Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

TÜRKİYE'den neden fazla girişimci çıkmıyor?

Neden inovasyon, yaratıcılık kültürü yaygınlaşmıyor?

Neden çocuklarımız “büyüyünce ne olmak istiyorsun” diye sorduğumuzda “öğretmen, doktor, polis” diyor?

Neden teknolojiyi üreten değil de tüketen bir toplumuz?

Bunların ve bunun gibi soruların cevapları İntel Türkiye’nin “Hayal Haritası” ve“Girişimcilik DNA’sı” araştırmasında.

İntel Türkiye Genel Müdürü Burak Aydın’ın açıkladığı, 10 şehirde 8-55 yaş arası yaklaşık 2 bin kişiyle görüşülerek gerçekleştirilen araştırmanın sonuçlarına şaşırdık mı?

Pek değil zira “bizden neden Jobs çıkmıyor” diye sorguladığımızda zaten el yordamıyla bazı teşhislerde bulunabiliyorduk.

NÜFUS GENÇ, HAYALLER YAŞLI

Ne ki, Türkiye’de ilk kez hem sahada hem online 94 bin kişiyle yapılan araştırma hayal dünyamız ve girişimcilikle somut gerçekleri önümüze koydu.

İşte gerçekler:

- Çocukluğumuzda bile yeterince hayal kuramıyoruz.

Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun görevinden ayrılacağının ortaya çıkmasının üzerinden geçen bir haftada Türkiye piyasaları sarsılırken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan halka seslenerek meydan okudu: 'Ekonomik kriz çıksın diye dua edenler var. Spekülasyonlarla servetine servet katmaya alışanlar, umduklarını bulamayacaklar.'

Piyasalar 20 ay önce başbakan olan ve 2015'te iki seçimden çıkan Davutoğlu'nun ayrılacak olmasını yeni bir siyasi belirsizlik olarak fiyatlarken, borsa bir haftada yüzde 8 değer kaybetti. 4 Mayıs'ta 2.80 seviyesinde olan dolar kuru, aynı gün ortaya çıkan belirsizlikle 2.97 seviyesine kadar çıktı. Böylece piyasalar, 2001 yılından bu yana ilk kez Cumhurbaşkanı-Başbakan anlaşmazlığından etkilendi.

Erdoğan'ın siyasi gücü tek bir merkezde toplamaya yönelik hamlesi ekonomi üzerindeki uzun vadeli belirsizlikleri de artırdı.

Türk vatandaşlarının “vizesiz Avrupa” umutları suya mı düşüyor?

Haberler bu umutların haziran sonunda gerçekleşemeyeceği ve bu işin “başka bir bahara” -sonbahara- kalabileceği yönünde... Tabii bunun da garantisi yok ama beklentiler sönmüş değil...

Aslında TC vatandaşları için Schengen bölgesinde vizesiz seyahat ile, Avrupa’ya Suriyeli mülteci akını arasında bir ilinti kuran 18 Mart anlaşması, Türkiye’yi de, AB’yi de tatmin eden bir diplomatik başarı sayılmıştı.

Hatırlayalım: Bu yılın başlarında Avrupa ülkelerine yönelik göç dalgası Ankara’yı da baskı altında tutan uluslararası bir sorun haline gelmişti. Başbakan Davutoğlu’nun inisiyatifiyle gerçekleşen anlaşma, Türkiye’nin mülteci akınına set çekmesine ve Avrupa’ya kaçak giden Suriyeli sığınmacıları “geri kabul” etmesine karşılık AB’nin de Türk vatandaşlarına vize serbestisini sağlamasını ve de üyelik müzakerelerine hız vermesini öngörüyordu.

Şeytan ayrıntıda

O zaman da yazdığımız gibi, ilk bakışta bu iki tarafın da beklentilerini karşılayan bir mutabakattı. Ama bunun hayata geçirilmesi sürecindeki zorluklar “Şeytan ayrıntıdadır” sözünü hatırlatıyordu.

Nitekim ilk sıkıntı, anlaşmanın şart koştuğu kriterler konusunda ortaya çıktı.

AK Partisi’nde siyaset yapanlar, binbir yolla herkesin sesini susturdukları bir baskı ortamında, meydanı boş bulmanın rahatlığı içinde konuşuyorlar. Piyasada olanlar, ya partilerini, iktidarlarını, misyonlarını sahiden inandıkları için ya da işlerine geldiği için destekçileri. Piyasada kalanlar, kariyer yapma adına, iktidardakilerin gözlerinin içine bakanlar ya da başka bir ortamda ciddiye alınması imkânsız olup bu devirde dolaşıma giren beşinci sınıf yazar, çizer, gazeteci takımı. 

Kurgulu zavallılar

İktidar partisi mensupları o kadar alışmışlar ki onları karşılarına alıp, ‘önemli’ süsü verdikleri açıklamalar yapmaya, kendileri bile en bayağısından laf ebeliğini, en ucuz ‘laf dolandırmayı’, kamuoyunu idare etmek sanıyorlar. Son olarak, bir kez daha, almışlar karşılarına, her söylediklerinde boncuk bulmaya kurgulu zavallıları, iktidar partisinin genel başkanı ve Başbakanı’nı değiştirmek üzere çağrılan olağanüstü kongreye gidişin neden siyasi kriz olmadığını alay eder gibi dikte ediyorlar.

Şunlar Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sözleri:

“DAİŞ örgütünün bugüne kadarki saldırılarında 130'a yakın vatandaşımızı ve güvenlik güçlerimizi kaybettik. Buna karşılık özellikle Kilis'e yönelik saldırıları nedeniyle DAİŞ terör örgütünün Suriye'deki 3000 mevzisini vurduk, 1300 mensubunu imha ettik. 3500'e yakın kişiyi sınır dışı ettik. 1507 kişiyi de tutukladık...”

Şu dün DHA'nın geçtiği haber:

“Askeri kaynaklar, 22 Temmuz 2015 tarihinden bugüne kadar 6 bin 623 PKK'lı teröristin etkisiz hale getirildiğini açıkladı. Bunlardan 4 bin 571'inin öldürüldüğü, 695'inin yaralandığı, 716'sının yakalandığı ve 641'inin ise teslim olduğu belirtildi…”

Şehit sayısıyla ilgili son bilgiyi AB Bakanı Bozkır verdi: 450 kişi…

Güneydoğu'daki çatışmalarda sivil ölümleri TİHAV'a göre 250'nin üzerinde...

Cumhurbaşkanı'nın Türkiye'yi yönettiği son 14 yıl içinde İhale Kanunu 162 defa değiştirildi. 1.5 milyon üyesi olan TOBB'un başkanı bir gün olsun sesini yükseltip, “partinize para pompalayacak yandaş iş adamı yaratmak için İhale Kanunu'nu sürekli değiştirip serbest rekabetin ve eşitliğin önünü niçin tıkıyorsunuz” demedi. Doğal gazın metre küpü dünyada 11 dolardan 6 dolara indi. Türkiye'de doğal gaza zam geldi. Dünyada petrolün varil fiyatı 140 dolardan 30 dolara indi Türkiye'de akaryakıt ürünleri hep zamlandı. Türkiye'de serbest piyasada elektriğin fiyatı yüzde 17 ucuzladı fakat iktidar elektrik fiyatına yüzde 6.8 zam yaptı. Bu hesapları en iyi TOBB başkanı bilir.

Doğal gaza niçin zam?

Petrole niçin zam?

Elektriğe niçin zam?

Bu soruları bağıramıyor.

“Tüccara doları devlet ucuza versin… Asgari ücret yükseldi, bir kısmını devlet versin… Halk çok ağır dolaylı vergi yükü altında inlesin ama işadamına vergi kolaylığı gelsin…” diye Cumhurbaşkanı etekleniyor.

Şimdi binlerce kilometre ötedeki bu gönül titreten vefanın ardından, düzenli cinayetleriyle, işçi soykırımı olarak tariflemekte bir sorun görmediğim iç yakan ülkemize dönelim. Bugün, Soma’da 301 işçinin öldüğü maden katliamının 2. yılı. Dava sürüyor, ancak dünden bugüne Soma’da değişen bir şey yok. İş güvenliği ve işçi sağlığındaki büyük ihmaller yüzünden 301 maden işçisini göz göre göre ölüme götüren nedenlerde kayda değer bir iyileştirme yok. Aksine hükümet güvencesiz, örgütsüz ve kiralık işgücü piyasasının önünü açan; emek sömürüsüne fırsat tanıdığı ve iş güvenliğini tehdit ettiği yaşanan pek çok acı olayda kanıtlanan taşeronluk sistemini kurumsallaştıran yasaları çıkartma peşinde.

• • •

Geçen hafta Meclis genel kurulunda kabul edilen tasarı, iş ve işçi arayanları özel istihdam bürolarına yönlendirerek, işçilerin komisyon karşılığında işverene kiralanmasını öngörüyor.

AK Parti’nin belediyelerle ilgili yeni düzenlemesi yolda: “Teröre destekten görevden alınan belediye başkanının yerine İçişleri Bakanlığı atama yapacak”

Ak Parti’nin yerel yönetimlerden sorumlu genel başkan yardımcısı Mehmet Özhaseki, Doğu ve Güneydoğu’ya yaptığı inceleme gezileriyle bölgedeki belediyelerde yaşanan aksaklıkların giderilmesini amaçlayan düzenlemede son aşamaya gelindiğini açıkladı.

Özhaseki, Ak Parti’de yaşanan gelişmeler nedeniyle düzenleme tasarısının yeni başbakan belli olduktan sonra TBMM’ye gönderileceğini ifade etti. Medya kuruluşlarının Ankara temsilcileriyle sabah kahvaltısında bir araya gelen Özhaseki, yeni düzenlemeyle ilgili özetle şu bilgileri verdi:

“Eğer, teröre destek veriliyorsa hiçbir demokratik kural işlemez. Vatandaş belediyeye oy verirken ‘çukur kazın’ diye oy vermiyor.

Herkes Avrupa kupası kura çekimlerinde olduğu gibi torbadan hangi ismin başbakan olarak çıkacağını bekliyor. Her türlü yetkiyi Saray'a bırakmış olan AKP kurmaylarının bile net bir fikri yok. Çünkü bu konular partide değil, Erdoğan ve damadından oluşan yetkili kurullarda belirleniyor. Yarışmanın yerini atamanın aldığı bir sisteme dönüştü Türkiye'nin çarpık demokrasisi.

Evet, AKP'den önce de Türkiye'nin Siyasi Partiler Yasası sorunluydu. AKP ısrarla bu yasada reform yapmaktan kaçındı. Yüzde 10 barajı gibi, 12 Eylül'ün mirası olan bu yasaya sahip çıktı. Darbe anayasasından bahsedenler, darbecilerin en etkili yasalarından olan Siyasi Partiler ve Seçim Yasası değişikliğini hiçbir zaman gündeme getirmedi.

Çünkü zihinlerinde demokrasi fikri yoktu, iktidarı ve gücü ele geçirince darbecilerin geliştirdiği hukuksal yapıya sahip çıkmakla kalmadılar, bu sistemi kendi lehlerine olmak üzere daha da bozdular.

Henüz ilk yapılan milletvekili seçimleri üzerinden bir yıl, ikincisi üzerinden de 6 ay geçmeden yeni bir erken seçim daha konuşulmaya başlandı. 2015 yılını seçimlerle geçiren Türkiye’nin 2016 yılında da her halükarda bir seçim yaşayacağı kesin gözükmektedir. Ancak bu seçimin Başkanlık referandumu mu yoksa milletvekili seçimleri mi olacağı meçhuldür.

Seçimlerin kilit partisi MHP’dir. MHP’de yaşanacaklar seçimin şeklini belirleyecektir. Eğer MHP’de olağanüstü bir genel kurul olur ve Meral Akşener bu seçimi kazanırsa erken seçim olmayacaktır. Bunun nedeni çok basit, çünkü Meral Akşener’li bir erken seçimde MHP, AKP’den en az % 6, CHP’den ise % 4 ler civarında bir oy alacaktır, bu durum konuya ilişkin yayınlanan ve yayınlanmayan anketlerden anlaşılıyor.

MHP’de kongre yapılmaz ve olağan kongre beklenecek olursa bu durumda Cumhurbaşkanı MHP’nin iyicene yıpranmasını ve dağılmasını da dikkate alarak baskın bir erken seçimi dayatacaktır. Tabi burada HDP’nin %10 barajı altında bırakılması hesapları da yapılmaktadır.

Popüler İçerikler

18 Yaşındaki Şampiyon Balerin Eylül Sıla Ilgaz, Aile Evindeki Odasında Ölü Bulundu
"Bana Bilmediğim Bir Şey Söyle" Akımına Gelen Tıkanan Muhabbeti Açmalık Bilgiler
Fenerbahçe Teknik Direktörü Jose Mourinho ile İlgili İspanya'dan Transfer İddiası Var