Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

Rakamlar delirtici! 

Çıldırmamak işten değil.

Son 5 yılda, çocuk cinsel istismarı öyle böyle değil- yüzde 50 oranında arttı!!!!

Her gün bir sarsıcı haberle daha perişan oluyoruz.

Her ne kadar sorumlular, bazı kurumlardaki istismarları mazur göstermeye çalışsa da bu, Türkiye’nin acı bir gerçeği.

Üstelik bu rakamlar Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü’nün verileri.

Geçtiğimiz günlerde avukat Ceren Şarman’ın cinsel istismar hakkında anlattıklarının altını bir kere daha çizmek istedim.

Çünkü bu konuda en önemli korunma yöntemin bilgilenmek.

Yıllık izin en çok 3’e bölünüp bir bölümü 10 günden az olmuyor. Meclis’teki tasarı yasalaşırsa yıllık izin 5’e bölünebilecek ve bir bölümü 6 günden az olmayacak. İşçiler bayramlarda tatil olmayan günler için izin kullanıp tatillerini uzatabilecek.

Geçtiğimiz hafta içinde Meclis’e gelen kanun tasarısı, çalışma hayatında pek çok konuda değişiklik öngörüyor. Çalışanlar açısından tasarının en önemli maddesi, yıllık izin kullanımında değişiklik öngören madde... 

Hem çalışanlardan, hem işverenlerden gelen talepler sonucunda yıllık izin kullanım koşullarının değiştirilmesi gündeme gelmişti. Tasarı bu yöndeki talepler sonucunda hazırlandı. Peki, tasarı bu haliyle yasalaşırsa yıllık izinler nasıl kullanılacak?

İş Kanununa göre işçi yıllık izin hakkını 1 yılın sonunda elde eder. Aynı işverene bağlı olarak en az 1 yıl çalışmış işçi, 1 yılın sonunda yıllık izin kullanma hakkına kavuşur.

Karabağ sorunu, Rusya'nın Kafkasya’da etkinliğini sürdürme amacı doğrultusunda önemli bir araç. Bu nedenle de Moskova, bu sorunun tam olarak çözüme kavuşturulmasını, yani bir aracının ortadan kalkmasını istemez. Dönemsel olarak yaşanan çatışmalarda bir tarafın üstünlüğü eğer Rusya’nın genel politikalarının dışına taşmıyorsa, buna izin verir.

Ateşkes anlaşmasının 22. yılına yaklaşılırken, Ermenistan-Azerbaycan cephe hattında ateşkes ihlallerinin artması savaş senaryolarının bir kez daha gündeme gelmesine neden oldu.

Peki, buraya nasıl gelindi? Karabağ sorunu neden bunca yıl çözülemedi? 22 yıldır süren ateşkesin şartları nelerdi?

Son yaşanan olayları dikkate alırsak, Azerbaycan tarafının resmi açıklamalarına göre, çatışmaların yoğunlaşmasının sorumlusu Ermenistan.

Son yıllarda “darbe” kelimesinin Türk sivil-asker ilişkileri literatüründen çıktığını ve artık medyanın toplumsal algıları şekillendirmede Türk Silahlı Kuvvetleri’ni (TSK) bir araç olarak kullanmaktan vazgeçtiğini düşünüyorduk. Ama son günlerde basında çıkan Türk ordusunun sivil siyasete müdahale edebileceğine dair iddialar Türkiye’deki siyasi atmosferin ne kadar toksikleştiğini gösteriyor. Hem AKP hükümetinin hem de muhalefetin siyasi rant için kullanmaya çalıştığı bu toksik hava aslında tam da sivil siyasete olan güveni zedeliyor.

TSK’nın komuta kademesi de bu iddia ve yorumlara dayanamamış olacak ki 31 Mart’ta yayımladığı basın açıklamasıyla duyduğu rahatsızlığı kamuoyu ile paylaştı.

Açıklamada şu ifadelere yer verildi: ''Türk Silahlı Kuvvetleri'nde disiplin, mutlak itaat ve emir komuta esastır. Hiçbir yasa dışı, emir-komuta hiyerarşisi dışı oluşuma, harekete taviz verilmesi söz konusu değildir. Hiçbir hukuki, vicdani ve akli dayanağı olmayan, basın etiğinden uzak, haddini aşan haber ve yorumları yapanlar hakkında suç duyurusunda bulunulmuştur''

BTK’nın son raporuna göre, ülkemizde 73,6 milyon mobil telefon kullanıcısı var [1]. Bunların 37,5 milyonu ayda ortalama 1,3 GB veri kullanan mobil internet (yani 3G) kullanıcısı. Peki 4.5G bu kullanıcılara ne getirecek? Ülkemize ne getirecek? Mobil operatörlere ne getiriyor? Üretici firmalara ne getiriyor?

Bunlara bakalım;

Mobil operatörler 4.5G ile ne kazanacak?

Bu yeni teknolojiler, mobil operatörler açısından “yeni yatırım” anlamına geliyor. Yani alışmış oldukları kazançlar bir süre yeni yatırıma yönlendirilmek zorunda kalıyor. Bu haliyle de, hissedarların temettü beklentileri ertelenmiş oluyor.

Bu açıdan operatörler yeni teknolojiye ancak, rekabet açısından fayda sağlayacaksa yakınlaşıyorlar. Bu nedenle hem 3G’de, hem 4G’de ayak sürüyen operatör Avea dolayısıyla Türk Telekom oldu gibi gözüküyor.

Yıllardır PKK ve genel olarak da, Kürt siyasi hareketleri üzerine düşünüp yazanlar, hendek savaşlarına bir anlam veremediler ve bu iş başladığı günden bu yana, PKK'nin çatışmayı durduracağına inanmaya devam ettiler.

Bu inancın arkasında yatan kötü bir niyet yoktu tabi.

Ama ilçelere ve şehirlere hendek kazıp, bu hendekleri bombalarla doldurmak, şehir savaşları başlatmak, bu aydınlarımıza rasyonel bir tutum olarak görülmüyordu ve haklı olarak bu rasyonel olmayan duruma karşı çıkıyorlardı.

Bu aydınlardan gelen uyarılara PKK kulak asmadı, bazılarını ise resmen karşısına aldı ama keşke HDP bir adım öne geçip, bu haklı uyarıların gereğini yerine getirse ve hendek savaşlarının yanında değil, karşısında dursaydı..

HDP bu manada tarihi bir sınavdan geçiyordu, birçok HDP'li de muhtemelen bu tarihi sınavın farkındaydı ama gereğini yapmaya gelince, maalesef derin bir suskunluğa gömülen ve susan ama arada bir de olsa konuşan, en azından sesini duyduğumuz HDP'liler hep beraber sınıfta kaldılar.

Savaş lordları bombalarını sallarken, arada ezilen, perişan edilen, en temel insanlık hakları çiğnenen halktan bahseden pek az.

Bir özel harekatçının, Yüksekova’da bir evin yatak odasında verdiği poz ve aynaya evin kadınının rujuyla yazdığı tehditkar sözler (‘Aşk Yüksekova’da başka yaşanıyor’), savaşta insanlığın nasıl alçabileceğine dair sadece küçük bir örnek.

Evrensel’e konuşan evin sahibi, “Evimin bulunduğu sokakta hiçbir hendek veya barikat yok. Bu fotoğrafı çeken ve bizim yatak odamıza girerek o yazıyı yazan kişinin annesi babası yok mu? Ayıp değil mi? Demek ki terbiyesiz bir adamdır”diyebilmiş…

Daha nazik söylenebilir miydi, sanmam. Biliyoruz ki terbiyesiz, ahlaksız adamlar her yerde var.

Panama’da off-shore hesaplar tutan Mossach Fonseac şirketinin kırk yıllık faaliyetlerini içeren evrak, Uluslararası Araştırmacı Gazetecilik Konsorsiyomu tarafından yayımlanmaya başladı. Bunun etkisi, WikiLeaks belgelerinden daha büyük olacak. WikiLeaks belgeleri sonuçta ABD diplomatlarının merkeze yolladıkları bilgi notlarıydı. O güne kadar karanlıkta kalmış bazı ilişkileri aydınlatsalar da, siyasal olaylarla ilgili değerlendirmelerdi. Bunlardan hiç bilinmedik çok şey öğrenmedik. Egemen gücün nelere bilerek göz yumduğunu, olaylara nasıl baktığını ve zaman zaman ne kadar cahilce değerlendirmeler yaptığını gördük. Diplomasinin arka bahçesinde öğretici bir gezintiydi bu.

Panama belgeleri ise uluslararası finans dünyasının arka bahçesinin küçücük bir bölümünde bizi gezdiriyor. Bu belgelerin yavaş yavaş yayımlanmasıyla, büyük ihtimalle bazı devlet başkanları, başbakanlar ve bakanlar, kamu görevlileri istifa edecek.

Dün 202 sığınmacı, AB ile Türkiye arasında imzalanan “Geri Kabul Anlaşması” uyarınca, Türkiye’ye iade edildi.

Yakınlarını Ege sularında kaybederek ellerindeki son parayı da insan kaçakçılarına kaptırarak Yunanistan’a geçen, her bir sığınmacının başına bir polis dikilerek, dolayısıyla zorla, taleplerini ifade etmesinler diye ağızları bağlanmış ve basına göstermemek için branda gerilerek Dikili Limanına çıkarılan bu insanlar için “Geri Kabul Anlaşması”na göre işlem yapılacak!

Dün yine 40 dolayında sığınmacının bu anlaşmaya göre Almanya’ya gönderildiği belirtildi. 

‘AT PAZARLIĞI’ İLE YAPILAN ANLAŞMA 

AB ile Türkiye arasında sığınmacılar üstünden yapılan bu anlaşmanın, insan haklarına ve BM’nin mültecilerle ilgili düzenlemelerine aykırı olduğu, mültecilere karşı insani olmayan yaptırımlar içerdiği gibi çok ciddi eleştiriler var.

Asrın liderimiz isyan etti.

“gazetecilik bu ülkenin cumhurbaşkanına küfür etmek değildir” dedi.

*

Birinci cumhurbaşkanımız hakkında “camiyi ahır yaptılar” diyen kim? Kendisi.

İkinci cumhurbaşkanımız hakkında “Hitler” diyen kim? Kendisi.

Birinci ve ikinci cumhurbaşkanlarımız hakkında “işte vesika burada, bakın raflarda kafatasları var, reisicumhur Mustafa Kemal, aynı şekilde İsmet Paşa’nın başbakan olarak imzası var, insani midir, vicdani midir?” diyen kim? Kendisi.

Dokuzuncu cumhurbaşkanımız hakkında “lakabı çobandı, şimdi koyun oldu” diyen kim? Kendisi.

*

Birinciden onuncuya kadar, TBMM tarafından seçilmiş tarafsız cumhurbaşkanlarımız hakkında “vazo” diyen kim? Kendisi.

Popüler İçerikler

Montella Görevini Bırakırsa A Milli Takım'ın Başına Kim Geçmeli?
Ayliz Duman Çok Sade Kaldı: Miss Universe 2024'te Gelmiş Geçmiş En Çarpıcı Ulusal Kostümler Giyildi!
ATM’lerde 200 TL Krizi: Fatih Altaylı’dan 5 Bin Liralık Banknot Önerisi