Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

Şaşkınlığa mahal yok. İsrail ile Türkiye ilişkilerini “ normalleştirmek ” için iki yıldır süren müzakerelerin sonunda geçen hafta Zürih’teki gizli toplantıda çıktığı söylenen ön anlaşma olur da sonuçlandırılırsa resmi tamamlayacak: “ İflas eden Ortadoğu politikaları eşliğinde Rusya ve İran’la papaz olunması, Şanghay İşbirliği Örgütü ve Avrasya Ekonomi Birliği denilirken, Çin’le füze savunma ihalesinin iptali ve Batı/NATO şemsiyesine sığınılması… Suudiler öncülüğünde ne işe yarayacağı müphem ABD onaylı ‘Sünni askeri ittifakının’ parçası olunmasını da cikletten çıkan fala sayın. ”

Bu yaşananlar, Türkiye’yi yöneten siyasi heyetin dış siyasetinin “ hizaya getirilmesinin ” son halkası.

Türkiye 2010 Mavi Marmara vakası sonrası ilişkilerin normalleşmesi için üç koşul koymuştu:

•Resmi özür: ABD Başkanı’nın Mart 2013 İsrail ziyaretindeki zorlamasıyla Netanyahu tarafından dilendi.

Dün gazetelerde şöyle bir haber vardı: Silopi ve Cizre’de 110 PKK’lı terörist öldürüldü. Haberi okuyunca içimden şöyle dedim: Allah bilir öldürülenlerin içinde 25 yaşında büyük kimse yoktur.

Gencecik çocuklar gözümüzün önünde öldürülüyor ve hayatlarının baharında toprağa veriliyor. Bu ülkenin evlatları, bu ülkenin canları yok ediliyor.

Üstelik kendi çocuklarını öldürmekten mutlu olan bir iktidar ve bu vicdansızlıktan gururla bahseden insanlığını yitirmiş bir medyamız var.

Silopi, Cizre, Yüksekova, Nusaybin, Silvan…

birer birer tahrip ediliyor. Bir lokma ekmek bulduğunda mutlu olan gariban, yoksul insanlar evlerini, yurtlarını terk ediyor.

Camiler, kiliseler, hanlar… bölgenin yüzlerce yıllık tarihi yapıları yok ediliyor. Okullar tatil edilmiş, çocuklar eğitimsiz bırakılmış.

Terörden etkilenen 21 ilimizde 13.8 milyon kişi yaşıyor. Kaçı göç etti, bilmiyoruz. 21 ilde 10 ayda 11 bini aşkın esnaf dükkân kapattı, 1.549 şirket faaliyetine son verdi. Ülke bütünlüğü, can - mal güvenliği kadar ekonomi için de terörün bitmesi şart

İnsanlar için önce can, sonra mal güvenliği önemlidir. Terör Doğu’da yaşayanların hem can güvenliğini, hem mal güvenliğini yok etti. Doğu’da yıllardır yaşamını sürdürenler can kaygısı ile mallarını, mülklerini bırakarak, iş yerlerini kapatarak göç ediyorlar. Terör çatışmaları, insanların yılların birikimi olan mallarının, mülklerinin hasar görmesine, yok olmasına neden oluyor.

İnsanların kayıpları sonunda ekonominin ve ülkenin kaybına yol açıyor.

Başkanlıktan önce özerkliği tartışalım.

Güneydoğu'da generaller, albaylar kafilesiyle topu topu üç beş ilçede günlerdir hakimiyet kurulmaya çalışılıyor.

Sonuç; çatışmalar devam ediyor. Hendekler geçilemiyor. Halkın evleri delik, deşik, çocuklar korkudan açım diye ağlayamıyor.

Rusya'ya kafa tutan büyük devletimiz ilçeleri geçebilecek misiniz?

Milli Güvenlik Kurulu'nda terörle mücadeleye devam kararı almışsınız. Ne zaman almamıştınız ki? Otuz yıldır aynı kararı tekrar tekrar tekrar alıyorsunuz. Bu karar sizi nereye vardırıyor? Hendeklere mi?

Sur'da hendekler kazılırken, Cizre'de sokaklara barikatlar kurulurken Selahattin Demirtaş'ın sesi soluğu çıkmıyordu.

Bir süre ABD'deydi.

Döndü ve konuşmaya başladı.

“Bu direniş kazanacaktır ” dedi.

Direniş dediği ne?

Sur'da, Cizre'de, Silopi'de, Nusaybin'de 200 bin Kürt evlerini terk etmiş. İşyerleri kapanmış, esnaf iflas etmiş. 6 ay önce dağlarında barış çiçeklerinin açtığı bölge Lübnan ve Suriye görüntülerine teslim olmuş.

6-8 Ekim'de de ortaya çıkmıştı Selahattin Demirtaş, halka sokaklara dökülmeleri yönünde çağrı yapmıştı.

2011 sonbaharında Esad'ın iktidarına 'en fazla 6 ay' biçenlerin, sonra bu sorulunca 'Ama ABD yan çizdi' gerekçesi ardına çekilenlerin çıkıp millete bir şey söylemesi gerekmiyor mu artık?

Dışişleri Bakanlığı 19 Aralık’ta bir açıklamayla Musul yakınlarındaki Başika eğitim kampındaki birliklerin çekilmesi işlemine “devam edileceğini” açıkladı.

Amaçları herhalde haber vermekten çok göze girmek olan bazı meslektaşlarımız, Dışişleri’nin bu açıklamasını belki de görmeden, değişmesi için bir neden görmedikleri “Musul’dan çekkilme yok” türü başlıklarla çıktılar dün; acıklıydı.

O açıklamadaki önemli bir başka nokta da Başika’ya birlik takviyesine dair Türk ve Irak hükümetleri arasında bir iletişim kazasının yaşandığının kabul edilmesiydi.

Hayır! Bir yerlerden “duyum” almadım. Kâhin falan da değilim. Ama “dışarda” olan bitene bakınca, tahmin etmek zor değil. Bizi bu hafta “içerde” şok gelişmeler bekliyor.

Önce NEDEN diye bakalım... Sonra şok gelişmeler hakkında bir iki tahmin yürütürüz.

  • Özellikle BUGÜN ÇOK KRİTİK. Zira Rusya, düşürülen uçağın kara kutusundan elde edilen verileri bugün açıklayacağını bildirdi.

  • Başbakan Davutoğlu, son basın toplantısında söyledikleri için “ Putin’i ciddiye almıyorum ” dedi ya. Hani şaka gibi!! Kara kutunun verilerini de “ciddiye almıyorum” diyebilir. Ama kendisi adına üzgünüm, diyemeyecek. Rusya, kara kutuyu canlı yayında açtı. Ve o seremoniyle sonrasındaki araştırmaya, üç ülkenin uzmanları da katıldı. Aslında 14 ülke davet edilmişti. Sadece üçü icabet etti. Yine de öyle bir üçlü ki, hani abartma olmasa “dünya” diyebilirsiniz: ABD, Çin, İngiltere... Dolayısıyla, bu üç ülkenin “tanıklığı” altında elde edilen verileri ciddiye almamak, şakanın dozunu kaçırır!

  • Rusya’nın “kara para trafiğini araştırıyoruz” diye Türk bankalarının Moskova şubelerini kar maskeli ekiplerle basmasını da not edelim... Devam edelim...

17. faslın, “Ekonomik ve parasal politikalar” faslı, müzakereye resmen açılması ile birlikte toplam on beş fasılda müzakerelere geçilmiş oldu.

Bu on beş fasıl arasından sadece biri, “Bilim ve araştırma” faslı, geçici olarak kapatıldı.

Toplam 33 fasıl var.

Bunlardan sekizi Ek Protokol Kararının açılış kriteri olduğu fasıllar.

Başka bir ifadeyle Ek Protokolü gereğince ve yeterince uygulamadığımız için Avrupa Birliği Komisyonu siyasi blokaj uyguluyor.

Burada temennimiz Türkiye’nin Ek Protokole bir an önce uyması, AB Komisyonunun da ilgili fasılların açılması için gayret sarfetmesi.

6 tane de Kıbrıs’ın tek taraflı olarak bloke ettiği fasıl var.

ARA Güler, ne zaman çıkmış da siyasi bildiriler ve ideolojik manifestolar falan ortaya koymuş ki...

Cumhurbaşkanı’nın fotoğraflarını çekince...

Adama “dönek” deniliyor?

Ara Güler, kendisine “sanatçı” diyenlere...

“Yürüyün gidin, ben sanatçı değilim, ben foto muhabiriyim” diyen bir adamdır.

Cumhurbaşkanı, “Gel benim fotoğraflarımı çek” dediğinde...

Hiçbir foto muhabiri “Yok abi, kalsın, ben sana karşıyım” demez, diyemez.

Bu kadar basit bir gerçeği idrakten yoksun muyuz?

Ara Güler portre fotoğrafı çekmeyi sever.

Siyasetçi fotoğrafı çekme fırsatı doğduğunda...

Asla hayır demez.

Mavi Marmara’yı bastılar.

Asrın liderimiz pek öfkelendi, “cezalandıracağız, affetmeyeceğiz, bedelini ödeteceğiz, alçaklıktır, terördür, zorbalar, haydutlar, tecrit edeceğiz, düşmanlığımız şiddetlidir” dedi. Ahmet Kiziroğlu stratejik konuştu, “pişman edeceğiz, Türkiye’nin 11 eylülüdür, korsanlıktır, yalnızlaştıracağız, hesap soracağız” dedi. Bülent Arınç ağladı.

Asrın liderimiz o zamanlar “kardeşim Esad”la cankuştu. Kardeşim Esad jest yaptı, Türkiye’de müftü yokmuş gibi, Şam müftüsünü gönderdi. Kurbanların cenaze namazını Şam müftüsü kıldırdı.

O zamanlar “Şam’a gidip Emevi camisinde namaz kılacağız” laga lugası yoktu. Stratejik Kiziroğlu “Kudüs’te namaz kılacağız” dedi.

Tam o günlerde “kasap” lakaplı İsrail başbakanı Ariel Şaron öldü. İsrail’le küs olduğumuz için, cenazeye resmi katılım olmadı, taziye mesajı bile yayınlanmadı. Sayın gazetelerimiz “kasap geberdi” başlıkları filan attı. Halbuki… Asrın liderimiz 2005’te İsrail’e gitmiş, kasap’la görüşmüştü.

Popüler İçerikler

Bahis Reklam ve Teşvik! Acun Ilıcalı, TV8 ve Exxen Yetkilileri Hakkında Soruşturma Başlatıldı
Icardi'nin A Milli Takım Forması Giymesi İçin CİMER'e Başvuruda Bulunuldu!
TSK'dan Atatürkçü Teğmenlerin Kılıçlı Yemini İçin Açıklama: "Mesele Kılıç Değil, Emre Uyulmaması"