Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

Diyarbakır, Suruç, Ankara Garı ve İstanbul Taksim'de bombalı eylem talimatlarını veren IŞİD'çi teröristin bu talimatlarını 2013 yılından beri dinlenen telefonlardan verdiği belirlendi.

Hürriyet’te yayımlanan Fevzi Kızılkoyun’un haberi, inanılmaz bir istihbarat yetersizliğine ve beceriksizliğe işaret ediyor.

Kim bilir belki de kasıtlı bir ihmal bile söz konusu olabilir.

Terörist İlhami Balı, 2002 yılından beri terör ve istihbarat ekiplerinin takibine alınmış.

Hatta bir ara yakalanıp, yargılanmış, 3 yıl da cezaevinde kalmış.

2013’ten itibaren de IŞİD’e katıldığı biliniyor.

Terörist, 2012 yılında 5 kez, 2013 yılında da iki kez olmak üzere tam 7 kez sınır kapılarını kullanarak, Suriye’ye giriş–çıkış yapmış!

Merkez Bankası’nda Erdem Başçı dönemi son bulurken, yeni Başkan Murat Çetinkayakoltuğuna bugün oturuyor. Daha önce olduğu gibi yeni dönemdeki planlar da Merkez Bankası tarafından hükümetin mevcut ekonomi programına uyumlu hazırlanacak

TCMB (Merkez Bankası) Başkanı bugün değişiyor. Başkan değişirken “TCMB’nin bağımsızlığı konusu gene gündemde... Acaba “Merkez bankalarının bağımsızlığı” ne demektir? 

Merkez bankaları, ülkede hükümetin politikalarından bağımsız politikalar uygulayabilir mi?

Hükümetin politikaları ile merkez bankasının politikaları çelişebilir mi?

Her ülkede ekonomi politikasını belirlemek ve uygulamaktan hükümet sorumludur.

Bu politikalarının 2 önemli bacağı vardır:

- Para politikası

- Maliye politikası

Adana’da görülen El Nusra davasında karar temyiz edildi, dosya Yargıtay’da.

Aşağıdaki telefon tapesi, iddianameden. Konuşma 21 Mayıs 2013 tarihli.

Sattıkları beyaz fosforun Makine Kimya Endüstrisi’nden olduğunu söylüyorlar. Alınan 200 kilonun da “deneme amaçlı” olduğunu. “İşe yararsa” tonlarca alacaklarmış. “Uygun fiyata” anlaşıyorlar:

B.E. : Ondan sonra o elli kiloya alırız abi bir de yüzer kilo o şeylerden alacağız, neydi onun adı yüzer kilo alacağız. O elli kiloya alırız o bir de şu çözelti var ya…

İ.A. : Beyaz fosfor.

B.E. : Çözelti!

İ.A. : Rezorsinol dediği bir tonluk…

Özgecan Aslan’ın katili cezaevinde öldürüldü ve cenazesi günlerce defnedilemedi.

Hayatın ve memleketin garipliklerine ‘ilahi adalet’ veya ‘evrendeki karma’ deyip geçmek işin kolayı olurdu elbette. Lakin içinde bulunduğumuz patolojik hali kaderin cilvesiyle geçiştirmek mümkün değildi ne yazık ki.

Suphi Altındöken erkek olarak doğdu, erkek olarak yetişti, yaşadı. Bu toplum onu besledi büyüttü; hani o yaşa gelene değin muhtemelen epey‘erkekliğini’ de tolere etti belki ve fakat bu erkek bir gün tolere edilmesi, affedilmesi mümkün olmayan bir suç işledi. Dünya güzeli genç bir kadına tecavüz ettikten sonra onu öldürdü.

Bildiğimiz ‘erkeklik’ davranışlarının en vahşisini ifa ettikten sonra‘Suriyeli bir kadın olarak’ veda etti dünyaya. Cenazesi günlerce defnedilemediği için en son kadın tabutu gibi üstüne yazma örtülerek gece yarısı kaçırılarak gömülebildi.

Sonunda Alman medyası da Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın öfkesiyle yakından tanıştı. ZDF ve NDR kanallarının Erdoğan’ı hicveden programları nedeniyle iki ülke diplomatik krizin eşiğine geldi. Alman Büyükelçisi Martin Erdmann Türk Dışişleri’ne çağrılarak izahat istendi. Ayrıca ZDF'deki programında Erdoğan'a hakaret içeren şiiri nedeniyle komedyen Jan Böhmermann'ın yargılanması için Alman Dışişleri’ne sözlü nota verildi. Böhmermann hakkında soruşturmanın açılması gecikmedi. İktidar medyası ise ZDF’nin binasına gönderdiği bir muhabirin kendini rezil eden akıl almaz şovuyla intikam aldı.

Peki, dışarıya karşı hazımsızlık bu noktaya varmışken içerdeki hiciv ve mizah erbabının hali nicedir? Karikatürcüler tahmin edileceği üzere altın çağlarını yaşamıyor.

Ünlü Amerikalı sporcu O. J. Simpson, bundan 12 yıl önce eski karısı ve onun sevgilisini boğazlarını keserek öldürdüğü bilindiği halde mahkemeden elini kolunu sallayarak çıkıp gitti. Neden biliyor musunuz? Çünkü pahalı avukatları vardı ama daha önemlisi bu pahalı avukatlar olay yerini didik didik edip hataları birer birer ortaya dökmüş, delilleri değerlendiren laboratuarın hata yaptığını göstermiş ve beyaz polislerin zenci düşmanı olduğunu kanıtlamışlardı. 

Paranın gücü de var elbette ama asıl olarak hukukun üstünlüğü bir katilin salıverilmesini sağladı. Birleşik Devletler’in adaleti, bu adalet sisteminde paranın gücü, hukukun herkese eşit olarak uygulanıp uygulanmadığı tartışılabilir. 

Fakat tartışılmaz olan hukukun üstünlüğüne olan toplumsal inanç ve uzlaşma. Kulağa pek hoş gelmese de hukuk, adaleti yerine getirmek için bazen katilleri salıveren bir ruh hali.

İlk gezi 2011 yılındaydı. Londra, Dublin ve Belfast'a gitmiştik. Kısa adı DPI olan Demokratik Gelişim Enstitüsünün düzenlediği Kürt meselesine benzer çatışmaların çözümlerine dair bu ilk gözlem ve inceleme gezisine, mecliste temsil edilen (MHP haricinde) siyasi partilerin temsilcileri, çeşitli köşe yazarları ve akademisyenler katılmış ve gezi oldukça ses getirmişti. 

Bunu İskoçya (2012), Güney Afrika (2013), Almanya (2013), İrlanda Cumhuriyeti (2014), Galler (2014), Filipinler (2015) seyahatleri izledi.

Ankara ve İstanbul'da sivil toplum ve siyasi parti temsilcilerinin, başbakan danışmalarının, İrlanda eski başbakanıyla, Kuzey İrlanda ve Güney Afrika barış süreci baş görüşmecileriyle buluştuğu takip toplantıları yapıldı.

Medya, kadınlar, sivil toplum örgütlerinin çatışma çözümündeki yerine dair Türkiye'nin çeşitli illerinde yuvarlak masa toplantıları düzenlendi.

Bin 223 hakim ile bin 434 cumhuriyet savcısının görev yeri değişecek. Bununla ilgili çalışmalar kapsamında, hizmet sınıfı ve puanına göre yargı mensuplarının da istediği yere atanabilmesi için tercihleri de dikkate alınır. İsteklerin dışına çıkılmaması durumunda ülkemizin özellikle Güneydoğusunda birçok il ve ilçeye yargı mensubunun atanamayacağı gibi acı bir tablo ortaya çıktı.

Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) 1. Dairesi tarafından yer değiştirmeler gerçekleştiriliyor. HSYK’nın bir yetkilisi, “Tayin dönemi yaklaştığı için yargı mensupları son dönemde daha sık Ankara’ya gelir oldu” diyor. Geliş nedenlerinin konusu ise terörün yoğun olduğu ilçe ve illere gönderilmemeleri ve bununla ilgili gerekçeleri oluyor.

Avataria’yı korkutucu kılan şey alenen çocuk istismarı. Ama acıyla karışık belirtmem lazım, bu istismar kapısını sonuna dek açanların başında o çocukların ebeveynleri geliyor.

Başlığı gördünüz, Avataria’ya dair bir şeyler okumak amacıyla buraya geldiniz biliyorum. Ama biraz sabredin, derdimi iki küçük paragrafta anlatıp beklediğiniz yere geleceğim. Ama eminim, benimle bu yolu yürüdüğünüzde beklediğiniz noktada algınız bir miktar da olsa değişecektir.

İstanbul’da, Göksu Evleri adında bir sitede çalışıyorum. Anadoluhisarı’nda, villaların çoğunlukta olduğu bir yer burası. Etrafta sürekli topluca köpekleri gezdiren, onların ihtiyaçlarını halletmesi için tutulan görevlilere rastlıyorum burada. Bana hep ters gelmiştir bu.

Türkiye'de basın özgürlüğü sorunları o kadar büyük ve gittikçe de büyüyor ki, gazeteciliğin geleceğine ilişkin evrensel tartışmaları tamamen kaçırıyoruz. Gazeteciliğin geleceği ne olacak? Kâğıda basılı gazetelerin ömrünün tükendiği bir dünyada, internetin ağırlığının giderek arttığı gelecekte gazeteciler ne yapacak ve meslekleri nasıl bir dönüşüme uğrayacak? Daha doğrusu, gazetecilik mesleğinin geleceği olacak mı?

Türkiye’de medyanın özgürlüğüne ilişkin çok ciddi sorunlar yaşarken bu gibi felsefi ve gazetecilik mesleğinin küresel boyutta varoluşsallığına ilişkin sorular, hepimizin boyunu aşıyor gibi görünüyor.

Popüler İçerikler

Çanakkale'de AK Partili Belediyenin Tepki Çeken Atatürk Afişi Kaldırıldı!
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Atatürk Karşıtlarına Mesaj Yolladı: "10 Yıl Daha Yaşasa Bambaşka Olurdu"
Terörist Fethullah Gülen’in Cenazesinde Yeni Skandallar: Protestan Şirket, 25 Bin Dolarlık Tabut, Doğum Tarihi