Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

Türkiye'nin IŞİD'e karşı Suriye ve Irak topraklarında bir kara savaşına girmemiş olmasını, bizim yöneticilerimizin basiretine değil, Amerikan yönetimine borçlu olduğumuz ortaya çıktı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, son ABD gezisi sırasında bu planını önce Başkan Yardımcısı Joe Biden’a açmış.

Bundan sonra da Başkan Obama ile görüştüğünde de aynı öneriyi tekrarlamış.

Verda Özer’in, salı günü Hürriyet’te yayımlanan yazısından öğrendiğimize göre bizimkilerin Amerika’ya önerisi şu olmuş:

“PYD’den vazgeçin. Onların yerine biz, desteklediğimiz Arap ve Türkmen gruplarla birlikte IŞİD’e karşı karada savaşalım.”

Verda Özer, Amerikan yönetiminin bu teklifi şu gerekçelerle reddettiğini yazıyor:

“PYD’den vazgeçmeyiz, Türk askeri karadan Suriye’ye girerse Rusya vurabilir.”

Bugünlerde kişisel verilerin korunması konusunu ve çalınan 50 milyon kişisel verilerin yayınlanmasını tartışıyoruz ama 'kişisel veriler'in önemi, AKP hükümetin hiçbir zaman özen göstermediği bir konu oldu. Bunu anlatmak için şöyle bir örnek verelim; 2007 yılında Resmi Gazete'de yayınlarak, 2008 yılında ödenmeye başlanan KEY yani Konut Edindirme Yardımı ödemelerinde milyonlarca kişinin kimlik bilgileri sayfa sayfa yayınlanmıştı. 

Konut Edindirme Yardımı (KEY), ANAP hükümeti döneminde, 11 Aralık 1986 tarihli ve 3320 sayılı Memurlar ve İşçiler ile Bunların Emeklilerine Konut Edindirme Yardımı Yapılması Hakkında Kanun ile uygulamaya konulmuş ve 1 Ocak 1987 ile 31 Aralık 1995 tarihleri arasında yapılmıştı.

Azeri ve Ermeni orduları arasında geçen hafta sonunda Dağlık Karabağ bölgesinde cereyan eden çatışmalardan sonra ilan edilen ateşkes yürürlükte kalabilecek mi?

Şimdilik bu çatışmasızlık hali devam ediyor. Ancak arada bir ihlaller oluyor, iki taraf arasında karşılıklı suçlamalar ve gerginlik sürüyor.

Diğer bir deyişle, durum her an yeniden patlamaya ve hatta daha geniş bir savaşa yol açmaya müsait...

Aslında iki taraf arasında ateşkes anlaşması 6 yıl süren savaştan sonra 1994’te imzalanmıştı. O zaman nispeten sakinleşen durumun siyasi bir çözüme ve kalıcı bir barışa dönüşeceği ümit edilmişti. Bu misyonu da Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) çerçevesinde kurulan Minsk Grubu üstlenmişti.

Aradan 22 yıl geçti; gerçi ateşkes (zaman zaman görülen ihlallere rağmen) “tuttu”, ama siyasi çözüm alanında hiç mesafe kat edilemedi.

Böylece Karabağ ve etrafındaki bölgede statüko devam etti. Yani Ermenistan’ın bu topraklar üzerindeki işgali devam etti.

Otoriter rejimle yol aldığımız bir geçiş dönemi yaşıyoruz hiç şüpheniz olmasın, hedeflenen, anayasa değişikliği ile kritik eşiği aşıp totaliter bir düzenin inşası. Korkmayın, “askeri rejim anayasasının değişmesini istemiyorlar” ithamından. Bugüne bu tür laf cambazlıkları, ayak oyunları ile geldik. Mevcut anayasanın değişmesi gerekiyordu, ama amaç askerlerin kurguladığı otoriter yapıyı yıkmak, yerine demokratik bir anayasa kurgulamaktı. Şu anda, söz konusu olan bu değil, şu anda söz konusu olan milliyetçi-İslamcıdevletçi- militer bir totaliter rejimin kurumsallaşmasını tanımlayan bir anayasa çalışması. 

Öncelikle, şu anda yeni bir toplumsal sözleşmenin ifadesi olan yeni bir anayasa yapmanın imkânı yok. Çünkü toplumsal sözleşme metni kurgulamak için özgür bir toplumsal ve siyasal hayata ihtiyaç var.

Siyasi gerek ve gerçekler sadece iç siyaset hamle ve polemiklerinden, iktidarın kararlılık söyleminden oluşmuyor. Kürt meselesinde kanın durması, silahın susması, siyasi yollarla bu meselenin nihai bir çözüme kavuşturulması siyasi iktidarın aklının bir kenarında duruyor.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın önemli özelliklerinden birisinin paragmatizm olduğu, bugüne kadar aldığı riskler, ışık gördüğü ve ikna olduğu anda bir uçtan diğer uca geçişleri dikkate alınırsa, bu durum, en keskin tutum sahipleri için de geçerlidir.

Siyasete dönüşün koşulları ne?

Mevcut konjonktür açık bir ön koşul işaret ediyor. Bu ön koşul, PKK'nın Temmuz ayı itibariyle başlattığı silahlı eylemlere, silahla egemenlik kavgasına son vermesidir.

Türkiye İktisat Kurumu (TÜİK), 2015’in milli gelir tahminlerini yayımladı. Revizyondan geçen 2014 verileri, Türkiye ekonomisinin o yıl yüzde 3,0 oranında büyümüş olduğunu belirledi.

Bir dizi gösterge, geçen yıl boyunca ekonominin durgunlaşmakta olduğunu gösteriyordu. Bunları ileride tartışacağım. TÜİK’in bulguları ise bu göstergelerle uyumlu değildir: Milli gelirin 2015’te yüzde 4 oranında büyüdüğü, yani ekonominin canlandığı belirlenmektedir. 

Gözümüzden kaçan olgular var mı? Tartışalım.

I. TÜİK’in hesabına göre nasıl büyüdük?

Tablo 1, 2015 ve 2014’ü “harcamalara göre milli gelir” hesabına göre karşılaştırıyor.

Sevgili okuyucularım, bir devlet kuruluşu olan TRT, bütün kamu kurumları gibi iyice yozlaşmış ve aynen Diyanet gibi, siyasete dibine kadar bulaşmış durumda.

TRT yayınlarını izliyorsanız bunu mutlaka biliyorsunuz demektir.

AKP iktidarının arka bahçesi… Arka bile değil, ön bahçesi.

AKP’nin borazanı. 

Bütün yayınları taraflı, tek yönlü.

Cumhurbaşkanına, başbakana, hükümete ve AKP’ye övgüler düzen, iktidarın bozuk gramofonu olarak görev yapan bir devlet kuruluşu. 

Bütçesinin önemli bir bölümünü bizim vergilerimizden, elektrik faturalarında TRT payı adı altında ödediğimiz ve 40 milyon faturadan kesilen paralarla maaş ödüyor, yaptığı bütün yandaş alım ve ihalelerin parası bu kaynaklardan karşılanıyor.

Rusya’ya bağımlılığı azaltmak için TANAP’tan (Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı Projesi) 2017’de gaz almayı planlayan Türkiye üç yeni sıvılaştırılmış doğalgaz tesisini devreye sokmak için de hazırlıklara başladı.

Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) kayıtlarına göre, Türkiye 2014 yılında 49 milyar 262 milyon metreküp doğalgaz ithal etti. İthalatın yüzde 54.76’sını oluşturan 26 milyar 975 milyon metreküp Rusya’dan alındı. İkinci sırada 8 milyar 932 milyon metreküple İran bulunuyor. Üçüncü büyük doğalgaz tedarikçisi ise 6 milyar 74 milyon metreküple Azerbaycan. Ayrıca Cezayir’den 4 milyar 179 milyon metreküp, Nijerya’dan 1 milyar 414 milyon metreküp, spot piyasadan ise 1 milyar 689 milyon metreküp ithalat yapıldı. 

EPDK 2015 yılı raporunu henüz açıklamadı. Ancak Doğalgaz Dağıtıcıları Birliği Derneği (GAZBİR) Başkanı Yaşar Aslan 2015 yılında doğalgaz tüketiminin 47,5 milyar metreküp olduğunu söyledi.

Türkiye siyaseti, “gidemediği” için “gönderilen” siyasi liderlerle dolu. Bu bahis açıldığında hemen akla gelen dört “çınar” (Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Necmettin Erbakan, Alparslan Türkeş) üzerinden kısa bir hafıza tazelemesi...

Milliyetçi Hareket Partisi’nde (MHP) Genel Başkan Devlet Bahçeli’ye muhalefet eden müstakbel başkan adaylarının, partinin olağanüstü kurultaya götürülmesi talebiyle açtıkları dava bugün (8 Nisan) görülüyor. Davetiyeleri ilgili taraflara gönderen mahkemenin “olağanüstü kurultayın yapılması”na hükmetmesi durumunda Bahçeli’nin kararı tanımayacağı önceden açıklanmıştı.

MHP Genel merkezi, sulh hukuk mahkemelerinin böyle bir yetkisinin bulunmadığını öne sürüyor. Şayet karar istemedikleri gibi çıkarsa, önce Yargıtay’da temyiz yoluna gideceklerini, temyizden de sonuç alamazlarsa Anayasa Mahkemesi nezdinde “hak ihlali” başvurusunda bulunacaklarını söylüyorlar.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Washington ziyaretinin bitiminden yaklaşık bir hafta sonra akılda kalan görüşmelerden biri şüphesiz Amerikan-Yahudi Liderlerle yaptığı toplantı idi. Zaten bu görüşme, Erdoğan’ın programının en başına konarak ne kadar önem verildiği özenle dosta düşmana gösterilmişti. Bu görüşme ile ilgili İstanbul, Tel Aviv ve New York’da tarih hocalığı yapan Louis Fishman’ın İsrail’in liberal gazetesi Haaretz’e yazdığı yorum yazısı, Amerikalı Yahudi grup ve liderlere bazı zor sorularla dolu.

Fishman, ‘’kirli pazarlıklar’’ başlığıyla yazdığı yazısında, Erdoğan’ın liderliğini yaptığı siyasi hareketin insan haklarını artık büyük çaplarda ihlal ettiğini hatırlatıyor. Erdoğan’ın Amerikan Yahudi liderleri ile ortaklık yaparak kendi bozulan itibarını yıkamaya mı hazırlanıldığını soruyor.

Popüler İçerikler

Ayliz Duman Çok Sade Kaldı: Miss Universe 2024'te Gelmiş Geçmiş En Çarpıcı Ulusal Kostümler Giyildi!
Montella Görevini Bırakırsa A Milli Takım'ın Başına Kim Geçmeli?
Demet Akalın 'Laiklik' Açıklamasıyla Gündem Olan Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'e Ateş Püskürdü!