Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

Savaştan kaçanların sığınağı olmuş ölüm sessizliğindeki bir arazide Reuters Haber Ajansı’ndan Ümit Beştaş’ın rehberliğinde yürüyoruz... Otlar, çalılar bodur ağaçlarla kaplı bir tepeye doğru tırmanıyoruz... Yerde henüz yarısı dolu bir diş macunu görüyorum... Biraz ilerleyince açılmamış bir süt kutusu, sağa sola atılmış battaniyeler, çocuk ayakkabısı, montu, şapkası, tencere kapağı, boş pet şişeleri, yırtılmış kimlikler... Burada yaşamışlar. Çalıların arasına saklanmış, umutla beklemişler... Sonra artık bir çöp yığını haline gelmiş bütün bu eşyaları arkalarında bırakıp o tepeden, kayalardan aşağı inmiş, botlara koşmuşlar... Onların gelecek umudunu ellerinden alan, yolun yarısında batan botlara... Ve bu kez sular onlardan geriye kalanı, yanlarına aldıkları ne varsa hepsini tekrar kıyıya sürüklemiş... En çok da ayakkabıları...

MHP'deki çekişmenin kökeninde iki farklı milliyetçilik anlayışı arasındaki rekabet var. Devlet Bahçeli'nin genel başkan seçildiği 1997 kongresinde de böyleydi, bugün de böyle. Bu rekabet, milliyetçiliğin kentli ve kırsal yorumları arasında.

1997'de Bahçeli'nin rakibi Tuğrul Türkeş'ti ve Alparslan Türkeş'in ömrünün son döneminde parti içinde yerleştirmeye çalıştığı 'Yeni Çizgi' olarak tarif edilen, daha kentli bir milliyetçilik anlayışını temsil ediyordu. Bahçeli ise geleneğe dönüş, öz ülkücülük gibi kavramlarla açıklanan kırsal değerlerin ve muhafazakârlığın etkili olduğu bir milliyetçilik söylemini gündeme getirmişti. Yaklaşık 20 yıl sonra MHP tekrar bir kavşak noktasında ve karar anı gitgide yaklaşıyor.

Herkesin bildiği, dokunulmazlık tartışmasıyla bir kez daha tescillendi: Tek adam rejiminin güçlenmesinde muhalefet partilerinin beceriksizliği, eski kafalılığı ve demokrasiden uzak kültürlerinin rolü büyük.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yönetimindeki kukla hükümetin dokunulmazlık zırhını kaldırma hamlesinin ardında hakiki bir adalet arayışı yok. Vekillerin yolsuzlukları ya da ‘terör’le bağlantısının hesabının sorulması da yok. Bu eşyanın tabiatına ters, çünkü AKP hakikaten Meclis’teki ‘çürükleri’ ayırmaya kalkması, kendini yok etmesi anlamına gelirdi.

Maksat, HDP’yi siyaset dışına itmek, 7 Haziran başarısının intikamını almak ve yıllardır planlanan tek adam rejimini garantilemek.

PKK'ya karşı şehir savaşlarının verildiği, şehit cenazelerinin geldiği bir dönemde, sivil çözüm arayışlarından söz etmenin güçlüğünün farkındayım.

Çözüm sürecinin başlaması konusunda PKK cephesinden sinyaller var.

Henüz devlet tarafından değerlendirmeye alınmış değil.

Ama Kandil’den 4, Avrupa kanadından 3 bu yönde mesaj gelmiş.

İlk mesaj 3 Kasım’da, en yenisi ise 21 Mart’ta.

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ile KCK Avrupa Sorumlusu Zübeyir Aydar’ın son hafta yaptıkları çağrıların altında, Kandil’in yeni stratejisi yatıyor.

Aydınlatılması gereken birkaç nokta var.

1- Şehir savaşlarında sıkışan Kandil zaman kazanmaya mı çalıyor?

Kuvvetler ayrılığının fiilen kalktığını “Oğlan bizim kız bizim” folklorik sözüyle anons eden anayasa profesörü ve AKP milletvekili Burhan Kuzu’nun ardından, meseleye daha “vizyoner” bakış, dün Ömer Çelik’ten geldi. 

AKP Genel Başkan Yardımcısı Çelik, Milliyet’te, Serpil Çevikcan’a verdiği röportajda şöyle diyor: 

“Kuvvetler ayrılığı ortadan kalkacak diye, yeni sistem tartışmalarının önünütıkamaya çalışanlar bilsinler ki ortada bir kuvvetler ayrılığı yok. Yasamayı da alıyor yürütmeyi de alıyor eline.” 

İktidar partisi mutfağında pişirilen ve çizdiği hak kısıtlayıcı çerçeveyle anayasayı ihlal eden dokunulmazlık fezlekelerine dair anayasa değişikliği teklifi, TBMM Anayasa Komisyonu’nda bu hafta işte böyle bir atmosferde görüşülmeye başlıyor. 

Teklif, milletvekili fezlekelerini, soruşturmaları açan savcılıklara göndersin diye Başbakanlık’a iadesini öneriyor.

Ensar Vakfı ve Karaman İmam Hatip Lisesi Mezunları Derneği (KAİMDER) yurtlarında işlenen suçlara başta Aile’den sorumlu bakan olmak üzere iktidarın topyekûn ve ‘medya errkeklerinin’ verdikleri tepkilere biraz daha yakından bakmak gerekli.

Sema Ramazanoğlu önce ‘Buna bir kere rastlanmış olması hizmetleri ile ön plana çıkmış bir kurumumuzu karalamak için gerekçe olamaz’ dedi. Aynı hafta içinde ise Van’ da yapılan, hem de çocuklara yönelik cinsel istismar ve kadına yönelik şiddet konusunda yaptığı konuşmada ‘İhmal, istismar ve tacize uğrayan çocukların cezalandırılması konusu da gündeme alacağımız konulardan bir tanesi’ deyiverdi.

Basit bir dil sürçmesi mi? Önce bir değil iki dil sürçmesi olduğunu görmek gerekiyor.

İstanbul’da yapılan İslam İşbirliği Teşkilatı Zirvesi, İslam’ın Sünni kesimini destekleme, Şii kesimini ise kınama toplantısına dönüştü.

Bu tip zirve toplantılarında, ev sahibi ülkenin çıkacak sonuç bildirgesindeki etkisi büyük olur.

Ancak işin ilginci, AKP hükümeti “ev sahibi ülke” olarak sonuç bildirisi üzerindeki etkisini, Türkiye’nin çıkarlarını değil Suudi Arabistan’ın çıkarlarını gözetir şekilde kullandı.

Bunun en somut örneği, bildiriye dahil edilen terör örgütü isimleri oldu…

IŞİD’le birlikte, İran’ın desteklediği Şii örgütler Eş Şebab ile Hizbullah, bildiriye “terör örgütleri” olarak dahil edildi, faaliyetleri kınandı.

Ancak Suriye çatışmalarının başında hem Suudiler’den, hem de Türkiye ve Katar’dan destek alan El Nusra’nın adı bildiriye dahil edilmedi.

Bu kadar da değil…

Haklarında fezleke hazırlanan milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması ile ilgili halihazırdaki tartışma son derece öğretici.

Bu süreçte teröre karşı mücadelede kimin nerede durduğu konusu netlik kazanacak.

Mevcut Anayasa'da milletvekili dokunulmazlıklarını düzenleyen madde şöyle diyor: 'Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen bir milletvekili Meclis'in kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz.' 

AK Parti geçen hafta 316 milletvekilinin imzasıyla Meclis Başkanlığı'na bir anayasa değişikliği teklifi sundu ve yasama dokunulmazlığını düzenleyen bu maddenin halihazırda fezlekeleri bulunan bütün milletvekilleri için bir kereliğine işletilmemesini talep etti.

Teklif metninin gerekçe kısmında 'bütün dosyaların dokunulmazlığının kaldırılması'nı talep edenlerin desteğinin alınması ve dokunulmazlığı kaldırılmayan dosyalar üzerinden bir siyasi istismarın önünün kesilmesi için 'bütün dokunulmazlık dosyalarınınkaldırılmasının daha doğru olacağı' da ifade ediliyor.

Şunu bir tarih dersi olarak her zaman akılda tutmak gerekir:

Faşizme giden yolun taşları azgın popülizm ile döşenir.

Türkiye şu anda popülizmin şahlandığı, kuzu gibi sessiz kitlelerin para ve avantacılık kültürüyle narkozlandığı bir sürecin göbeğinde.

İktidar tek parti inhisarına geçtikçe, devlet denetim mekanizmaları bir bir köreltilikçe, eline geçen her kaynağı halkı narkozlama için kullanma dozu da muazzam oluyor elbet.

Bedelli askerlik, polis devletini betonlamak için yoğun güvenlikçi istihdamı, mülkiyet hakkını sıfırlayıp zorbalıkla el konan malvarlıklarının yandaşlara ve tabana talan usulü paylaşımı, Sur ve HES örneklerinden anlaşıldığı gibi insanı, tarihi ve doğayı hiçe sayan bir açgözlülükle herşeyi para ve dolayısıyla sadakate çevirme hırsı, din bezirganlığıüzerinden eğitimi iyice karartıp gelecek kuşakları da birey bilincinden koparma tasarımları...

Türkiye’deki akla mantığa sığmayan basın özgürlüğü ihlallerinin bir yenisini de 14 Nisan akşamı yaşadık. Artık yazıp çizip, konuşmaktan biz yorulduk ama Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı'nın (TİB) maaşallah internet sitelerine erişim engeli kararı vermekten bıkmadı, usanmadı. Perşembe akşam saatlerinde Rus devlet haber ajansı Sputnik’in 31 dilde yayın yapan www.sputniknews.comsitesine erişim sağlanamaz oldu.

Rusya’nın Sesi Radyosu ve RIA Novosti Haber Ajansı’nın güçlerini birleştirmesiyle kurulan uluslararası haber ağı Sputnik, 10 Kasım 2014’de Rossiya Segodnya tarafından kuruldu. Moskova merkezli bir medya kuruluşu olan Sputnik’in dünyanın farklı bölgelerinde ofisleri bulunuyor ve yayınlarını 34 ülkeyi kapsayan 130 şehirde, günde toplam 800 saatin üzerinde internet sitesinden ve radyo istasyonlarından yapıyor.

Popüler İçerikler

İstanbul Bağcılar ve Ataşehir İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü Okullarda Yılbaşı Kutlamasını Yasakladı!
Sosyal Medyada Süren Öğretmenlik Tartışması: Az Çalışıp Çok mu Maaş Alıyorlar?
Kadınlarla Kafayı Bozan Sözde Hoca Bu Kez de "Karını Bize de Evde Oynat" Sözleriyle Tepki Çekti