Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

2016 yılının hem dünya için hem Türkiye için çok kolay geçecek bir yıl olmayacağını düşünenlerin sayısı günden güne artıyor. Bir yandan Çin ekonomisinin karşılaştığı sıkıntılar çoğalırken bir yandan da Kuzey Kore’nin yeni bir nükleer deneme yaptığına dair söylentiler Uzakdoğu coğrafyasını gündemin üst sıralarına taşıdı. Kuzey Kore’nin bu yeni hamlesi ne Çin’i ne Japonya’yı ne de Rusya’yı memnun etmiştir. Aksine, ne yapacağı kestirilemeyen, “öngörülemez” olarak nitelenen ve sayısı çok da fazla olmamasına rağmen son yıllarda büyüme eğilimi gösteren ülkeler grubundaki yerini pekiştirdiğini göstermiştir.

Çin elbette bölgedeki dengelerin nükleer tehdide dayalı bir anlayış ile değiştirilmesinden hoşlanmayacak. Rusya’nın da bu konudaki yaklaşımı pek farklı değil. Ancak büyük devletlerin, her ne kadar aksi düşünülse de, bazen huysuz devlet adamları ve onların etrafında kümelenmiş devlet yapılarına çok fazla söz dinletemedikleri de kabul edilmesi gereken bir gerçek.

Diyelim çocuğunuz bisikletle turlarken aynı yaşlarda iki çocuk onu durdurdu, zorla 1 TL'sini ve turlamak için bisikletini aldı. 

Bir ebeveyn olarak ne yaparsınız?

Öfkelenirsiniz, çocuğunuza zorbalık yapıldığını düşünürsünüz. 

Doğru, bu zorbalık. Ve çocuklar arasında çok olur.

Ama bunu yapan çocukların 10 yıl hapis cezası alması içinize siner mi?

Bence sinmemeli.

*

İsmail Saymaz’ın cuma günü gazetede yayımlanan haberinin detayına girelim... 

Mahallenin 15 ve 16 yaşlarındaki iki haylaz ve yoksul çocuğu, güzel bisikletiyle turlayan görece hali vakti yerinde 14 yaşındaki başka bir çocuktan sürmek için bisikletini istiyorlar. Vermeyince ona bir tokat atıp bisikleti alıyor ve dolaşıyorlar. Çocuğun babası geliyor ve bu sefer o, çocuklara bir tane patlatıp bisikleti geri alıyor. Sonra karakola gidip “Bunlar çocuğumun bisikletini çaldılar” diye şikâyetçi oluyor.

PKK cephesinde önemli gelişmeler yaşanıyor. 20 Temmuz'da Cemil Bayık'ın, “Kentlerde, mahallelerde yer altı sistemi, tüneller, mevzi sistemi geliştirmeli” talimatıyla birlikte örgüt, şehir savaşları stratejisine geçti. Böylece PKK, yeni bir konsepte geçti

PKK'nın stratejisi ilk aşamada 12 ilçede, sahada ise 6 yerde daha hendek savaşlarını başlatmaktı. Bunu Mardin, Hakkari, Diyarbakır, Ağrı, Van, Batman ve Şırnak'ta şehir kalkışmaları izleyecekti.

PKK, bu stratejisinde başarılı olamadı. Ama Türkiye'yi meşgul etmeyi başardı. Şimdiki hedefleri, Mart ayına kadar şehirlerdeki çatışma sürecini sürdürüp, Nevruz'la birlikte şehir ayaklanmalarını başlatmak. 

İçişleri Bakanı Efkan Ala, Afyon kampında 1 hafta içinde operasyonların bitebileceğini açıkladı. Silopi'de yüzde 90, Sur'da yüzde 60 oranında ilerleme sağlanmış durumda. Cizre'de yüzde 70'e ulaşıldı. Sur'da, Cizre'de, Silopi'deki operasyonların yavaş ilerlemesinin nedenleri var.

2010 yılında başlayan Fatih Projesi, ülkemizin son 3-4 yılda nasıl duraklama devrine girdiğinin bir göstergesi gibi adeta. Proje 8,5 milyar TL’ye varması beklenen hacmi ile ülkemizdeki en büyük bilişim projesiydi. Bu nedenle de, proje için ülkemize gelmeyen bilişim devi CEO’su kalmamıştı. Bugün hala hem ülkemizin en büyük projesi, hem de dünya çapında büyük bir proje.

Fatih Projesi, bilgi çağındaki yeni nesillerin dünya ile entegre olmasını hızlandırması açısından herkesin desteklediği bir proje. Ama konuyla ilgili yazdığımız zaman özellikle tablet dağıtımlarının olduğu yerlerdeki öğretmenlerden eleştiriler alıyoruz. Hatta internete sızan bilgilerde tabletlerini satan öğrenciler de görüldü. Çünkü proje tamamlanmadığı, içerik ve network bağlantıları yok. Bu haliyle de proje boşlukta sallanıyor gibi.

Hükümetin, yeniden hızlandırdığı AB temaslarının önemli köşetaşlarından birisi vize serbestisi

Yıllardır Avrupa ülkelerine vizeyle giriş yapma eziyetini çeken Türk vatandaşları, sürecin olumlu yürütülmesi halinde bu yılın ekim ayından itibaren belirli koşullar altında AB ülkelerine vizesiz giriş yapma olanağına kavuşacak. 

AB Bakanlığı, sürecin olumlu yürütülmesi için büyük çaba sarf ediyor.

AB Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır başta olmak üzere bakanlık kadroları Türk vatandaşları için büyük önem taşıyan Ekim 2016 tarihinde ‘vize serbestisi’nin uygulanması için emek harcıyor.

Vize serbestisi sürecinin ortaya çıkmasıyla birlikte, kamuoyunda ister istemez bilgi karmaşası yaşanıyor.

Resmi açıklamaların yapılmasına karşın kamuoyunda yaşanan bu karşamadan kurtulmak amacıyla AB Bakanlığı, ‘Türkiye-AB Vize Serbestisi Diyaloğu’ adıyla özel bir broşür bastırıp dağıtmaya başladı.

“Domuz gribi” ifadesinin kullanılması son derece yersiz. Doğru tıbbi adıyla kullanmak gerekirse kısaca Influenza H1N1 virüsüdür bu.

Her yıl görülmesi beklenen grip olgularının bu yıl niçin gündemin ilk sırasına oturduğunu anlamak gerçekten zor. Bu cümleden gribin önemsiz bir hastalık olduğu sonucunun çıkarılmasının doğru olmadığını öncelikle belirtelim. Grip, önemli bir hastalıktır ve her yıl dünya üzerinde yaklaşık 500 bin kişinin ölümüne neden olur. Toplumun bu konuda bilgilenmesini sağlamak ve korunma yollarına ilişkin bilgileri paylaşmak, bu hastalığın yarattığı olumsuz sonuçlardan korunmak için önemlidir. Ancak mevcut durum, halkı bilgilendirmekten çok paniğe sevk etmiştir. Hastalık “dört dörtlük” bir insan hastalığı olmasına rağmen “domuz” gribi ifadesiyle olağandışı bir durum yaşanıyor havası yaratılmaya çalışılmaktadır. Günlük pratikte “Ben domuz gribi oldum galiba!” diyerek büyük bir endişe ile sağlık kurumlarına başvuran kişiler “merak etmeyin, biz, bu hastalık ilk çıktığı andan itibaren yani altı yıldır insanlarda görüyoruz hatta grip deyince de genellikle bu hastalıktan söz ediyoruz” deyince önce şaşırıyorlar sonra da rahatlıyorlar.

Sapık olmayan birinin aklına şöyle bir soru gelebilir mi: 

“Bir babanın öz kızına duyduğu şehvet, karısıyla olan nikâhını düşürür mü?” 

Tamam, bu soruyu soran herif besbelli ki sapık. Kendi öz kızına sulanmış, sonra da Müslüman olduğu aklına gelmiş ve Türkiye Cumhuriyeti’nin Müslümanlığın Hanefi ve biraz da Şafii mezheplerinden sorumlu kurumu Diyanet İşleri Başkanlığı’na başvurmuş. Derdi çok büyük. “Kızıma şehvetle sarıldım. Acaba karımla nikâhım düştü mü?” 

Sapık herifin aldığı cevaptan sonra ne halt ettiğini bilemem, merak da etmem. 

Ancak herifin başvurusunu ciddiye alan; ciddiye almakla yetinmeyip gündemine alan ve ciddi bir bilimsel (teolojik) araştırma yapıp cevap veren koca koca adamların oluşturduğu kurula ne diyeceğiz? 

Kurulun adına bir bakın hele: Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek KuruluDini Bilgilendirme Platformu… 

Vay be. 

Hani o kurulda görevli birine “Nerede çalışıyorsun” diye sorsalar; o da kurulun tam adını söylese, insanın içinden ayağa kalkıp ceket düğmelemek gelir. 

Bu kurum aslında İslami konularda fetva veriyor.

Tarih boyunca yıldızları zaten hiç barışmamıştı.

Ama savaşa da hiç bu kadar yakın olmadılar.

Biri Sunni bloğunun finansörü, diğer ise Şii bloğunun lideri olan Suudi Arabistan ile İran sıcak çatışmanın eşiğine geldi.

Diplomaside kuraldır; sular bulandığında sorulan ilk soru, “Bundan kim kârlı çıkar?” olur.

Ortadoğu’daki Suudi Arabistan-İran gerginliğinin kazananı bu iki ülke de değil; iki ülkenin de resmen “düşmanı” olan İsrail.

Ortadoğu’da son dönemde yaşananlara bakınca, hemen her kargaşadan, çatışmadan, devrim ya da iç savaştan kârlı çıkan ülkenin İsrail olduğunu görmek mümkün.

Mısır’da tünellerle İsrail’in Gazze’ye uyguladığı ambargonun delinmesini sağlayan Hüsnü Mübarek, iktidardan düştü. Yerine geçen Müslüman Kardeşler’in kısa iktidarı döneminde bazı tüneller kapatılırken, diğerleri içinden koca tır’ların geçirilmesini sağlayacak kadar genişledi.

Tarihin en büyük siber saldırısının hedefinde IŞİD mi vardı?

Geçtiğimiz hafta BBC’nin web sitesine ait servislere tarihin en büyük siber saldırısı gerçekleşti. Saldırıyı kendilerine 'New World Hacking” adını veren ABD merkezli 12 kişilik bir grup üstlendi. Hedeflerinde IŞİD mi vardı?

Geçtiğimiz hafta BBC’nin web sitesine ait servislere 602 GBps’lik tarihin en büyük siber saldırısı gerçekleşti. Bu saldırı ile üç saatten fazla BBC’nin online servislerine erişilemedi.

En son geçen sene Nisan ayında, 334 GBps’lik Asya’da bir network operatörüne rekor saldırı tespit edilmişti. BBC’ye yapılan DDoS saldırısı, bu rekoru neredeyse ikiye katladı.

Bu sadece bir test miydi?

Saldırıyı kendilerine 'New World Hacking” adını veren ABD merkezli 12 kişilik bir grup üstlendi. Bu grup içerisindeki, kendini Ownz olarak tanıtan kişi ZDNet’e yaptığı açıklamada bu saldırının sadece bir test olduğunu, 2 haftalık bir yazılım çalışması sonrası yaptıklarını belirtti.

Geçtiğimiz haftaya Beyaz Şov'daki ‘çocuklar ölmesin' mesajı damgasını vurdu.

Programa ‘Diyarbakır'dan Ayşe öğretmen' diye bağlanan kişinin bu mesajından sonra Beyazıt Öztürk'e linç kampanyası başlatıldı. Havuz ve hükümet yetkilileri ‘Ayşe öğretmen'in peşine düşerken, Kanal D de, yapılanı ‘provokasyon' olarak tanımlayıp, devletin yanında olduğunu açıkladı. Son olarak Diyarbakır Başsavcılığı, ‘Ayşe öğretmen' hakkında “terör örgütü propagandası yapmak” suçundan soruşturma başlattı. Bu küçücük olay, ülkenin ‘makul' sınırını çoktan geçtiğini göstermeye yetti de arttı bile.

Öncelikle, kimin kimi öldürdüğünün bile net olmadığı bir çatışma ortamından bahsediyoruz. Güvenlik güçleri ve PKK terör örgütü arasında çatışmalar var. Bir de bu çatışmaların ortasında kalan sivil halk. Kaçan kaçtı, kalanlar ise her gün diri kalma mücadelesi veriyor. Bölgeden sağlıklı haber almak oradaki gazetecilere rağmen kolay değil. Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi, neredeyse canlı yayın gibi onca gazeteci, vatandaş ve polisin gözü önünde güpegündüz öldürüldü. Kurşunun kimden geldiği bulunmuyor, bulunamıyor.

Popüler İçerikler

Babalık Davası Negatif Sonuçlanmıştı: İftiralara Maruz Kalıp Sabrı Taşan Uğur Dündar Hesap Soracak!
"Geri Zekâlılar..." Müge Anlı'dan Canlı Yayında Sert Çıkış!
Yaş Farkından Dolayı Artık Kocasını Beğenmediğini İtiraf Eden Kadından Dumur Eden Açıklamalar
YORUMLAR
11.01.2016

Evet sanırım artık zamanı geldi.Ses çıkarıyorum.Barıştan yana tarafım.Öncelikle İnsanların ölmediği bir Ülke talep ediyorum.Sonra yeni bir Dünya talep edeceğim.

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ