Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

HEM Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan'a yapılan haksızlığa itiraz etmek hem de kayıtsız şartsız hükümet destekçisi olmamak

-MÜMKÜNDÜR.

-Hem Cemaat’in paralel yapı kurarak zulümler yapmasının şiddetle karşısında olmak hem de Zaman gazetesine kayyum atanmasına karşı çıkmak MÜMKÜNDÜR.

- Hem HDP’nin son dönem siyaset tarzını kıyasıya eleştirmek hem de HDP’li milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasını istememek MÜMKÜNDÜR.

-Hem Berkin Elvan için hem de Yasin Börü için içimizin cız etmesi, kahrolmamız ve öfkelenmemiz MÜMKÜNDÜR.

-Hem hükümetin olumlu icraat ve uygulamalarına destek vermek hem de olumsuz icraat ve uygulamalarına karşı çıkmak MÜMKÜNDÜR.

Gelin açık açık konuşalım. Saray ve şürekası bu ülkede yaşanan çatışmalı ortamı seviyor olabilir mi? İç savaşın kapısını araladığımız hallerimizi iktidarda kalmak için en büyük koz olarak görüyor olabilirler mi?

‘Biz olmazsak tufan gelir’ ayağına tüm toplumu ve barış ihtimalini rehin almışlar diyebilir miyiz?

Muhalif kim varsa mikrop muamelesi yaparak, Kemalistinden devrimcisine, Kürdünden cemaatçisine, Alevisinden Ermenisine herkesi hain ilan ederek en kalabalık kitle olan tabanlarının oyunu kemikleştirmek istiyor olabilirler mi?

Ankara’da siyaset, Güneydoğu operasyonları, yeni anayasa tartışmaları ve dokunulmazlıkların kaldırılması başlıklarına odaklanmış durumda.

Yeni anayasayla ilgili senaryolar artık daha net.

CHP’nin mevcut koşullarla masaya dönmediği, MHP ve HDP’nin CHP’siz formüllere yanaşmadığı, Ak Parti’nin ikili ya da üçlü formüllerle yola devam edilemezse kendi teklifini masaya getireceği denklem ortada. 

Dokunulmazlıklar konusunda ise tartışma biraz daha katmanlı.

Ak Parti tam destek istiyor

Ak Parti içinde dokunulmazlıkların kaldırılmasının HDP’yi mağdur göstereceği, operasyonlara destek vermeyen bölge halkını olumsuz etkileyeceği, dokunulmazlıklar kalksa bile gözaltı ya da tutuklama tedbirlerine başvurulmaması gerektiği ve nihayet dokunulmazlıkların mutlaka kaldırılması gerektiği gibi farklı görüşler dillendiriliyor.

ABD’de Cumhuriyetçi ve Demokrat partinin başkanlık önseçimi Donald Trump etkisi sebebiyle bütün dünyada büyük bir ilgiyle takip ediliyor. Trump’ın İslam ve göçmen karşıtı tutumuyla beraber önseçimlere kimlik siyaseti damga vurmuş gibi görünüyor. Ancak bu işin yüzeydeki kısmı. Dün Habertürk’te Soli Özel’in de değindiği gibi, aslında sınıf siyaseti geri dönüyor. Dini ve etnik kimliklerin bu denli ön plana çıktığı bir süreçte bu ilk başta inandırıcı gelmeyebilir. Ancak Amerikalı Müslüman seçmenin davranışı yüzeydeki kimlik siyasetinin aslında sınıf siyasetini perdelediğine işaret ediyor. 

Trump, İslamın ABD’ye düşman olduğunu söylüyor, Müslümanların ABD’ye girişini yasaklamaktan bahsediyor. Bu durumda, ABD’li bir Müslümanın Trump’a oy vermeyi hayal dahi etmemesi beklenir. Ancak Amerikan- İslam İlişkileri Konseyi’nin yayımladığı bir anket, vaziyetin pek de öyle olmadığını gösteriyor.

1830'larda başlayan, kökü daha eskiye Osmanlı'nın ilk toprak kayıplarına giden ve biteviye Anadolu'ya doğru akan yaklaşık 150 yıllık bir Müslüman göçü, bizde millet oluşumunda önemli bir rol oynamıştır.

Kitlesel göçler, yol kayıpları, maruz kalınan kırımlar Anadolu'ya hem Kuzey'den ve hem Batı'dan gelen Müslümanların ortak tecrübesidir. Türlü travmalar içeren bu öykü, bugün kadar uzayan tarihsel ve toplumsal ciddi bellek izleri bırakacaktır.

Kaybedilmiş mallar, verilmiş canlar, buna karşılık gelinen yeni topraklarda gasp edilmiş mallar, alınmış canlar, bu çerçevede yaşanan çatışmalar üstüne oturan bir süreçtir bu.

Kimlik kurucu bir yönü vardır.

Bu açıdan üç unsurun altını çizelim...

1. Zihniyette güvenlik fikri ve arayışının belirleyici önemi, devlet, ordu ve koruyucuya “aşkın” bir anlam yüklenmesi…

2. Kendisine benzemeyeni, kendisinden olmayanı, dışarıyı, değer farklılığını güvensizlikle karşılayan bir yerlilik hali ve kuvvetli bir “öteki” duygusu…

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Ak Parti’nin iç ve dış politikada aldığı pozisyonların halkın desteğini aldığını gözlemlemek zor değil.

Muhalefet partilerinin ikisinin, CHP ve MHP’nin bu politikaları desteklemesi de bunu gösteriyor.

Bu gidişatın en doğal yönü de, Ak Parti’nin halk desteğinin kaçınılmaz olarak artmasıdır.

ORC Araştırma’nın son çalışmasında Ak Parti’nin oy desteği yüzde 54 olarak görünmektedir. Bu rakamın abartılı olduğunu düşünenler çıkabilir, ama manzaranın tümüne dikkatle bakınca başka bir ihtimal görünmemektedir.

Güneydoğu’da “askeri çözüm”, güney sınırında “dik duruş”u halkın onaylamaması için herhangi bir neden yoktur. Uzun süredir halka başka çözüm önerileri iletilmemektedir.

22 bin IŞİD militanına ait olduğu düşünülen 1736 belge. Ama ne belgeler… Militanların örgüte katılmak için cevaplamak zorunda olduğu, ‘savaşçı’ mı yoksa ‘intihar bombacısı’ mı olacağından nerede doğduğuna ne iş yaptığına kadar tüm detayları içeren 23 soruluk anketler…

İngiliz Sky News kanalı bu belgeleri IŞİD’den kaçan Ebu Hamid kod adlı birinden almış.

Yabancı basının bu belgelerde en çok ilgilendiği kısım 50 farklı ülkeden örgüte katılım olması… İngilizler “neredeyse bir düzine İngiltere vatandaşına ait belge var burada” diye kriz vaziyetinde…

Uluslararası istihbarat ve güvenlik uzmanları ise belgeleri “IŞİD’e büyük darbe” şeklinde yorumlayıp memnuniyet belirtti.

Ben bir Türk gazeteci olarak elbette kendi ülkemle ilgili detaylara odaklandım. Bunun sonucunda memnuniyet duyduğumu söyleyemem, yalan yok.

Çok ilginç bir paradoks var ortada...

Evrensel hukuka sürekli atıf yapanlar, yargının tarafsız olması ve siyasallaşmaması gerektiğini ifade edenler, Anayasa Mahkemesi’nin Dündar/Gül kararında esas mahkemenin yerine geçmesini, davanın esasını ortadan kaldıracak şekilde yetkisini aşmasını pek sorun etmemişe benziyorlar. 

Nasıl olsa hukuk dediğiniz alanda istediğiniz gibi yorumu esnetmeniz mümkün.

Aynı şey, şu dokunulmazlıkların kaldırılması meselesinde de yaşanıyor. Yargının siyasallaşmasından şikâyet edenler, bagajında örgüte silah taşıyan, örgütle bağlantısı sarih olan, yüzlerce kişinin ölümüne yol açan sokak çağrılarını yapan, 29 kişinin feci şekilde öldüren katilin cenazesinde arzı-endam eden milletvekillerinin yargılanmaması gerektiğini de ifade ediyor. Konjonktür buna müsait değilmiş. Eğer yargılanır da hapse düşerlerse, HDP Kandil tarafından Meclis’ten çekilir, Nevruz öncesi sokağı karıştırmak isteyen PKK’ya gün doğarmış, örgüte can suyu olurmuş.

Sağolsunlar, bazı arkadaşlar içerde ve dışarda canla başla Türkiye ile AB arasında varıldığını iddia ettikleri uzlaşmayı 'Türkiye'nin muazzam bir zeka ürünü' diye, 'bırakın eleştirel bakıp durmayı, takdir edin' benzeri ifadelerle parlatmakla meşgul.

Ama kendileri de biliyorlar ki, Türkiye'nin allak bullak olmuş hukuk düzeni, sosyal huzursuzluğu, tavan yapan siyasi istikrarsızlık manzarası önünde sadece ve sadecehayal tacirliği yapıyorlar. Muhtemelen bunu da bile bile yapıyorlar.

Herşeyden önce...

Ulus devlet, halkların olgunlaşmamış aşklarının ve zoraki birlikteliklerinin modern adıdır. Herkesi “tasada ve sevinçte” bir kılabileceğini düşünen ve tam da bunu yapmak için gerekirse sevinçleri öldürebilen bir fıtrata sahiptir. Bir kesimin refahı için tasaları artırabilir. Hepsi ancak refahın devamıyla ayakta kalabilir. 

İsviçre de, Bhutan da, Türkiye de böyledir. O insanlığın en büyük ve güçlü icatlarından birisidir. Kendisini bir Tanrı’nın yerine koyabilen tek insan icadıdır. Onun için kanlar dökülüp, canlar alınabilir. Tanrılara kafa tutacak kadar güçlüdür. En az Tanrı kadar ezeli ve ebedi olduğu iddia edilir. Tanrı’nın varlığı ona, onun varlığı Tanrı’ya şirk koşmaktır. Bu yüzden ya Tanrı ya o, eninde sonunda, yerini diğerine terk edecektir. Ya devlet Tanrılaşacak ya Tanrı devletleşecektir. 

Ona inanılmakla kalınmayacak, ona tapılacaktır. Osmanlıyken Türk’e “Etrak-ı bi-idrak/ Akılsız Türk” diyecek ama bir yüzyıl sonra Türk’ün eline geçtiğinde kendisine küfreden Osmanlı’ya ecdat diyecektir.

Popüler İçerikler

Bakanlığın Gıda İfşaları Devam Ederken En Fazla At ve Eşek Etinin Satıldığı Şehirler Belli Oldu
Görüşme Esnasında Erkeğe Maddi Sorular Sorulmasını Destekleyen Kadın Tepkilerin Odağında
Almanya’da Noel Pazarına Saldırı: Saldırgan Suudi Arabistan Vatandaşı Bir Doktor Çıktı!