Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

Arjantin düştü; sıra ötekilerde…” Bu slogan, uluslararası finans çevrelerinin bugünlerdeki ruh halini özetliyor. 22 Kasım seçimini Başkan Cristina Fernández de Kirchner’in (ve Peronist Parti’nin) adayı Scioli kaybetti. Neoliberal bir programla seçimleri kazanan seçkin bir burjuva ailesinden Mauricio Macri yeni Başkan olacaktır.

Seçim sonrasındaki Financial Times’tan bir dökümü Josh Mason yapmış. Gazetenin başlığı: “Piyasalar Arjantin’deki yeni düzeni sevinçle karşıladı.” Hemen üstünde “paramızı isteriz!” diyen bir Steve Forbes fotoğrafı var. İlk sayfa haberi, “piyasalar Kirchner’ler iktidarının son bulmasını umuyorlardı; şimdi coşku içindeler” diye başlıyor. Ardından finans çevrelerinin yorumları: “Macri, uluslararası yatırımcıların güvenini kazanmak için ülkenin ne yapması gerektiğini biliyor. Arjantin, sermaye piyasalarıyla ilişkilerini normalleştirerek büyük önem taşıyan yabancı yatırımcıları çekmeye başlamalıdır.” Gazetenin başyazısına göre ise, “Macri’nin gerçekleştirmesi gereken en önemli alan, yatırım atmosferini iyileştirmesidir.”

İnsanın ülkesinin dibi boyladığını adım adım izlemesi, katlanması zor bir iş. Katlanmak, dahası umutsuzluğa kapılmamak lazım, orası ayrı. Geçen hafta tam bir kâbus gibiydi, daha kötüsü memleketi idare edenlerin durumun vehametini hâlâ kavramamış, sadece kuyruğu dik tutma peşine düşmüş olması. 

Ülkede kıyamet kopuyor, iktidarda olanlar hiçbir şey olmamış gibi yollarına devam ediyor, dahası AB’den üç beş milyon koparmayı “başarı” sayıyor, nutuklar atıyor. Son olarak Rusya ile çıkardıkları kriz ters tepince, Katar’a doğalgaz peşine düşüyor. Sanki, kışı geçirecek gaz, tavuk satacak yer bulununca her şey düzelecek. Nasıl büyük bir türbülans içinde olduğumuzun gerçekten farkında değil gibiler. Büyüğü, küçüğü sert çıkan adam rolü oynamak peşinde. Kimse takmayınca hırslarını bizden çıkaracaklar, çıkarıyorlar. Gazeteciler hapse, barış adamı mezara; Kürtlerin gençleri ellerde silah hendek, barikat başına; Türklerin gençleri onları kovalamaya, ölmeye, öldürmeye... Dibi boylamanın tarifi bu değilse nedir? 

Sahiden inanıyorlar 

Birkaç şuursuz, tüm bu olanların nedeninin “yükselen Türkiye’yi durdurma gayreti”olduğuna sahiden inanıyor belli ki, işin kötüsü hepimizden bu avuntuya inanmamız bekleniyor. Daha dün, “üst akıl” Türkiye’ye tuzak kurdu diye, Batı’yi suçlayanlar, işler ters gidince NATO’nun, AB’nin, ABD’nin kapısında nöbet bekliyor

Petrol İhraççısı Ülkeler Örgütü (OPEC) 4 Aralık Cuma günü (bugün) toplanıyor. Toplantıda yeni petrol üretim kotaları belirlenecek. Günlük üretim miktarı artırılacak mı yoksa azaltılacak mı bugün belli olacak.

Alınacak karar bizi de yakından ilgilendiriyor. Bu karar sadece akaryakıt fiyatını değil tüm enerji piyasasını etkileyecek bir karar olacak. İşçisinden patronuna, işsizinden iş arayanına herkesin hayatına dokunacak. Arabalar suyla çalışmadığı gibi fabrikalarda çarklar da suyla dönmüyor çünkü. 

PETROLDE YENİ OYUN

Peki petrol fiyatının az da olsa düşmesi mümkün değil mi? Bugün yapılacak OPEC toplantısı da bu soruya yanıt olabileceği için önemli. Çünkü “değişiklik yok” kararı çıkan geçen yılın aksine bu yıl toplantıdan bir “üretim artışı” kararı çıkması bekleniyor. Arz artışı da teorik olarak petrol fiyatının düşmesi anlamına gelecek. Ama eğer 2016 için öngörülen “ham petrol talebi de yüksek olursa” bu kez fiyatlarda anlamlı bir düşüş görme şansımız azalacak.

Peki, hem toplantıdan çıkacak sonuç hem de 2016 petrol piyasasına ilişkin beklentiler nedir? Hemen bakalım ama önce geçen kasımdan bu yana ne yaşanmıştı onu hatırlayalım.

- Türkiye'nin Suriye politikasına başından beri karşı çıkıyor muyum? Evet.

- - Türkiye’nin özellikle Suriye krizinin en başında sınırından yabancı savaşçı geçişine en azından müsamaha gösterdiğini söylüyor muyum? Evet.

-  

- - Türkiye’nin Esad’ı devirmek hayaliyle ve arzusuyla krizin en başında içsavaşı kızıştıranlar arasında yer aldığını öne sürüyor muyum? Evet.

-  

- İyi ama durduğum yer burasıdır diye...

-  

- Rusların ortaya attığı başta “Türkiye IŞİD’den petrol alıyor” saçmalığı olmak üzere diğer saçmalıkların tümünü hiç ses etmeden kabul mü edeceğim

-  

- Geçen gün bir tiyatro çevirdi Rus generaller.

Son 6 aydır bölgede zulüm bitmiyor. İnsan hakları askıya alınmış durumda. Hukuksuzca sokağa çıkma yasağı ilan ediliyor, yüz binlerce insan haftalarca aç, susuz bırakılıyor. Keskin nişancılar hareket eden her canlıya sıkıyor. 100 bin nüfuslu ilçeler ablukaya alınıp devlet tarafından havadan bombalanıyor. İnsanlar sevdiklerini gömemiyor. Damda kuş beslemeye çıkan, kapısının önünde oturan insanlar katlediliyor.

Ve tüm bu yaşanan vahşetin karşısında “AMA hendek…” diyen bir “aydın” profili var karşımızda.

Geçenlerde Silvan’a ilişkin bir yardım kampanyası başlatmak için gittiğim İstanbul’da görüştüğüm yazan, çizen, konuşan, insanlardan en çok duyduğum laf yine bu oldu:  “AMA  onlar da hendek kazıyorlar”. 

“Devlet Silvan’ı 12 gün boyunca bombaladı, yaktı yıktı.” “AMA Hendek var!”

“Devlet Nusaybin’i 14 gün aç-susuz bıraktı, küçük çocukları, hamile kadınları kendi balkonlarında vurdu”. “AMA Hendek var!”

“Devlet Cizre’de çocukların gömülmesine izin vermedi, buzdolabında tuttu.” “AMA Hendek var!”

Silahlı gruplar, Öcalan’ın emriyle ve iki yıl önce dağlardan çekilmeye başladığında dağa çıkan bir adam, şimdi de ‘barikatlardan ve hendeklerden bildiren’ yazılar yazıyor!

Kendi nefretinin ve kininin bedelini ödeyemeyecek kadar korkak bir adam, kendi kininin ve nefretinin bedelini, Kürt ve Türk gençlerinin kanıyla bedeniyle ödemesini istiyor!

21. Yüzyılın Neo-İttihatçısı bir adam, bir zamanlar Paşa dedesinin oluk oluk kan akıttığı topraklara barış gelmesin diye canını dişine takmış dolaşıp duruyor ve yalan bilgilerle herkesi aldatmaya çalışıyor.

Kürtlere, özgürlük ve eşitlik hendeklerle, barikatlarla gelecek yalanına hepimizi ortak etmek istiyor!

Paşa dedesi yaşasaydı, Kürt gençlerinin bugün kazdığı o hendeklere bomba yağdırıp katliam yapacak olan bu adam, devlet güçleri, savcılar dahil, hiçbir gazetecinin bile yanına yaklaşamadığı o barikat ve hendeklerin önünde verdiği pozlar eşliğinde, bütün Kürt gençlerini o barikat ve hendeklerin içine davet eden, kin, nefret ve öfke dolu yazılar yazmaya devam ediyor.

Ne güzel ülkeydi burası…

Ne güzel ülkeydi kardeşim.

Masum.

Saf, temiz.

Hayallerimiz vardı.

Umutlarımız.

*

Siyah beyaz filmlerimiz vardı.

*

Annem elimizden tutardı, ağabeyimle benim… İzmir’in imbatı vantilatör gibi ufak ufak üfürürken, Kahramanlar’daki açık hava sinemasına giderdik, yürüyerek… Babam gazoz filan alırdı, eğer uslu durursak… Küçücük sinemada bi kamyon dolusu çiğdem yenirdi, çıt çıt çıt çıt… Hastasıdır İzmirliler çiğdemin… Hani şu sizin ayçekirdeği ya da kısaca çekirdek dediğiniz çiğdeme… Ve, ışıklar sönerdi.

*

Ayşecik vardı.

Ömercik.

Sezercik.

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül’ün tutuklanması ile birlikte, MİT TIR’ları dosyası Türkiye’nin gündemine yeniden oturdu. Öncelikle şunu belirtmekte fayda var. Yargı kararlarına saygı duymakla birlikte, haber nedeniyle meslektaşlarımızın tutuklu yargılanmasını doğru bulmadığımı belirtmek isterim. Ancak, bu durum kamuoyunda “MİT TIR’ları” olarak bilinen ve Türkiye’nin Suriye’deki muhaliflere silah ve gıda yardımı yapmasını öngören kararında haklı olduğunu ifade etmemize de engel değildir.

“MİT TIR’ları” olayının arka planı şöyle:

TÜRKİYE KARARI TEK BAŞINA ALMADI

Son dönemde Rusya ve batılı ülkeler Türkiye’yi, MİT TIR’ları dosyası ile köşeye sıkıştırmaya çalışıyorlar. Ancak olayın perde arkası, söz konusu yardımın tümüyle uluslararası ve ulusal hukuk kuralları  çerçevesinde yapıldığını  ortaya koyuyor.

Neyse ki Moda, Diyet, spor endüstrisi ve iştahlı magazin dili aksini dayatıp dursa da, “Sadece genç, ince ve süper model görünümüne sahipseniz seksi sayılırsınız, hatta ancak o zaman geçer akçesiniz” tezinin karşısına başka iddialar da koyan işler oluyor. Pirelli’nin 2016 takvimi gibi...

Malum, takvimimiz 50 yıldır genel geçer güzellik ölçülerinin en güzide temsilcisi olan genç kadınların çıplak fotoğraflarından oluşmasıyla ünlü. Ve de her sene merakla beklenen bir ürün...

Ama bu yıl, NY Times’ın ‘kültürel devrim’ olarak nitelediği bir iş yaparak takvimlerini “Farklı bir şey istiyoruz” diye ünlü fotoğrafçı Annie Leibovitz’e emanet etmişler. O da tam kendisinden bekleneceği gibi, vücutları değil zekâları, yetenekleri, hayata kattıklarıyla öne çıkan kadınlar seçmiş.

Yazar, editör, oyuncu Tavi Gevinson gibi 19 yaşında olanı da var, Yoko Ono gibi 82 olanı da... İranlı sanatçı Shirin Neshat da var aralarında, efsane Patti Smith de... Ariel Investmants şirketinin başkanı Mellody Hobson gibi başarılı bir iş kadını da, Serena Williams gibi müthiş bir tenisçi de...

Washington’daki Middle East Institute (MEI) tarafından bu yıl 6. kez düzenlenen Türkiye konferansında HDP eşbaşkanı Selahattin Demirtaş onur konuğu olarak katıldı ve Enstitünün Türkiye masası direktörü Gönül Tol’un ve önündeki yüzlerce konuktan gelen soruları cevaplandırdı.

MEI’nin toplantısında bu yıl AKP hükümeti yetkilileri ve AKP’ye yakın isimlerin davetleri reddetmesi dikkatleri çekti. MEI’nin başkanı Wendy Chamberlain tarafından günün açılış konuşmasında bu durum dile getirildi. MEI’nin geçmiş yıllardaki toplantılarına yoğun bir AKP katılımı göze çapıyordu. Örneğin geçen yılki toplantıya AKP adına Efgan Ala ve diğer başka AKP’ye yakın isimler ilgi göstermiş, konuşmalar yapmıştı. Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın ise MEI’nin geçmişteki birçok toplantısına ya video ile ya da bizzat katılması halen hatırlarda. Chembarlain’e göre, 12 farklı AKP figürü panellere davet edilmesine rağmen bu davetler reddedildi.

Popüler İçerikler

"Aşk Solcudur..." Kızılcık Şerbeti'nde Deniz Gezmiş Anıldı
Kızılcık Şerbeti'nin Görkem'i Özge Özacar'dan Pembe'nin Osmanlı Tokadına Yanıt
Kadınlarla Kafayı Bozan Sözde Hoca Bu Kez de "Karını Bize de Evde Oynat" Sözleriyle Tepki Çekti