YSK ve RTÜK'ün A Haber ve 24 Haber'e, seçimlerde AK Parti yanlısı yayınlardan dolayı kestiği ceza bir haddini bilmezlik örneğiydi.
Nitekim Cumhurbaşkanı çıkıp ayarı verdi. Verirken de çok doğru şeyler söyledi. “Özel şirket, istediğini çıkartır, istediğini çıkarmaz. Bu cezalar basın özgürlüğüne aykırı, düpedüz sansür.” Haklı mı? Tamamen haklı ve fazlası da var: Aynı yayını gazete yapınca kesmediğiniz cezayı, cam ekrana hangi mantıkla kesiyorsunuz? Cumhurbaşkanı'nın basın özgürlüğü konusundaki bu hassasiyeti hiç olmazsa devletin zirvesinde temel hak ve özgürlüklerle ilgili bilgi ve görgü eksikliği olmadığını gösterdiği için çok önemli. Demek yaşadığımız ağır basın özgürlüğü sorunları ufuk noksanlığının, cehaletin değil siyasî icapların ve şartların, yani bir siyasî hesabın eseri.
Serbest piyasa mantığı ile bakınca hür basının yakın durduğu partiye istediği kadar destek vermesi en doğal hakkı olmalı. Ama sorun basın özgürlüğü değil, temsilî demokrasinin vazgeçilmezi olan özgür, adil ve eşit şartlarda seçimin yapılması. Tamam, isteyen istediği partiyi desteklesin; ama iktidar kendisini destekleyen basın kuruluşlarına imtiyazlar tanımasın, kamu kaynaklarından destek sağlamasın. YSK'nın ceza kestiği kanallar aynı zamanda kamu şirketleri ile yöneticisi devlet tarafından atanan özel şirketler vasıtasıyla iktidarın reklâm kıyağı geçtiği, yani kamu kaynaklarıyla finanse edilen kanallar. Gazeteler ise hem reklâm hem de kurumsal aboneliklerle ihya ediliyor. Yine de bu basın kuruluşları sürekli zarar ediyor, kısaca serbest piyasa kurallarına göre bile işletilmiyor. Karşı tarafta ise dehşet veren bir manzara var: Kamudan reklam alamayan, kendi yağıyla kavrulan, buna rağmen el konulan, devlet şirketinin uydusundan düşürülen, ağır baskılara maruz kalan muhalif medya kuruluşları. Sonuçları ise basın özgürlüğü sınırlarını aşıyor, demokrasinin asgari şartlarına dair hayatî bir soruna dönüşüyor. Devlet kaynakları ile beslenen, iktidar himayesinde, üstelik rakipleri susturulmuş bir medya gücü ve nihayetinde aldıkları cezayı verenlere ayar çeken bir cumhurbaşkanı. Devreye muhalefet partilerinin hukuku giriyor. Bu şartlarda yapılan seçimin adil ve eşit şartlarda yapıldığını kim iddia edebilir?