Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı

Can Dündar'a, Erdem Gül'e ve ailelerine, geçmiş olsun diyorum. Yıllarca çalıştığım Cumhuriyet Gazetesi camiasına geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Umuyorum ki, bu tutuklama fazla uzamadan sonuçlanır ve bir an önce, gazeteci meslektaşlarımızın serbest bırakılmalarıyla neticelenir. 

Can Dündar ve Erdem Gül'ün tutuklanması yanlış. Hukuken de, siyaseten de...

Uzun yıllar tutuklu yargılanmış bir “kıdemli sanık” olarak konuşuyorum... 'Tutukluluk halinin devamına' deyimi, öfke yaratıcı bir ifade olarak, belleğimdeki canlılığını koruyor.

Tutuklama, bir “tedbir”dir. Bu tür soruşturmalarda, tutuklama için en çok gösterilen gerekçe, 'kaçma şüphesi' ve 'delilleri karartma ihtimali'dir.

HİÇ lamı cimi yok: Can Dündar ve Erdem Gül, sırf gazetecilik yaptıkları için Silivri zindanına tıkılmışlardır. 

Hiç lamı cimi yok: Türkiye’de gazetecilik tutuklanmıştır, hem de en pervasız bir şekilde.

Hiç lamı cimi yok: Artık Türkiye’de gazetecilik, tutuklanıp hapse tıkılmayı göze alma mesleğidir. Şeksiz, şüphesiz ve tartışmasız.

Hiç lamı cimi yok: Türkiye’de basın özgürlüğünün kalan son küçük parçası da boğulmuştur. Gazetecilik zindandadır.

Hiç lamı cimi yok: Gerçek gazeteciler, hapishane çıkınlarını her an yanlarında taşımak durumundadır.

Siyasi bir rejimin niteliğine önemli kanıtlardan birisi yargının özgürlükler alanına yönelik tutumudur. Yargıç yorumlarında devlet karşısında bireyin, güvenlik karşısında özgürlüğün, siyaset karşısında hukukun güç kaybetmesi, rejimde otoriterleşme eğilimine işaret eder.

Türkiye son dönemde böyle bir rotada seyrediyor.

Can Dündar ve Erdem Gül'ün yaptıkları bir haber dolayısıyla tutuklanmaları ve tutuklanma gerekçeleri bu duruma yeni, açık ve vahim bir örnek oluşturuyor.

Yazı yazmaya hiç niyetim yoktu.

Sabah kalktım, kendime bir gün izin verdim, kafa dinlemek için...

Canım epeyce sıkkındı.

Can Dündar’la Erdem Gül’ün bir gece önce tutuklanmaları iç dünyamı fena hâlde karıştırmıştı.

Öğleden sonra Cengiz Çandar’la Bakırköy Adliyesi’ne gittim.

Cumhurbaşkanı Cengiz’in yazılarından şikâyetçiydi.

Saray’ın hakkında açtırdığı hakaret soruşturmaları nedeniyle savcılıkta ifade verecekti.

Neyse ki tutuklanmadı.

Oysa tutuklansa, iyi bir yazı çıkardı.

Adliyeden çıktık, cep telefonuma mesaj:

Ertuğrul Özkök’e dava açılmış.

Cumhurbaşkanına hakaretten hakkında 5 yıl 4 aya kadar hapis cezası isteniyor.

Can Dündar ile Erdem Gül, benim sadece yıllara uzanan, ortak bir mesleki tarihi paylaştığım arkadaşlarım değil. Onlar, iki “iyi” gazeteci. Can ve Erdem ile dostluğumuzun temeli de başka bir şeye dayanmıyor zaten: İyi gazetecilik. 

Çünkü bilen bilir ya, evrensel ölçülerde hakkı verilerek yapılan gazeteciliğin, “iyi insan” olmaktan başka bir sonuç üretmesine, ne imkân vardır, ne de ihtimal. 

Ve ister muhabir olsun, ister genel yayın yönetmeni, ister yazar... 

İyi gazeteciliğin ilk yapı taşında, iradesini hiçbir güç odağına rehin bırakmamak vardır.

Yandaşların farfarasını boşverin…

Yayınlanan habere bakacaksınız.

Gerçek mi?

Gerçek.

Tartışma bitmiştir.

Gerçek, yayınlanır.

Gazetecilik dediğin, zaten budur.

Bakın size bir “halk sırrı” vereyim.

Devlet sırrı yoktur!

Eğer halk, “ben devletim” diyen siyasilerin aldığı kararlar neticesinde okka altına gidiyorsa… Halkın o kararları öğrenmesi ihlal değildir, haktır.

En baştan söyleyeyim ki, Can Dündar’ın tutuklanması tamamen haklıdır ve evrensel standartlara uygundur. Can Dündar ABD’de ve İngiltere’de de bu suçu işleseydi tutuklanırdı. Hatta bu kadar bile beklenmezdi ve hukuktan ziyade istihbarat yöntemleriyle erkenden içeri atılırdı.

ABD’deki düzeni iyi bilen herkes bu gerçeği bilir. ABD’de her türlü ifade özgürlüğü sınırsızdır ama milletin ve devletin güvenliğini ihlal edecek işler yapıldığı an cezası kesilir.

Üzerinden daha ne geçti ki...

Nedim Şener ve Ahmet Şık’ın tutuklandığı günlerde ilkelerini rafa kaldırıp kendini akıntıya bırakan nice isim daha sonra acı acı “Nereden bilirdik ki...” diye özeleştiri yazıları yazdılar. Oysa yaptıkları hata bilgi eksikliğinden değil, ilkesel duruş eksikliğinden kaynaklanıyordu.

Bugün, o özeleştiri yazılarının mürekkebi kurumadan, yine basın özgürlüğüyle ilgili bir meselede aynı hata yapılıyor. Yine birçok kalem, yarın öbür gün özeleştirisini yapmak zorunda kalacağı yazılar kaleme alıyor. 

Olaya sakince bakmaya çalışalım:

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara temsilcisi Erdem Gül MİT TIR’ları haberi dolayısıyla tutuklandılar.

BASIN ve ifade hürriyetinin nasıl olması gerektiğine doğru cevap vermenin tek yolu, dünyada Türkiye'nin yeri hakkında duru bir fikre sahip olmaktır.

Türkiye’nin yeri AB olmalıysa, NATO olmalıysa, gelişmiş demokrasilerle beraber olmalıysa oralarda haber ve fikirlerinden dolayı gazetecinin tutuklanmadığını bilmeliyiz.

 Putin Rusya’sı veya Şanghay Beşlisi ayrı bir dünyadır, özgürlüğün hükmü geçmez!

Bugün Türkiye güvenliği, bilimi, teknolojiyi hangi dünyada arıyorsa, hukukunu ve demokrasisini de oranın standartlarına uyarlamak zorundadır. Bu vatani bir görevdir! İnsani bir görevdir! Siyasi bir görevdir!

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül, yaz aylarında gazetede yer alan bir haber gerekçe gösterilerek muhtelif suç isnatlarıyla tutuklandılar. Temel suçlama, devletin gizli kalması gereken belgelerini yayımlamak... Öteki suç isnatları, bu temel suçlamaya bağlı olarak dile getiriliyor.

Son tutuklamalar, siyasi iktidarlarla gazeteciler arasındaki kadim tartışmayı bir kez daha gündemimize getiriyor.

Popüler İçerikler

Okullardaki Yılbaşı Kutlamalarına Gelen Yasağa Mustafa Sandal'dan "Onlara İnat 'Duble' Kutlayacağız!" Tepkisi
Almanya’daki Saldırıyı Kim Yaptı? Noel Pazarı Saldırganının Kimliği ve Röportajı Ortaya Çıktı
Ali Koç, Fenerbahçe Tesislerinde Sıkıyönetim İlan Etti