Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

Bir yanda şu söz var: 'Bugünün dünyasında mültecilere nasıl davranılması gerektiğine en iyi örnek Türkiye'dir'.

Bu sözün sahibi Avrupa Birliği (AB) Konseyi Başkanı Donald Tusk.

Tusk, 23 Nisan’da diğer AB yetkilileri ve Almanya Başbakanı Angela Merkel ile Gaziantep’te Suriyeli mültecilerin kaldığı kampları ziyareti ardından söyledi bunları.

Daha önce kampları gelip gezen BM Kalkınma Programı Başkanı Helen Clark da benzeri şeyleri söylemişti.

***

Diğer yanda, Gaziantep’in iki adım ötesinde Kilis her gün IŞİD ateşi altında.

Bakmayın bomba düştü sözlerine, IŞİD düpedüz ateş açıyor, havadan roket yağmıyor yani.

Haftalardır böyle, Türk topçusu cecvap veriyor ama, Kilis’te insanlar ölüyor; hem Türk vatandaşları, hem de sayıları artık Kilis’in yerli ahalisini aşan Suriyeli mülteciler.

Türkiye-Suriye sınırı ısınıyor.

23 Nisan… Cumhuriyeti yıkmaya yeminliler kutlamadılar, kutlatmadılar… Bu ülkedeki sermaye düzeni kutlanacak bir gün dahi bırakmadı çocuklara. Ensar Vakfı’nda gerçekleşen tecavüz ve sonrasında yaşananlar insanlık düşmanlarının aynı zamanda çocuk düşmanı da olduğunu gösterdi. Çocuk tecavüzüne karşı ses çıkarmayanlar, çocukların çalışmalarına da iş cinayetlerine de ölmelerine de ses çıkarmadılar:

2013'te 59 çocuk,

2014'te 54 çocuk,

2015'te 63 çocuk,

2016'da 14 çocuk çalışırken yaşamını yitirdi...

Oynamaları gerekirken, çalıştırıldılar ve öldürüldüler.

‘Şefkati’ ve ‘yüce gönüllülüğü’, yüzünden düşmeyen gülümsemesiyle her daim kafamıza çakılan Başbakan’ın vicdanının ‘turnusol kâğıdı’ Suriyeli sığınmacılarsa, ‘hayal âleminin’ yeni mefhumu da ‘fikir özgürlüğü’... Ahmet Davutoğlu, en son ‘eleştirilere baskıyla karşılık vermeyi düşünmediklerini, düşünmeyeceklerini’ belirterek, “Kimse fikir özgürlüğü probleminin olduğunu iddia edemez” buyurdu.

Türkiye, fikrinizi ifade ettiğiniz bir yazıyla, hiçbir hakaret unsuru barındırmayan bir çizimle, basit bir eleştiri cümlesi içeren bir tweet yahut bir başkasının fikrini ahalinin dikkatine sunduğunuz bir rt ile kendinizi adliyelerde bulmanızın işten bile olmadığı bir memleket. Susup oturmayanlar için tutuklama talebiyle gözaltına alınmak artık vakayi adiyeden. Şu sıralar saray külliyesi yakınında Atatürk Orman Çiftliği’ndeki hayvanat bahçesinin adresini sormanız kâfi...

Kişisel Verilerin Korunması Kanunu, insan haklarının korunmasında yaratılan risklerin başında gelen kanuni bir engel ve düzenlemedir.

Basit bir soru, kişisel veri nedir?

Kısaca kişiyi doğrudan ve dolaylı olarak belirlenebilir kılan tüm veriler kişisel veridir.

Anayasa Mahkemesinin 09.04.2014 tarihli kararına göre; kişisel veri kavramı, belirli veya kimliği belirlenebilir olmak şartıyla, bir kişiye ilişkin bütün bilgileri ifade eder. İlk adımda bir kişinin adı, soyadı, doğum tarihi ve doğum yeri gibi bireyin sadece kimliğini ortaya koyan bilgiler kişisel veridir.

Ama sadece bu değildir, telefon numarası, motorlu taşıt plakası, sosyal güvenlik numarası, pasaport numarası, özgeçmiş, resim, görüntü ve ses kayıtları, parmak izleri genetik bilgiler, IP adresi, e-posta adresi, hobiler, tercihler, etkileşimde bulunan kişiler, grup üyelikleri, aile bilgileri gibi kişiyi doğrudan ve dolaylı olarak belirlenebilir kılan tüm veriler kişisel veri kapsamında düşünülmelidir (Esas 2013/122, Karar 2014/74)

Türkiye medyasını kamplaştıran, soruşturma, yargılama ve delil toplama yöntemleriyle siyasi gücü ve yargı bağımsızlığını tartışmalı hale getiren Ergenekon davasında, Yargıtay yerel mahkeme kararını bozdu. Daire, hukuka aykırı dinlemeler, gizli tanık beyanları, aramaların hukuka aykırı yapılması gibi usul gerekçelerinin hepsini bozma nedeni saydı.  

Ergenekon davasının dokuz yıl süren soruşturma ve yargılama süreci sadece siyasi ve hukuki açıdan değil, kamuoyunun doğru bilgilendirilme hakkını korumakla yükümlü medya içinde önemli bir sınav sayılmalı. Çünkü bu dava aynı zaman da medyanın dezenformasyon haberciliğine de en iyi örnektir. 

Haberlerle algı operasyonu

Türkiye medyasının önemli bir bölümü Ergenekon dava sürecinde meslek ilkelerini çiğnedi. Binlerce sayfalık iddianamedeki suçlamaları ya tamamen reddetti ya da tamamen sahiplendi. Sanıkları, delilleri, iddiaları araştırmadan yayımladı.

Şehit cenazelerinin gölgesinde biraz ürkek, biraz umutla çözüm sürecini konuşmaya çalışıyoruz. 

Ancak çözüm sürecinin başlayabilmesi için normalleşme sürecine ihtiyaç var.

Çözüm, bu aşamada devletin önceliği değil.

Devletin önceliği şehirleri terörden arındırana kadar operasyonları sürdürmek.

Bunun için, operasyonlar yarım bırakılmayacak.

Şehirler temizlenirken, örgüt kırsalda da devletin nefesini ensesinde hissedecek.

Devlette müthiş bir uyum ve kararlılık var.

PKK sıkıştı, çözüm diyerek zaman kazanmaya çalışıyor.

Ortada bir masa yok.

Kurulursa da aynı masa olmayacak.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “PKK’yı yendik” dedi.

Şehir savaşlarında PKK’yı yenilgiye uğratan devlet, moral üstünlüğe sahip.

Eğer çözüm sürecinin yeniden başlamasını istiyorsa, Kandil somut adımlar atmalı.

Uluslararası Para Fonu (IMF) geçen haftanın son iş gününde Türkiye raporunu açıkladı. Buna göre; Suriye savaşı, Rusya krizi, Güney Doğu’da yaşanan çatışmalar ve terörist ataklar güvenlik sorunu ve siyasi belirsizlik yarattı. İşte bu nedenle tüketici güveni ve yatırım iştahı azaldı. Dolayısıyla azalan yatırımlar ve azalan karlar ekonomiyi zora soktu.

DIŞ FİNANSMAN İHTİYACI MİLLİ GELİRİN YÜZDE 27’SİNE YÜKSELDİ

Yine IMF raporuna göre; reel sektör şirketlerinin yüksek tutarlı kısa vadeli dış borçları nedeniyle Türkiye’nin yıllık dış finansman ihtiyacı milli gelirin yüzde 27’sine yükseldi. Yani bu yıl 198 milyar dolar tutarında dış finansmana ihtiyaç olduğunu söyleyebiliriz.

Bir de gerileyen petrol fiyatlarına rağmen döviz ihtiyacının milli gelire oranın yükselmesi önümüzdeki dönemde sorunları artıracak. Çünkü siyasi istikrarın olmaması yabancı sermayenin Türkiye’yi terk etmesine neden oluyor.

Kilis’e üç gün önce atılan roket mermileri yine 3 can aldı. Ocak ayından bu yana IŞİD kontrolündeki bölgelerden atıldığı belirtilen 50’yi aşkın roket mermisi ile Kilis’te ölenlerin sayısı 15 ve yaralananların sayısı da 40’ı buldu. Dün nüfusundan çok mülteci barındırdığı için-ki nüfusu 90 bin olan Kilis’te kurulan kamplarda 110 bin mültecinin barındığı belirtiliyor- Kilis’i Nobel Barış Ödülü’ne aday gösteren iktidar, Kilis’teki bu katliam karşısında hiç bir sorumluluğu yokmuş gibi davranıyor. “IŞİD mevzilerine misliyle karşılık” açıklamaları ile bu sorumluğun üstü örtülmeye çalışılıyor.

“Kilis’te neler olup bittiği ve Kilis’in neden hedef yapıldığı” sorularına yanıt vermek için olup biteni birkaç noktadan değerlendirmek gerekiyor.

Her şeyden önce AKP-Erdoğan iktidarının en başından sınırdaki mülteci kamplarını Suriye’ye müdahalenin birer ‘saldırı üssü’ olarak kullandığının altını çizmek gerekiyor.

Trabzon'da keskin viraj... Bir tarafta bu sene yaz meltemi kıvamındaki bir zamanların Karadeniz fırtınası, diğer köşede taraftarını tatmin edemese de şampiyonluk kovalayan Fenerbahçe... Ligdeki konumları ne olursa olsun, adı üstünde büyük maç. Hele aralarındaki rekabet düşünüldüğünde... Tabii futbol kâğıt üstünde oynanmıyor ya neyse... Hüseyin Avni Aker Stadyumu'nda Bülent Yıldırım'ın ilk düdüğü heyecanla bekleniyor.

Beşiktaş'ın Akhisar deplasmanında puan bırakmasından sonra tüm gözler Kanarya'da. Konya'daki kupa maçında sükse yapan Vitor Pereira kritik deplasmana Robin van Persie ile başlarken, Volkan- Nani- Alper üçgeniyle işi bitirmek istiyor. Ev sahibi cephesinde ise savunma hattındaki eksikler dikkat çekiyor. Yıllardır bek olarak izlediğimiz Bosingwa'nın savunmanın göbeğindeki performansı özellikle merak ediliyor.

Türkiye-Almanya ilişkileri adeta yalama oldu. Dünya üzerinde bu kadar iç içe ama birbirinden bu kadar uzak iki ülke daha var mı bilemiyorum. Hem Türkiye, hem de Almanya dış politika ile iç siyaset arasındaki çizgiyi gönül rahatlığıyla aşabiliyor. O yüzden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Almanya’da Almanya Başbakanı gibi nutuk atabiliyor ya da Böhmermann örneğinde olduğu gibi Almanya’daki mizah özgürlüğüne müdahale edebiliyor. Ya da Almanya Başbakanı Angela Merkel, ülkesinde yaşayan 3 milyon Türkiyelinin oylarını göz önünde tutarak sınır koymakta tedbirli davranıyor. Ya da Alman muhalefeti ve kamuoyu ona Türkiye’deki insan hakları ve basın özgürlüğü konusunda inisiyatif göstermesi için baskı yapıyor. Bu arada da esas konu güme gidiyor.

Popüler İçerikler

Bahis Reklam ve Teşvik! Acun Ilıcalı, TV8 ve Exxen Yetkilileri Hakkında Soruşturma Başlatıldı
ATM’lerde 200 TL Krizi: Fatih Altaylı’dan 5 Bin Liralık Banknot Önerisi
Teğmen Ebru Eroğlu İle İlgili Skandal Karar: Küfür ve Taciz İfade Özgürlüğü Sayıldı
YORUMLAR
25.04.2016

"11 Soruda Çocuk İşçilik Denen İnsanlık Suçu | Emre Gürcanlı | İleri Haber" bu kadar ne dediği belli olmayan, kime çatttığı muallak bir yazı olamaz. daha seçiçi olmanızı umut ediyorm.

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ