Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

- Meğer Ergenekon adıyla bir terör örgütü yokmuş! 

- Meğer Ergenekon örgütünün ne zaman, nerede, kim tarafından kurulduğu, nasıl üye olunduğu bilinmiyormuş! 

- Meğer, Genelkurmay ve Emniyet “Ergenekon örgütü yoktur” diye yazı göndermiş! 

- Meğer yargılamada sahte deliller kullanılmış!

- Meğer mahkemeler mahkeme değil tiyatroymuş! 

- Meğer aramalar usulsüz yapılmış! 

- Meğer yasaya aykırı olarak gece ifadeler alınmış! 

- Meğer sanıklara mahkemede savunma hakkı verilmemiş! 

- Meğer deliller tutuklananlardan saklanmış! 

- Meğer Danıştay cinayetinin Ergenekon davasıyla ilgisi yokmuş! 

-Meğer Danıştay cinayetine azmettiren ama beraat ettirilen hem sanık, hem tanık, hem de gizli tanık olan Osman Yıldırım bir sahtekarmış!

Yargıtay'ın dün Ergenekon davasını bozması, Ankara'daki güç dengelerindeki önemli bir değişikliğin artık yeni bir aşamaya geçtiğinin göstergesi.

Nasıl mı?

Ergenekon davasının nasıl başladığına ve nereye geldiğine bakmak yeterli olabilir.

Hayır, ayrıntılara girmeyeceğim. Mesela Ergenekon iddianamesine konu edilen, Tuncay Güney tarafından verildiği öne sürülen o MİT disketinin neden bir yıl, bir hafta bekletildikten sonra dönemin hükümetinin dikkatine getirilmiş olduğunu filan sorgulamaya ayrı bir yazı, belki bir dizi lazım.

Ama sadece genel resme bakmak dahi Ankara’da siyaset-asker-yargı güç denkleminin nasıl değiştiğini göstermeye yetiyor.

***

Ergenekon soruşturmalarını tetikleyen, 2007’deki cumhurbaşkanlığı seçimi tartışmalarının ısındığı bir aşamada Genelkurmay tarafından 27 Nisan’da yaptığı bir açıklama oldu.

HDP’ye yönelik dokunulmazlıkların kaldırılması için AKP iktidarının harekete geçtiği bu günlerde HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş Washington’a gitmeye hazırlanıyor. 28 Nisan günü Washington’a varması beklenen Demirtaş Obama iktidarı tarafından hayli yüksek düzeyde kabul görecek.

Resmi kaynaklardan edinilen bilgiye göre Dışişleri Bakanı John Kerry’nin ‘müşaviri’ titrine sahip bakanlığın dört numarası büyükelçi Kristie Kenney Demirtaş’la makamında görüşecek. Beyaz Saray’dan ise Avrupa’dan sorumlu direktör Charles Kupchan ve yardımcısı Mark Shapiro HDP lideriyle bir araya gelecek.

En son aralıkta Washington’a ayak basan Demirtaş yine üst düzey görüşmeler gerçekleştirmiş, Dışişleri Bakan Yardımcısı Tony Blinken tarafından kabul edilmişti.

Ergenekon davasında Yargıtay’ın kararına bakıp..

- Adalet geç de olsa geldi…

- Türkiye’ye hukuk devleti olduğunu gösterdi..

- Hukuk kazandı..

- Yargı yerle bir olan itibarını kurtardı..

- Ergenekon adlı örgüt yokmuş.. Tezgâhmış, kumpasmış, kurmacaymış.. Deliller sahteymiş, tanıklar yalancıymış, her şey ortaya çıktı..

- Adalet yerini buldu..

Diyerek bu defteri kapatalım mı?

‘Oldu bir kere, mağduriyetler oldu ama zamanı geri sayamayız, gerçek ortaya çıktı ya buna da şükür’ mü diyelim?

***

247 sanık sudan sebeplerle tutuklandı, uzun süre hapis yatırıldı, mahkum edildi..

Ama Ergenekon şemsiyesi sadece 247 sanığı kapsamıyor..

Cumhurbaşkanı Erdoğan, PKK’nın şehirlerde uygulamaya koyduğu eylem stratejisinde başarısız olduğunu açıkladığı konuşmasında ilginç bir noktaya dikkat çekti. Aslında HDP’nin sorması gereken soruları Erdoğan sordu: “Şehitlerimiz namusları bildikleri vatanlarını, milletlerini müdafaa uğrunda hayatlarını kaybetti. Peki o Kürt gençleri ne uğrunda öldü? Çoğunun mezarı dahi olmayacak bu gençlerin ölümü Kandil’deki terör baronlarının umurunda mı?” 

Kandil silahlandırdığı binlerce genci neden ölüme gönderdi? Hangi gerekçeyle? Bu gençleri yaşatmanın yolu yok muydu? Bu soruları şu ana kadar PKK’ya yöneltecek bir HDP’li çıkmadı. Demirtaş, “Hendekler, özerklik ilanları yanlış oldu” demekle yetindi sadece. Binlercesini öldürttükten sonra. Demek ki, siyasetçi olmadan önce insan olmak gerekiyor.

Ekonomik alanda dünyanın en zengin bilgi bankası bu kurumda yer alıyor; tek tek ülkeleri ve uluslararası ekonomiyi kapsıyor. Bu bilgiyi de cömertçe, ihtiyaca göre, bedava (neredeyse “komünistçe”) paylaşıyor. Kullanıcılar olarak şükran borçluyuz.

Bilgileri uygulamaya taşımak söz konusu olduğunda, aynı kurumun öncelikleri değişiyor. Uluslararası sermayenin (bu anlamda “emperyalizmin”) ortak dilini inşa ediyor; mümkün mertebe uzun dönemli çıkarlarını gözetiyor. Yetkilenince, oluşturduğu programları “mazlum milletlere”, halk sınıflarına karşı insafsızca uyguluyor. Bol hata yapıyor; bazen düzeltiyor; ama temel önceliklerinden ödün vermeden…

IMF’den söz ediyorum. Bir vesile de var: İki önemli IMF raporu Nisan’da yayımlandı. Birincisi Dünya Ekonomik Görünümü, ikincisi Küresel Finansal İstikrar Raporu… (Bunlara “Ekonomik Rapor” ve “Finansal Rapor” diyelim.)

Silivri’ye Beşiktaş’tan gelen bir avukat 90 kilometre gitti, 90 kilometre döndü. Anadolu yakasından, mesela Pendik’ten gelen bir avukat 135 kilometre gitti, 135 kilometre döndü. Beş sene.

*

Ekvatordan dolanırsan, dünyanın çevresi 40 bin kilometre… 800 duruşma yapıldı. Ergenekon davasının avukatları, en az birer defa dünyanın çevresinde tur atmış oldu.

*

Avukatların duruşma salonuna bisküvi sokması bile yasaktı. Cezaevi kantini saat 17’de kapanıyordu. Duruşmalar gece 24’e kadar devam ediyordu. En yakın büfe sekiz kilometre uzaktaydı. Kan şekerleri düştü, bayılanlar oldu ama, maalesef geberemedi şu avukatlar!

*

Duruşma salonundaki tuvaletin tek kapısı vardı.

Cumhurbaşkanı’nın ABD ziyaretinde, Obama’dan randevu alabilmek için ter döken bu iktidar değil miydi? Şimdilerde, Obama ile görüşmeyi büyük başarı olarak manşetleyen iktidar basını, çevresi, Suud Kralı, Obama’ya ‘kötü’ davrandı diye sevinç içinde. Kral, Obama’yı havaalanında karşılamamış, Suudi Arabistan ABD’yi 750 milyar dolarlık ABD Hazine bonolarını ve diğer varlıklarını satışa çıkarmakla tehdit etmiş diye sevindirik olan İslamcıların haline bakar mısınız? Ve de İslam dünyasının, “emperyalizmle hesaplaşma” anlayışına bakar mısınız? Gelinen nokta, hâlâ siyasetten anladığı petrol zenginliği ile tafra yapmaktan ibaret, kurulduğu günden beri emperyal hesaplara yoldaşlık yapmaktan başka vasfı olmayan, içerde ve dışarda her türden karanlık siyaseti İslam ile meşrulaştıran bir rejimin gücü ile gurur duymak! 

Ama zaten, öteden beri yaptıkları bu değil mi? ‘İslam dünyası’ dedikleri, ‘komünizmle mücadele’ adına tüm dünyada ABD ve Batı ve de küresel kapitalizmin çıkarlarına neferlik yapmadı mı?

Ergenekon davalarının en hızlı dönemlerinde de Washington’da idim. Türlü türlü hikayeler eşliğinde hızla devam eden o kavgada olanları uzaktan izledim ve arada bir Washington'da yönetimin dikkatine getirdim, katıldığım toplantılarda bazı insan hakları ihlallerini kendi çapımda izledim ve izlettirmeye çalıştım. Davalar ne zaman gazetecilere dokunsa, Odatv baskınları, Şener, Şık veya Hanefi Avcı gibi tutuklanmaları gibi gelişmeleri bir gün sonra ABD Dışişleri Bakanlığında gündeme aldırmaya gayret ettim, arada bir devam ettirdim. 

Yıllar sonra Ergenekon davasının çöktüğü Yargıtay tarafından 21 Nisan'da kayda geçirildi. Bu gelişme olduğu gibi Cemaate yakın olanların koro şeklinde, ortada Ergenekon olmasına rağmen, Erdoğan’ın yeni koalisyon ortağı bulmak adına bu 'suçluları' görmezlikten geldiğini iddia ettiklerini gördüm.

“-Türk Milleti Türkiye’yi saran ahtapotla yüzleşiyor.

-Bu ahtapotun kollarından her gün eli kanlı teröristler, terörle mücadele ettiğini söyleyen askerler, herkese akıl veren yazarlar, kendilerine gençlerimizi emanet ettiğimiz akademisyenler çıkıyor.

-Tipik bir terör örgütü olduğu söylenemez. Birbiriyle bağlantısı olmayan derin hücreleri var.

-Bunların her yerde uzantıları var, medyada, siyasette, üniversitede ve orduda.

- 80’lerde ülkede kan döken, birbiriyle çatışan sağcısı, solcusu bugün Ergenekon adı altında bir çatıda birleşti.

-Ergenekon öyle bir yapı ki, El Kaide, PKK, Taliban gibi bir terör örgütü değil, çok daha derin, çok farklı hücrelerde faaliyet gösteren bir yapı.

-Ergenekon’un asıl hedefi bir askeri darbe ile hükümeti devirmek, onun için orduda güçlü bir hücresi var.

Popüler İçerikler

İzmir'de 5 Küçük Kardeşin Öldüğü Yangın Faciası: Bakanlık, Aileyi 18 Kez Ziyaret Etmiş!
Galatasaray'ın Yıldızı Osimhen İçin Fenerbahçe Napoli ile Temasa Geçti
10 Kasım 1938’de Hayatını Kaybeden Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Son Sözü "Aleykümesselam" Oldu