliği. Öyle ki SDG, ABD’nin Suriye’de DAEŞ’i çökertme stratejisinin vazgeçilmez, kullanılabilecek yegâne etkili aygıtı haline gelmiş durumda.

ABD yönetimi (Pentagon), Suriye Demokratik Güçleri’ne hava, eğitim, istihbarat ve lojistik destek vermeyi sürdürüyor. SDG de bu desteğe uygun cevabı verme arayışında. Bu tablo, ABD yönetiminin DAEŞ ile mücadele politikası açısından Suriye cephesinde iyi haber. Fakat aynı haberin Türkiye için çok farklı anlamları var.

Kürt sorunu en önemli meselelerimizden birisi... 

Bugün görünür dört katmanı var bu meselenin. Her bir katman, diğerleriyle ilişkili olmakla birlikte, kendi başına ayrı bir sorun öbeği oluşturacak derinlikte... 

İlk katman sorunun temel ve geleneksel yatağıyla, kimlik hakları ve bunun siyasi örgütlenmesiyle ilgili. Bu katman, ana dilde eğitim isteğinden özerklik arayışına uzanan geniş bir yelpazede, hemen her Kürt kökenli vatandaşın farklı düzey ve biçimlerde paylaştığı hassasiyetler yumağından oluşuyor. 

İkinci katman şiddet/terör ve çatışma katmanı. Kürtleri temsil ve özgürlük mücadelesi iddiasıyla ortaya çıkan, devlet tarafından ise, yasal, sivil, silahlı her dokusuyla terör örgütü olarak kabul edilen hakim Kürt hareketinin şiddet eylemleriyle ürettiği çatışma alanları ve ürettiği siyasi-askeri sonuçlardan meydana geliyor.

Savcı Bharara'nın Reza Zarrab'ın kefalet başvurusunun reddi için mahkemeye sunduğu deliller, Erdoğan ve AKP'lilerin ‘‘montaj'' olduğunu iddia ettiği, yine AKP'liler, Erdoğan ve medyadaki tetikçi ve yandaş kalemlerinin ‘‘darbe'' olduğunu ileri sürdüğü 17 Aralık dosyalarıyla bire bir aynı. Burada savcı, polis ve hakimlerin tutuklanmalarına, sanıkların salıverilmelerine neden olan deliller, orada koca bir devletin nasıl bir kara para aklama operasyonunun göbeğinde olduğunu ispatlamak için kullanılıyor.

Şu tespit çarpıcı ve Türkiye'yi uluslararası alanda muz cumhuriyeti seviyesine düşürücü bir nitelik taşıyor: Amerikalı savcının elindeki belgelere göre, Zarrab, Türkiye'de bir rüşvet ağı kurmuş ve bu rüşvet ağı sayesinde cezaevinden kurtulmuştur.

Irak ve Suriye haritasında siyah bir ahtapot gibi uzanan İslam Devleti’ne (İD) karşı son birkaç günde birden fazla cephe açıldı. Irak’ta Musul’a yönelik operasyonlarını sürdüren hükümet güçleri Felluce’yi kurtarmak için harekete geçerken, Suriye’de Rakka cephesi ısındı. Halk Savunma Birlikleri (YPG) ile Kadın Savunma Birlikleri (YPJ) öncülüğündeki Suriye Demokratik Güçleri (SDG), 24 Mayıs’ta ABD’nin hava desteğiyle Rakka’nın kuzeyinde büyük bir operasyona girişti. Operasyon, ABD Merkez Kuvvetler (CENTCOM) Komutanı General Joseph Votel’in Kobani ve Ankara temaslarının ardından resmen start aldı.

İD’in yenilgiye uğratılmasında Rakka’nın yanı sıra örgütün dünyayla irtibatını sağladığı iki sınır kasabası Cerablus ve El Rai de önemli. Türkiye’nin Kürtlere çektiği kırmızı çizgi yüzünden YPG’nin Cerablus’u kurtarma planlarına fren yaptıran ABD, sahadaki müttefikleri ile birlikte daha güneydeki Menbic’i yakın plana almıştı.

Journo’da ‘freelance çalışanlarla’ ilgili okuduğum ilginç bir yazı bana konunun başından itibaren basitçe anlatılması gerektiğini düşündürttü.

Çünkü 1970’ler ya da 80’lere kadar çeşitli ülkelerde darbe ve savaşlarla sömürülen kaynaklar, bugünlerde outsource, borsa, araştırma kuruluşları ve teknolojiyle alt-üst ediliyor. Çok daha kolay, çok daha kansız. Bugünün mottosu “küçük güzeldir.”

İşçi sınıfının erdemi kanaatkâr olmaktır’

Devlet yönetimi konusunda tarih boyunca pek çok kişi, pek çok kitap ya da makale yazdı. Bunların ilklerinden olan Platon’un “Devlet” adlı eserinde ideal devletin nasıl olacağı belirtilmiştir. Bu devlette insanlar üç sınıfa bölünmüştür; çalışanlar (işçiler, çiftçiler, zanaatkârlar), bekçiler (askerler) ve yöneticiler. İşçi sınıfı çalışıp üretimde bulunarak devletin maddi ihtiyaçlarını karşılar.

Başbakan Binali Yıldırım… 17/25 Aralık'ta bacanağı gözaltına alındı, milletin orasına koyacağını ifade eden havuzcu müteahhit “Binali kalırsa yaşadık” dedi, oğlu kumarhanede yakalandı.

*

Başbakan yardımcısı Numan Kurtulmuş… “AKP'liler Harun olmaya geldiler, Karun oldular, eğer bunlar 2023'te iktidarda olursa, 2023'te evine icra gelmeyen kalmaz, eğer bunlar 2023'te iktidarda olursa, 2023'te başbakanın çocukluk arkadaşı, askerlik arkadaşı, mahalleden arkadaşı, belediyeden arkadaşı ve şoförlerinden başka hiç kimse milletvekili olamaz, buna müsaade etmeyeceğiz, AKP gibi firavunlaşmayacağız, kamu kaynaklarını kendimize ve yandaşlarımıza peşkeş çekmeyeceğiz, İsrail'in vagonu olmayacağız, AKP Amerikan mandasıdır” dedi.

*

Başbakan yardımcısı Tuğrul Türkeş… “Tayyip Erdoğan niye çıkıp vallahi de billahi de benim evimde böyle paralar yoktur demiyor? Benim tek talebim o'nun yargılanmasıdır. Milliyetçiliği ayağımın altına alırım diyor, senin o bacağını kırarlar.

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Zeyd Raad el Hüseyin, aylarca sokağa çıkma yasağı ilan edilen Cizre’de yaşananlara ilişkin Türkiye’den bağımsız bir soruşturma için izin vermesini istediğinde; Dışişleri Bakanlığı, bölgeye uluslararası kurumların heyet göndermesinin önünde bir engel olmadığını savunmuştu. Oysa, yasak boyunca siyasetçiler ve sivil toplum örgütleri dahil kimse Cizre’ye alınmamış, neler olup bittiğine dair sağlıklı bir bilgi edinilemediği gibi, halkın operasyonlar sonrası delillerin karartılacağına dair inancı güçlenmişti. Yasağın kalkmasıyla inceleme yapmak için Cizre’ye giden sivil toplum örgütlerinin hazırladıkları rapor da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı sinirlendirmişti: “Malum STK’ler bir araya gelip rapor yayınlamış. Yayınlayanların ayrıca üzerine gidilmesi lazım. Sen neyin raporunu yayınlıyorsun ya?”

Popüler İçerikler

151 Gündür Oğlu Fatih'i Arayan Baba Esra Erol'a "Bulamıyorsan Müge Anlı'ya Çıkalım" Deyince Ortalık Karıştı
Gazeteci Özlem Gürses TSK Hakkındaki İfadeleri Nedeniyle Gözaltına Alındı
Müge Anlı'da Yeni Bir Fenomen Doğdu: Habibe Kendine Has Tarzı ve Tavrıyla Hepimizi Fena Gaza Getirdi!
YORUMLAR
27.05.2016

Hain gazetelerden niye atıyon

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ