Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

Ergene’de araştırma yapan uzmanlar; nehrin siyah bir çamur deryasına dönüştüğünü, bölgedeki sanayi tesisleri atıklarıyla nehrin bir kanalizasyon haline geldiğini, nehirde tespit edilen siyanür nedeniyle dalgıçların bile suya giremediğini belirtince Milliyet haberi, ‘Dalgıçlar bile suya giremiyor’ başlığıyla verdi.

Haberde ayrıca Çerkezköy’den, Uzunköprü’ye kadar uzanan bölgede deri, kimya, organize sanayi, tekstil ve ilaç olmak üzere 2 bin 100 civarında sanayi tesisinin bulunduğu da belirtilmekte...

* * *

Orman ve Su İşleri Bakanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği haberle ilgili gönderdiği açıklamada kısaca şöyle diyor:

“Ergene Havzasında 1990’lı yıllardan itibaren başlayan kontrolsüz sanayileşme neticesinde oluşan kirliliğin giderilmesi ve nehrin su kalitesinin iyileştirilmesi maksadıyla 06.05.2011 tarihinde Ergene Havzası Koruma Eylem Planı uygulanmaya başlanmıştır....

Tekirdağ ilinde inşa edilmekte olan ileri biyolojik atıksu arıtma tesisinde yaklaşık 400.000 m3/gün’lük sanayi atıksuyu arıtılacaktır.

Noterler artık Twitter, Facebook gibi sosyal medya hesaplarını da takibe aldı. 

Türkiye Noterler Birliği (TNB) Başkanı Yunus Tutar, “Sosyal medyada sizinle ilgili bir paylaşıma dava açacaksınız. Ancak, notere gidene kadar yazan kişi bunu silebilir. Ekran görüntüsü ise yeterli olmuyor. Başlattığımız ‘Elektronik ortamda tespit’  uygulaması böyle durumlarda kullanılabilecek” dedi.

TÜRKİYE Noterler Birliği (TNB) Başkanı Yunus Tutar, “Elektronik Ortamda Tespit” uygulamasını ekrana yansıtıp, 1512 sayılı Noterlik Kanunu’ndaki değişiklikle söze başladı:

- Kanuna eklenen 198/A maddesi, 1 Mart 2016’da yürürlüğe girdi. Böylece noterlik işlemlerinin elektronik ortamda yapılmasına kapı açıldı. Bununla birlikte “Elektronik Ortamda Tespit” uygulamasını devreye aldık.

Noterlik işlemlerinin tümünün “e-arşiv”e kaydedilebileceğini ve yasal sınırlar çerçevesinde paylaşılabileceğini belirtti:

Cizre’de 26 yurttaşın tanınmayacak ölçüde yakıldığı otopsi raporlarıyla belgeleniyor. İstanbul’da kayyım sopasıyla gazeteler gasp ediliyor. Kayseri’de holding yöneticileri tutuklanıyor. Ankara’da parti yöneticileri hakkında fezleke hazırlanıyor. 

Hepsi feda olsun!... Değil mi ki 3. köprüde ayaklar birleşti. 

Ne de olsa 59 m. ile dünyanın en geniş köprüsü. 

Yatırım tutarı 2 milyar 446 milyon 377 bin dolar

Kalkınma Bakanlığı raporunda bu tutarın 2015 yılı fiyatı olduğunun altı çizilmiş, yatırım süresince artabilirmiş, 2.4 milyar dolarlık yatırım tutarını Hazine cebimizden garanti etmiş; ne gam. 

Hiçbiri Erdoğan ile Davutoğlu’nun köprünün yarısına kadar zırhlı araçlarıyla gelip kalan kısmı yürüyerek geçmesinden önemli değil. Zaten bu yürüyüş ve geçiş, İçtaş-Astaldi ortaklığına verilen garantiye de dahil değil. 

Asıl garantiler, ilerde hepimizden söke söke tahsil edilecek.

CHP'nin tutumu nedeniyle Anayasa Uzlaşma Komisyonu başlamadan bitti. AK Parti, CHP ile olmazsa MHP ve HDP ile yola devam kararı aldı. MHP lideri Bahçeli'nin çağrısı üçlü olmasa dahi ikili olarak komisyonun çalışabileceği ihtimalini gündeme getirdi. Bu, yeni bir durum. AK Parti uzlaşmayı sonuna kadar zorlayacak. Böylece kimin uzlaşma yanlısı, kimin uzlaşma karşıtı olduğunun görülmesi sağlanacak. Bu sürecin tüketilmesinden sonra, B Planı devreye girecek. AK Parti yeni anayasa teklifini Meclis Başkanlığı'na sunacak. 

Afrika gezisi sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan'la bu süreci konuştuk. Erdoğan, başkanlık sistemi ve yeni anayasa konusunda kararlı. Kafasında bir yol haritası var. Ya yeni bir yol bulacaksın ya yeni bir yol açacaksın. Cumhurbaşkanı, ”Yeni bir yol açacaksın” noktasında: “Hepsi çekilse dahi yola devam edilebilir. Daha önce yaptığımız bir anayasa çalışması var. İktidar partisi o çalışmayı pekala parlamentoya getirebilir. İktidar partisi Meclis'e bir anayasa taslağı getirebilir”.

İngiltere’nin en saygın gazetelerinden Independent’da geçen hafta bir makale yayınlandı.

Başlığı şöyle;

“Türkiye yasadışı/haydut (rogue) bir ülke haline geldi; Ve artık Erdoğan bile bunu kabullenmeli.”

Makale, Can Dündar ve Erdem Gül hakkındaki Anayasa Mahkemesi kararına Erdoğan’ın verdiği “AYM kararına saygı duymam, uymam da” tepkisini içeriyor.

Yazıda aynen şu ifadeler yer alıyor;

“2002’den bu yana iktidarda olan AKP hükümetinde, sadece Türkiye yasadışı-haydut (rogue) bir devlet olarak görülme riskiyle karşı karşıya değil; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da yasadışı-haydut (rogue) bir Cumhurbaşkanı olarak damgalanma riski var…”

Hem Türkiye için, hem de Cumhurbaşkanı için Independent Gazetesi’nde kullanılan “rogue” kelimesinin sözlük anlamına gelince;

Yarın 8 Mart 2016 Salı. Bütün ülkelerde “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” olarak kutlanacak. Türkiye’de de uzun zamandır 8 Mart kitlesel olarak kutlanıyor. Tam olarak ne zamandan beri denilirse, çok eskiler diye yanıtlamak mümkün…

Mesela 1970’lerden beri diyebiliriz. Ama bu tam doğru olmaz. Çünkü öncesi de var. Tarihler ilk 8 Mart kutlamasının 1921’de İstanbul’da yapıldığını yazıyor. Bu kadar “özgürlük” nereden geliyormuş diye sorulursa o tarihte İstanbul’un Birinci Dünya Savaşı galibi olan devletler tarafından işgal altında olduğunu görebiliriz.

(Türkiye ilk 1 Mayıs’ın da 1921’de kutlanmış olduğunu düşündüğümüzde, düşmanların yurttan kovulması emekçilere fazlaca bir şey sağlamamış, hatta elde ettikleri bile geri alınmış diyebiliriz!)

Ülkemizde kadınların seçme ve seçilme hakları konusunda da resmi tarih ile fiili durum arasında bir saptırma makası bulunuyor. Bu konuda 5 Aralık 1934 tarihi temel alınıyor, kadınların seçme ve seçilme haklarına kavuşmaları hakkında… Doğal olarak da “verildi” vurgusu yapılıyor!

Devlet büyüklerinden “devletin başı” tarafından saygı duyulmadığı ve uyulmayacağı açıklandığına göre Anayasa Mahkemesinin bu kararına saygılı yurttaşlar olarak artık saygı duymasak ve uymasak mı?

Anayasa Mahkemesi (AYM) tutuklu iki gazeteci hakkında Anayasa’nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi özgürlüğü ve güvenliği ile 26. ve 28. maddelerinde güvence altına alınan ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine karar verdi (2015/18567 Başvuru, 25.02.2016).

AYM, kararın bir örneğini ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması içinİstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine gönderdi ve Mahkeme gazeteciler Can Dündar ve Erdem Gül hakkında tahliye kararı verdi. Gazeteciler Cuma gününü Cumartesiye bağlayan gece sabaha karşı 27 Şubat 2016’da saat 03.15 sıralarında Silivri Cezaevinden salıverildiler.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 28 Şubat 2016 Pazar günü Afrika ülkesi Fildişi Sahili'ne hareketinden önce İstanbul Atatürk Havalimanı'nda gazeteciler hakkındaki tahliye kararıyla ilgili görüşlerini açıkladı.

“Sur, Diyarbakır'ın dört merkez ilçesinden biridir…

...Sur adını, ilçe merkezi ile çevirili bulunan tarihi Diyarbakır surlarından almıştır.

Tarihi geçmişi; çok eskilere, MÖ 7500 yıllarına kadar uzanmaktadır. Son dönemde yapılan arkeolojik kazılarda dünyadaki en eski yerleşim alanlarının bu bölgede olduğu görülmüştür.  İlçede sırasıyla Hurriler, Mitanniler, Hititler, Asurlar, Medler, Persler, Büyük İskender, Romalılar, Bizanslılar, Araplar, Selçuklular, Osmanlılar ve 30’a yakın uygarlık hüküm sürmüştür.

İlçe çok sayıda uygarlığın izlerini taşıyan, zengin tarihi ve kültürel birikimi ile farklı uygarlıkların, medeniyetlerin yerleşim alanı ve merkezi olmuştur. İlçe bir tarih ve kültür merkezi olma özelliğini her zaman koruyabilmeyi başarmıştır. Her uygarlık kendi kültürünü, öncekilerle kaynaştırıp, daha zengin hale getirerek yeni kuşaklara adeta bir ‘’Açık Hava Yazıtlar Müzesi’’ şeklinde sunmuştur.

Zaman’a kayyum atanmasına tepki gösterenlerin başında ABD’nin Ankara Büyükelçisi’nin olması dikkat çekici. John Bass, elçiliğin resmi hesabından yaptığı açıklamada “Zaman gazetesinin haber yapım sürecine kayyum tarafından müdahale edildiğine dair haberlerden derin rahatsızlık duyuyorum” dedi. 

Basın özgürlüğünün ihlal edildiğini düşünen çevrelerin Zaman gazetesiyle ilgili gelişmeye tepki vermesini anlamak mümkün; ama başka bir devletin, yani ABD’nin yargının bir gazete yönetimiyle ilgili verdiği karara müdahil olması, ABD’nin kendi çıkarlarına ters düşecek bir uygulamaya karşı aldığı politik tutum olarak anlaşılabilir. 

Büyükelçi Bass’in tepkisi, aynı zamanda Fetullah Gülen yapılanmasını arkasında ABD’nin olduğunu düşünenleri doğrulamış görünüyor. Fethullah Gülen’in Pensilvanya’da ABD’nin koruması altında olduğu düşünüldüğünde bu görüş hiç de yabana atılmamalı. Lideri ABD’de olan bir örgütün, ABD’den bağımsız hareket etmesi mümkün mü?

“Basın özgürlüğü konusunda kimsenin şüphesi olmamalı.” Böyle buyurmuş Başbakan Davutoğlu.

Hiç şüphesi olmasın ki şüphemiz yok.

AYM'ye ‘daha işimiz bitmedi' gözdağlarıyla, alt mahkemelere açık telkinlerle, başörtülü hanım gazete okurlarını kan revan içinde yerlerde sürüklemelerle, kayyımlarla, sansürle, basın özgürlüğü bağımsız ne kadar medya kuruluşu varsa hepsinin üzerine kan kırmızısı çizgiler ata ata nasıl bitirilir, eksik olmasın, sayesinde hep birlikte izliyoruz.

Nasıl şüphemiz olabilir ki?

Ankara Düşünceye Özgürklük Girişimi, herhangi bir şüphe kırıntısı varsa onu da temizlemek için son yayımladığı çağrı metninde tane tane anlatıyor:

‘'Bank Asya, Koza İpek Holding ve medya kuruluşları, şirketlerin bütçesinden on bin TL maaş verilen kayyımların yönetimine geçtikten sonra batırılma noktasına geldi.

Popüler İçerikler

151 Gündür Oğlu Fatih'i Arayan Baba Esra Erol'a "Bulamıyorsan Müge Anlı'ya Çıkalım" Deyince Ortalık Karıştı
Sosyal Medyada Süren Öğretmenlik Tartışması: Az Çalışıp Çok mu Maaş Alıyorlar?
"Aşk Solcudur..." Kızılcık Şerbeti'nde Deniz Gezmiş Anıldı